Dürüst olmak gerekirse pek de öyle düşünmüyorum. Ben içimden geleni yapıyorum. O eser kendine has bir dille kendi kendini ifade ediyor.
Zor bir soru bu çünkü halihazırda bir marka varsa benim rolüm bu markanın kimliğini sürdürmek, bu şekilde devam ettirmek ya da tamamen değiştirmek olmalı. Yani ya markayı çok iyi anlamalı ve onlara bu yolda yardım etmeliyim ya da bir şeyleri değiştirip şirkete yeni bir soluk getirmeliyim. Her ikisi de ilginç seçenekler çünkü her ikisi de bir mücadele anlamına geliyor.
Birkaç yıl önce, Novembre’de yaptığım işin bu olduğunu fark ettiğimde; yalnızca kurucu ortak olduğum için değil, onu her gün şekillendirdiğim için.
Novembre ve Nicolas Coulomb’la çektiğim tüm fotoğraflar.
Muhtemelen çiçekçi olurdum.
O sırada İsviçre’de bizim gibi genç ve kreatif kişilerin işlerini sergileyebileceği bir platform yoktu.
L’ECAL, bugün yaptığınız işi yapmanızı sağlayacak kadar sizi besledi mi?
Tabii; orası kreatif bir merkezdi ve hala da öyle. Orada öğrenci olmaktan çok memnundum ve şimdi öğretmenlik de yapıyorum.
Acne gibi markaları çok seviyorum çünkü yalnızca moda değil; dergiler, fotoğraf ve sanat gibi başlı başına görsel bir dünya ve ilham kaynağı sunuyorlar.
Dahil olan insanlara bir sürü soru sorup onları cevaplamaya çalışarak.
Sanırım her gün ama farkında olmadan yapıyorum bunu. Alışkanlık yani.