“Sanat, sahne, makyaj, saç… Hepsini kapsayan moda olduğu için bu alanı seçtim.” diyor Yaz, bu onun çok yönlü kişiliği hakkındaki ilk soru işaretlerimizi biraz da olsa kaldırıyor. Güzel ve gösterişli – hatta daha doğru sıfat iddialı – olan her şeyi sevdiğini biliyoruz. Paris’te, Studio Berçot’da aldığı eğitimin ardından; Martin Margiela, Givenchy ve McQueen gibi sektörün devlerinin yanında çalışmaya başlıyor. Kendi markasını yaratmadan önceki son durağı ise Jeremy Scott. Onu hiç tanımayanlara kendisini kendisini tek bir kelime ile anlatıyor: “Kraliçe”! Ve kraliçenin kendi görüşünü paylasma isteği duyması da gecikmiyor. Trompe l’oeil (gözü aldat) ve sürealism kendi markasını yaratırken anahtar kelimeleri oluyor ve Yazbukey doğuyor. Bu bir markanın ötesinde, somutlaşan bir bakış açısını, bir yaşam tarzını ifade ediyor. Sizi kendi dünyasına çekiyor. Belki de bu yüzden Yaz, markasını anlatırken “ Welcome to Yazbukeyland!” diyor yüksek sesle.
Modayı; “çorba gibi” sözleriyle tanımlarken, hangi tarifi seçtiğimizin ya da seçeceğimizin önemini vurguluyor. Onun çorbası ise dinamik bir ruha sahip. Filmlerden, vintage giysilerden, sergilerden ve eski dergilerden etkileniyor… Ve neşesinden hiç bir şey kaybetmiyor. Modanın günümüzdeki temposu gereği, tüm bunları senede 4 kez yapmak zor biliyoruz. “Birini tasarlarken öbür koleksiyonun araştırmasını yapmak zorundayım.” diyor Yaz, buna rağmen bu kadar yenilikçi ve özgün kalabilmesi inanılmaz!
Yazbükey’in alametifarikası ise pleksiye hiç olmadığı kadar lüks hissettirmesi. Gizli tekniği ile pleksiyi onun kadar iyi gösterebilen yok. “Rüyalarına ve genç ruhlu” olmasına bağladığı renkli tasarımlarından çıkıp büyük resme odaklandığımızda soruyorum; “Modanın geleceğini nasıl görüyorsun?” Aynı neşeden bahsetmem pek mümkün olmuyor. “ Depresif bir alan. Sadece kendimi ifade edebilmekle ilgileniyorum.” diyor.
Yazbükey dünyası ile giderek büyüyüor… Yakında “Yazbukey Steps” ile markanın ayakkabı line’ı çıkıyor. Onu; Yazbukey Paws isimli köpek koleksiyonu ve Yazbukey Swimming Pool başlıklı mayo ve plaj koleksyonları takip edecek. Markanın gündemindeki en “top” konu ise yavaş yavaş lanse edilmeye başlanan Yazbukey Home koleksiyonu.
Üretimin bu denli yüksek olduğu Yaz için sıradan bir gün nasıl geçiyor, merak ediyorum… “Oldukça heyecanlı” diyerek anlatmaya başlıyor: “Sabah spor, ofis , Monroe’yu dolaştırmak, ofis, ofis ofis ve tekrar ofiste bir aperitif, arkadaşlarla akşam yemeği (günde 1 öğün yiyorum), gece Netflix’te bir belgesel film, Monroe ile oyun, ve rüyalar diyarına dönüş!”
Bir şehir? Paris
Bir renk? Bütün renkler… Seçmek imkansız!
Bir şarkı? “Diamonds are a girl’s best friend!” Her gün kızım Monroe’ya soylediğim şarkı!
Bir film? An American in Paris
Bir aksesuar? Güneş Gözlüğü
Bir kelime? Ohlala!