Birkaç yıl öncesine kadar, 2020’nin başlarında ölen Nobuhiko Obayashi, batıda neredeyse bilinmiyordu. Obayashi’nin 1977’deki ilk uzun metrajlı filmi House (Hausu) 2009’da ilk kez New York Asya Film Festivali’nde gösterildiğinde, hem Amerika’da hem de Birleşik Krallık’ta bir DVD gösterimini garantilediğinde bu durum tersine döndü. Film, eleştirmenler ve halk arasında anında övgü topladı ve kült filmler arasına katıldı. Hausu filminin şeytani beyaz kedisinin hipnotik ve ürkütücü yüzü, statüsünü daha da kutsallaştırmak için sinefillerin tişörtlerinde belirmeye başladı.
Ancak Obayashi’nin dizginlenemez dehası, Hausu dışındaki diğer filmleriyle de hatırlanmayı hak ediyor. Obayashi, 20’li yaşlarının başında Shuji Terayama ve Toshio Matsumoto ile birlikte 8mm ve 16mm ile denemeler yaparak 1960’ların Japon deneysel sahnesinin önemli bir figürü haline geldi. İşleri türlerin ötesinde, formlara ve geleneklere meydan okuyordu. 1970’lerde binlerce TV reklamı yaptığında bile, kendine has tarzı reklamlarda belirdi.
Üzerine düşündürücü Japon manzaralarını yansıttığı yeşil perdenin abartılı kullanımı, onun filmlerinin imzası olarak tanımlanabilir. Bu genellikle filmlerine benzersiz ve sevimli bir amatör his verir. Kullandığı deneysel teknikler çok çeşitlidir. Renklerin coşkulu kullanımı, özellikle boyalı arka planlarının doygun tonları ve görsel hilelerinin oyunbazlığı, Obayashi deneyimini ilgi çekici kılar.
Hanagatami
Hausu, Obayashi’yi batıya tanıtmış olsa da, keşfe başlamak için en iyi aday olmayabilir. En ünlü filmi olmaya devam etse de izlenecek ilk film olarak seçildiğinde tüm çalışmalarını temsil etmeyen aşırı tuhaflık beklentisi yaratıyor. Yakın zamanda, Birleşik Krallık’ta Bluray’de yayınlanan Hanagatami (2017), daha kapsamlı bir giriş noktası olarak düşünülebilir. Casting Blossoms to the Sky (2012) ve Seven Weeks (2014) filmlerinin ardından Obayashi’nin savaş karşıtı üçlemesinde bulunan Hanagatami, Obayashi’nin İkinci Dünya Savaşı’yla ilgili kendi bebeklik deneyimlerine ve Japonya’nın teslimiyetini takip eden yıllarda büyüme dönemine geri dönen samimi bir tarihçe. Romantizm, umut, endişe ve kayıp temalarıyla Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasındaki militarizmini kınıyor ve gençliğin geçiciliğine bir ağıt sunuyor.
Hausu
Şimdi Obayashi’nin çıldırtıcı ilk uzun metrajlı filmini deneme zamanı. 90 dakikadan kısa süren bu hipnotik çılgınlık içinde, Hausu son derece ince bir komplo kuruyor. Bir kız öğrenci çetesi kırsaldaki perili bir evi ziyaret ediyor ve dengesiz aşırılıklar başlıyor. Durmayan bir piyano, uçan kopmuş bir kafa, ağır çekimler ve bir çocuk hikaye kitabından alınabilecek görsellikte tekrarlanan görsel kolajlarla Obayashi’nin ilk uzun metrajlı filmi, şimdiye kadar yapılmış en eksantrik perili ev hikayelerinden biri. Bu karma medya gösterisi, aksiyon tekrarları, patlayan renkler ve müziklerle Suspiria, The Evil Dead ve Scooby-Doo arasında bir geçiş deneyimi konumunu alıyor.
Labyrinth of Cinema
Labyrinth of Cinema, Obayashi’nin memleketi olan Hiroşima’daki bir sinemada zaman atlamalı olarak üç hikaye sunuyor. Bir yıldırımın sinemaya isabet etmesiyle seyircilerden üçü kendini perdenin içindeki dünyada bulur. Sinema dünyasının içine çekilerek Hollywood müzikalleri, samuray filmleri ve acımasız dünya savaşları arasında yaşamdan daha büyük bir yolculuğa çıkarlar. Yolculukları sırasında, asma sallayan bir Tarzan, yerçekimine meydan okuyan koi, efsanevi Japon film yapımcısı Yasujiro Ozu ve tabancalı bir teğmen olarak aksiyon dolu bir giriş yapan aktör Tadanobu Asano ile karşılaşırlar. Hepsi, klasik Japon sinemasına ve Obayashi’nin kendi eserlerine yapılan göndermelerden oluşan bir duvarda bir araya gelerek, ekranı canlı fantezi görüntüleriyle dolduruyor.
2016 yılında, Hanagatami’yi çekmeye başladığında Obayashi’ye kanser teşhisi kondu ve üç aylık ömrü kaldığı söylendi. Yönetmen “Bitirebilir miyim diye asla endişelenmedim.” sözleri sonrası filmi bitirdi ve üstüne 1977’de Hausu ile başlayan yolculuğunun vedası olarak Labyrinth of Cinema’yı filmografisine ekledi. Obayashi için en önemli şey, daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi yapmaktı. “Bazıları, filmlerin uzun bir geçmişi olmasından ve dünyanın her yerindeki insanların üretmeye devam etmesinden dolayı her şeyin zaten yapıldığını söylüyor. Yapacak başka bir şey yokmuş. Bunun saçmalık olduğunu söylüyorum. Henüz yapılmamış birçok şey var.”