On The Edge of Glory with Büşra Develi

UnframedApril 9, 2018
On The Edge of Glory with Büşra Develi

Büşra Develi’yleyiz. “Sonunda!” diyorum, ekranda görmek istediğimiz “iyi ki” diyebileceğimiz bir isim, hızla zirveye doğru ilerliyor.

Büşra Develi 2.5 senelik kariyerine; Tatlı Küçük Yalancılar, Fi gibi ses getiren dizileri ekleyen Ayla, Hadi Be Oğlum gibi yapımlarla sinemadaki iddiasını gösteren. Mehmed ile ekranlarda hızını kesmeyen, Türkiye’nin ilk punk filmi Arada ile beyaz perde için geri sayımda olan, Bitmiş Aşklar Müzesi ile İstanbul Film Festvali’nin bir parçası olan… Bu kadar yoğun çalışabilen ama hiç de yakınmayan… Olduğu yerin de sorumluluğun da bilincinde olan…“Oyuncu” sıfatının hakkını vermek üzere gösterdiği çalışmayı hayranlıkla takip ederken özlediğimiz lüks tavrı hissettiğimiz kaç kişi görüyoruz? Aklımıza tek bir isim geliyor, sizin de onunla tanışmanız için sabırsızız!

Günümüzde oyuncu olmayı istemekle ekranda olmayı istemek birbirine karışmış durumda. Bu durum senin mesleğe bakışını nasıl etkiliyor?

Günümüzde, her alanda ünlü olmak bir başarı standardı sayılıyor. Ben buna katılmıyorum. Çünkü popülarite ve ün dediğimiz kavramlar genellikle içerikle değil, biçimle ilgili. Kimsenin adını dahi duymadığı çok yetenekli insanlar var. Günümüzde ekranda olmayı istemek toplumdaki statüyü arttırma amacıyla da tercih edilebiliyor, ama zaten bu durumda olanlar ve olmayanlar ayırt ediliyor diye düşünüyorum. Dünya da bu yöne doğru gidiyor, sosyal medyayla da destekleniyor güç buluyor. Ben sadece nereye evrileceğini merak ediyorum. Bu bir tercih meselesi günün sonunda yargılamıyorum.

Oyuncu, içgüdüsel olarak hep dikkat çekmeyi isteyen midir?

Oyunculuk seyirciyle buluşmadığı sürece anlam bulmayan, doğal olarak başka insanlara ihtiyaç duyulan bir meslek. Fakat bence çoğunluk tarafından onaylanmak tek başına bir gösterge olmamalı. Dikkat çekme konusuna gelince ben bunun kişilik yapısıyla orantılı olduğunu düşünüyorum yani yaptığın işin mi dikkat çekmesini istiyorsun? Olduğun kişinin mi? Bu ayrım burada belirleyici bir faktör. Oyuncular dikkat çekmeyi isteyen insanlardır çok doğru bir genelleme değil bence.

Mükemmeliyetçilik dünyanın en zor duygu durumlarından biri bence. Oluşu gereği mükemmel olmayan ve asla olamayacak olan insanoğlu için gereksiz bir iç gerilim oluşturuyor.

Kimlik arayışı ile oyunculuk arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsun?

Kimlik arayışından ziyade, sadece oyunculukta değil tüm mesleklerde bir yerden sonra yaptığın meslek kimliğinin bir parçası haline geliyor zaten. İnsan kendini tanımlayacak özdeşleşecek bir alan, hayatı boyunca arıyor. Bu şekilde tutunuyoruz dünyaya ne kadar sağlıklı tartışılır tabii.

Mükemmeliyetçi tavrınla kendini çokça yargıladığını biliyoruz. Bu durumu nasıl tanımlarsın? Senin için “mükemmellik” neyi ifade ediyor?

