Yeni bir şeyler yaparken, benim için neyin önemli olduğunu göz önünde bulundurup, anlamsız olan şeyleri (eğer anlamsız olanda bir anlam yoksa!) göz ardı etmek için çok çabalıyorum. Sanırım benim yaratıcılık sürecim bir çeşit aciliyet (genelde çığlık atmak ya da bir şeye sinirlenmek!) tarafından yönetiliyor. Son yıllarda hem kişisel tecrübem hem de dünya etkinlikleri olarak imkanlar konusunda eksiklik yaşamadım.
Gerçekten çeşitlilik gösteriyor, bir temaya ya da bir fikre olabildiğince kendimi kaptırmak dışında bağlı kaldığım bir metod yok. Genelde bu olduğunda, müzik de oldukça doğal yollarla ve çoğu zaman kolayca takip ediyor. Bir albüm yazma işlemi genelde 2-4 yılımı alıyor.
Film müziği yapma konusunda çok fazla pratik tecrübem olmadı, fakat film müziklerinin müziğim üzerinde oldukça uzun süreli etkisi var diyebilirim. Bir albüm yaptığımda, ona bir ölçeklendirme, yapı, denge ve tematik semboller kapsamında bir filmmiş gibi davranmaya eğilimliyim.
Ham kelimesinden kastım filtresiz, korkusuz. Rol yapmaktan uzak, yargıdan uzak. Gazelle Twin’i kendime ve herkese tamamen dürüst olduğum ve sunulan her şeye uyum sağladığım bir alan olarak yarattım.
Bir ebeveyn olarak, iki farklı hayat yaşamaya eğilimliyim. Diğer ebeveynler ile sosyalleşirken meslek olarak ne yaptığım konusunda pek konuşmuyorum, fakat benzer şekilde çalışırken, özellikle konserdeyken ve seyahat ederken, günlük hayatımla uyumumu kaybetmiş hissediyorum. Bazen konserlere giderken oğlumu ve eşimi de götürüyorum ve stresli olmasına rağmen bu iki dünyanın birleşmesi harika olabiliyor.
Muhtemelen berbat bir terapi seansı gibi olurdu. Kafein konusunda ağırdan almamız gerekebilir.
Benim için süreç iş tamamlanana kadar biraz bilinçsiz oluyor. Bazen ne hakkında çalıştığımı o iş piyasaya çıktığı ana kadar farketmiyorum. Fakat, birinin çarpıcı tecrübeleriyle alakalı müzik yapmanın iyileştirici bir etkişi olabiliyor. Açık şekilde. Ben bunu genelde pozitif, güçlendiren bir şey olarak görüyorum.
Hazır Freud’dan bahsetmişken, daha önce yapmış olduğun bir açıklamaya değinmek istiyoruz. “Her zaman oldukça karamsar, maskülen müzikleri sevdim. Maskülen derken daha çok erkekler tarafından yapılan müziklerden bahsediyorum.” Müzik sahnesindeki kadın yetkilendirmesini nasıl yorumluyorsun?Müziğin doğası gereği bir cinsiyetle bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Sanatta maskülen ve feminen kaliteden bahsedebiliyorken, bu düşünmeyi sınırlamanın oldukça sıkıntı verici şekilde sabitleşmiş bir yolu. Müzik endüstrisinin politikası gereği müzik, sanat, film ve diğer alanlarda kadınlara yönelik iş imkanlarının artmasını ve eşitliği savunuyorum… Ama bunun en iyi şekilde yapılması için çok fazla tartışılmadan ve mazeret sunulmadan yapılması gerektiğini hissediyorum. Eşitliğin, aynı nezle olmak gibi sık kullanılan bir söz olduğu ve fark gözetmediği günleri iple çekiyorum.
Evet, bu oldukça doğru diyebilirim! Yazarken de hep aklımdaydı, İngiliz tarihinde çok fazla delilik var ve hali hazırda yaşanıyor da, bence önemli olan buradaki mizahı anlamak. Karanlık zamanlarda, mizah hüküm sürer.
Ben gerçekten ürünün eski ve yeni, geleneksel ve modern gibi fikirleri somutlaştırmasını ve aynı zamanda mizahı da korumasını istiyorum. Benim yaklaşımım gerçekten bunu bir manzara resmi gibi düşünmekti – Aşina olduğumuz İngiliz mirası ve modern klişelerle, güçlü bir ortam ve kendince bir dünya yarattığından emin olmak istedim.
Hayatımda ilk defa İstanbul’a ve Türkiye’ye geleceğim için gerçekten çok heyecanlıyım. Yakın zamandaki herhangi bir şarkım bu hissi tarif edebilir mi emin değilim ama, muhtemelen “Hobby Horse” en yakın olanı, tamamen enerjiyle alakalı.
Kostümler, müziği çeşitli yönlerde temsil ettiği için bir albüm yaparken benim ihtiyacım olan asıl şeyler. Albümümle olabildiğince derin bir iletişim kurmama ve kendimi albümün temalarına kaptırmama yardımcı oluyorlar. Bu albümde, kırmızı kostüm albümün tüm farklı seslerini somutlaştırmak için kullanılan bir parçaydı. Bu amaç için onun bedenini mükemmel bir şekilde postere sığdırmak, onun sesi olmak yerine onu karikatürize etmeme izin veriyor.