Moda endüstrisinde elde edilen muazzam kar, etik olmayan davranışlarda bulunmanın cazibesinin başrolü. Üreticiler, modeller ve tüketiciler istismar edildiğinde veya haksızlığa uğradığında, moda yöneticilerinin durumu değiştirmek için etik bir sorumluluğu var. Günümüzde sosyal medyanın yaygınlaşması ve insanların daha bilinçli olmasıyla modadan beklenen tavır artık daha farklı.
Çeşitlilik ve Kültürel Etkilenme
Moda tasarımcıları yeni, farklı ve heyecan verici görünümler için süregelen arayışlarında bazen yabancı kültürlerin unsurlarını ödünç alıyorlar. Bu kültürlerin bazı yerli üyeleri bu uygulamayı takdir etmiyor ve tasarımcıları “cultural appropriation”la yani kültürel etkilenmeyle suçluyor. Tasarımcı saygı göstermekle, bir kültürü sömürmek arasındaki farkı bilmeli. Gariptir ki kültürel öğelerin moda tarafından çalınmasına rağmen çeşitlilik konusunda endişeler hala var. Özellikle beyaz olmayanlar, sektöre girme mücadelesi veriyor ve girmeyi başaranlar genellikle hoş karşılanmıyor. Farklı yeteneklerin önemli ölçüdeki yetersiz temsili, modada eskisi kadar olmasa da hala bir sorun.
Vücut Algısı
Özellikle 90’lardaki 0 beden algısıyla ünlü moda evlerini temsil eden modellerin neredeyse tamamı estetik tercihlere uygun olarak anormal derecede ince. Kadınlarda aşırı inceliğe odaklanma, bu idealize edilmiş görüntüye uymayan bazı kadınlar arasında yeme bozukluklarına yol açıyor. Son zamanlarda, bazı markalar “büyük beden” kadın modelleri işe alsa da çoğu zaman “büyük beden” algısı aslında ortalama bir kadın bedeni. Bu, tasarımcıların gerçekten kapsayıcı olmaya çalışmadıklarını aksine bunu bir pazarlama taktiği için yaptıklarını gösteriyor. insanları memnun etmek ve satış elde etmek için her şeyi yapmak. İtalya, İspanya ve İsrail gibi ülkeler modellerin sağlığını korumak için yasalar koyuyor. Son olarak Fransa, Avrupa Birliği içinde çalışan modelleri korumak için 2017 yılında yasa koyarak bu ülkelere katıldı. Yasalar, 16 yaşından büyük modeller için vücut kitle indeksinin önemini vurguluyor ve uymayan markalara para cezası uyguluyor.
Hayvan Zulmü
Hayvan zulmü dendiğinde akıllara ilk olarak kürk gelse de diğer giyim ürünlerinin de canlıların sırtından çıktığı bir sır değil. Akıllı pazarlama teknikleriyle ve ürünün çekiciliğiyle çoğu zaman giydiğimiz deri ceketin, ayağımızdaki botun veya üzerimizdeki kaşmir hırkanın bir canlı sayesinde yapıldığını unutuyoruz. Kürk, modada hayvan zulmünün en acımasız biçimlerinden biri olsa da hayvanlar kapana kısılarak, kafese kapatılarak ve genellikle tekstil yapmak için canlı canlı derileri yüzerek büyük acı çekiyor. Düzenlemelerle hayvan haklarıyla ilgili bu tür sorunları modada kolayca düzeltebilir ama alınan vasat önlemler, modadaki hayvan hakları gerçeğinde rol oynamıyor.
Sürdürülebilirlik
Moda sektörü her yıl küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 10’u gibi şok edici bir orandan sorumlu ve şu anda karşı karşıya olduğumuz iklim krizinin aciliyeti göz önüne alındığında bu, göz ardı edilemeyecek bir sayı. Bu yüzden hem çevreyi hem de giysi üreticilerini korurken, kelimenin tam anlamıyla sürdürülebilecek bir şekilde yaratılan ve tüketilen giysiler önem taşıyor. Karbondioksit emisyonlarını azaltmak, aşırı üretimin önüne geçmek, kirliliği ve israfı azaltmak, biyoçeşitliliği desteklemek ve hazır giyim işçilerine adil bir ücret ödenmesini ve güvenli çalışma koşullarına sahip olmasını sağlamak sürdürülebilirlik matrisi için önemli. Yılda ortalama 13 milyon tonluk tekstil israf ediliyor yani kıyafetlerin %30’u hiç giyilmeden çöpe atılıyor. Moda sektörünün yarattığı inanılmaz israf ve çevreye verdiği zarar sonucu sürdürülebilir olması kaçınılmaz.
Fast Fashion
İnsanların köle gibi çalıştırılmasına neden olan, tabiri caiz ise yeni dünya sömürge sisteminin bir örneği fast fashion. Türkiye’de alım gücünün düşük olmasından dolayı çok fark etmesek de yurt dışında 1 Euro’ya satılan giyim markalarını biliyoruz. Ucuzluğu tüketicileri her ne kadar etkilese de bu maliyet iki şekilde sağlanıyor: ünlü tasarımcı markaları taklit ederek ve ucuz işçi ve kalitesiz malzeme kullanarak. Sonuç olarak fast fashion’la korkunç bir tüketim döngüsüne kapılıyor, çevreye zarar verip modern kölelik düzenine katkıda bulunuyoruz.
Replika Sorunu
Diğer sektörlerden farklı olarak, moda ürünlerini taklit etmek çok daha kolay. Sahte üreticiler sadece görünümü kopyalayıp yapıştırır ve üzerine markanın adını koyar. Sahte ürünler, orijinal ürünlerin hem alıcıları hem de satıcıları için büyük kayıplara neden olurken sahte ürünler, sağlık endişelerine, markanın imaj kaybına ve yavaş büyümeye neden olabilir. Günümüz teknolojisiyle bu durumun önüne geçilmek için adımlar atılıyor. Blok zinciri teknolojisiyle geçtiğimiz sene Louis Vuitton, Bulgari ve Hublot’nun çatı markası olan LVMH’nin kurduğu Aura Blokchain Consortium girişimi bunlardan biri. Güvenilir veri tabanı sayesinde tüketiciler artık aldıkları ürünlerin içeriğinden tutun sahiplik kanıtından bakım talimatlarına kadar her şeyi öğrenebilecek.
Birkaç yıl öncesine kadar moda endüstrisindeki etik uygulamalar çokça konuşulan bir konu değildi. Ancak günümüz dünyasında moda endüstrisindeki etik konular ilgi odağı haline geldi. Yakından bakarsanız, moda endüstrisi her zaman birini veya bir şeyi tehlikeye atar. İnsanlık olabilir, doğanın kaynakları olabilir ya da daha kötüsü doğanın kendisi olabilir. Kişi; başarı ve popülerliğin peşinden gitmeye karar verdiğinde, ne olursa olsun, hiçbir uygulama ya da eylem doğru ya da yanlış görünmüyor.