Mükemmeliyetçilik dünyanın en zor duygu durumlarından biri bence. Oluşu gereği mükemmel olmayan ve asla olamayacak olan insanoğlu için gereksiz bir iç gerilim oluşturuyor. Çoğu zaman birtakım şeylerin tadını kaçırıyor çünkü olanı değil olması gerekeni yaşamaya başlıyorsun bir noktadan sonra… Fakat bu benim için çoğu zaman itici bir güç oldu hayatımda, beni hep en iyi yapabileceğimi düşündüğüm şeylerin peşinden sürükledi… Bu duyguyu yumuşatma aşamasındayım. Öğreniyorum.

Sosyal medyada varlık göstermeyi hiç tanımadığınız insanlara hayatınız üzerinde söz hakkı vermek olarak tanımlayabiliriz. Sen bu dinamikler üzerine ne söylemek istersin?

Sosyal medya toplumda kısa zamanda çok ciddi bir yer kapladı şüphesiz. Bugün hepsi kapatılsa ciddi bir toplumsal boşluğa sürükleneceğimizi düşünüyorum. Ki bu pek hoşuma giden bir düşünce değil.. Ben ne yazık ki bu durumun daha olumsuz taraflarını görme meyilindeyim… Bizden götürdüğü zaman ve enformasyon, insan dikkatini indirgediği yer ve zaman bunlar pek hoş şeyler değil tabii ki… Fakat sosyal medya artık bir parçamız olmuş durumda. Ben kendimce olabildiğince az ve faydalı kullanmaya çabalıyorum. Kitleyle iletişim olarak görüyorum. Dünyada olup biten şeyleri gözlemliyorum.

Tanınıyor olmak senin dış dünyayla bağını ne ölçüde etkiliyor?

Aslında tahmin ettiğimden çok daha fazla etkiledi beni. Dış dünyayla iletişimim biraz daha küçüldü, saklanıp gözlem yapabilme, istediğim yere girip çıkıp tanımadığım hayatları hikayeleri dinleme yelpazemi daralttı diyebilirim. Ama elimden geldiğince bu alışkanlıkları sürdürmeye çabalıyorum. Besleniyorum çünkü bu durumdan her anlamda.

Sonunda hep zafer olmasa da çok şey öğrendiğin mücadelelerle dolu bir hayat.

Oyunculuk eğitimi almakla oyuncu olmak arasında bir seçime zorlandın. Ve okulu dondurup mesleğini tecrübe etmeye başladın. Bu süreç nasıl gelişti? Bugün olsa yine aynı seçimi yapar mıydın?

Ben biraz bu seçimi yapmak durumunda kaldım. Ailesel, kişisel durumlarımdan dolayı çalışmam gerekiyordu ve fazla da zamanım yoktu. Koşullar böyle olunca bugün de olsa yapmak durumumda kalırdım tabii.

Elbise / Dress: JOHANNA ORTIZ / BEYMEN Kolye / Necklace: SEASON & STORIES
Uyarlama senaryolu projeler, internet dizisi, televizyon yapımları, dönem işleri, bağımsız sinema, kısa film, uzun metrajlı büyük prodüksiyonlar, tiyatro sahnesi… Yaklaşık 2 – 2.5 seneyi geride bırakan oyunculuk kariyerine birçok deneyimi sığdırdın. Sektörün dinamiklerini nasıl yorumluyorsun?

Bu aslında benim çok yapmak istediğim ve planladığım bir tempo değildi. Hayatta biraz ağırdan almak gerektiğini düşünüyorum hele ki oyunculuk gibi zamanla gelişen, yükselen bir meslekte fakat öyle reddedemeyeceğim projeler çıktı ki karşıma başka türlü bir karar vermem mümkün değildi! (Gülüyor) Sektörde ki zamanıma kıyasla çok fazla tecrübe elde ettim ve öğrendim cidden, fakat bu hızlandırılmış mesleki ve sektörel tecrübenin benim için çok kolay bir süreç olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama hayatımıza şöyle geri dönüp bakınca en güzel yıllarımızın da mücadelelerle geçen yıllar olduğunu düşünüyorum. Sonunda hep zafer olmasa da çok şey öğrendiğin mücadelelerle dolu bir hayat. Ve ben bu durumu seviyorum. Bir şeylerle mücadele etmeyi seviyorum.

Elbise & Gömlek / Dress & Shirt: FENDI Kaf / Cuff: LOUIS VUITTON Bilezik / Bracelet: SEASON & STORIES
“Bir insan ne yaparsa yapsın bir dizi setindeki kadar çalışamaz.” diyorsun, rutin bir set gününü anlatır mısın? Kameraların ardında neler oluyor?

Set yaşayan bir organizma gibi… Onun içinde konumlanmayı ve var olabilmeyi de zamanla öğreniyorsun. Oyunculuk yapmayı da… Evrim gibi… Şartlar ne olursa olsun uyum sağlamayı öğrenmen gerekiyor. Set hızlı ve pratik olmayı gerektiriyor çoğu zaman. Her anlamda.

Oyunculuğun sanatın hangi disiplinlerinden besleniyor?

Tüm disiplinlerinden. Sadece sanatın değil hayatın tümüyle her noktasıyla bağı olması gerekiyor oyuncunun. Felsefe, psikoloji, resim, politika, edebiyat, tarih, dil bunlar ve dahası… İnsan olarak sana boyut kazandıran her şey, oyunculuğuna da boyut kazandırıyor. Çünkü sen ne kadarsan o kadar zenginleşiyor oynadığın şey… Yeri de geliyor tüm bildiklerini unutman gerekiyor.

Günümüz insanlarının eşyalara fazlaca anlam yüklediğini düşünüyor musun?

Bence bu eskiden daha fazla olan bir şeydi çünkü eşya daha değerliydi. Seri üretimle birlikte eşya da “değerini” kaybetti, yığına dönüştü.

Metalaştırma üzerinden düşünürsek?

Kesinlikle! Dünyayı öyle algılamaya başladık. Dünyadaki mutluluk oranlarına baktığımızda, daha fazlasına sahip olmak arzusuyla doldurulan boşluğun, içimizde ki boşluğu daha da büyüttüğünü net bir şekilde görüyoruz. Sait Faik’in “Tüneldeki Çocuk” adında çok güzel bir öyküsü vardır tavsiye ederim. Orda geçer ve hep hatırlatırım kendime “Şu insanlara hiçbir şey çok değildir.”

Senin için lüks neyi ifade ediyor?

Statü ve konfor ihtiyacı.

Anda olmayı nasıl tanımlarsın?

Geçmiş hezeyanlardan ve gelecek korkulardan arınmak.

Yakın gelecek planların?

Görmediğim yerler görüp, benden çok başka hayatlar yaşayan insanlarla paylaşımda bulunmak.

Elbise / Gown: ÖZGÜR MASUR FOR İPEKYOL Saat / Watch: IWC DA VINCI AUTOMATIC MOON PHASE Küpe ve Kolye / Earrings & Necklace: CORSI DESIGN / VAKKO Eldiven / Gloves: EDİTÖRE AİT / EDITOR’S OWN

Kısa kısa

İnanç?

İhtiyaç.

Cesaret?

Atılım.

Bencillik?

Her zaman kötü olmayan şey.

Tutku?

İnsanın içinde yanan ateş.

Bağlılık?

Beraberinde getirdiği güven duygusu.

Risk?

Cesaret!

Röportaj / Interview:DUYGU BENGİ
Fotoğraf / Photography: MUSTAFA NURDOĞDU
Moda Direktörü / Fashion Director: BURAK SANUK
Saç & Makyaj / Hair & MUA: ÖNDER TİRYAKİ
Fashion Assistants: ARIN TUNÇ, BARIŞ KARTAL
Hair Assistants: YÜKSEL ALTUNDEMİR, DOĞUKAN PINAR MUA
Assistant: BURCU TAŞ
Author: Duygu Bengi

RELATED POSTS