Bu süreci tek bir şeye mal etmek zor ama en itici faktör 10 yıldır yaptığım masal kitabı koleksiyonuyla romantik dünyamdan reel dünyaya köprü inşa etme fikriydi. Kendimi bildim bileli bazı farklılıklarından ötürü bu dünyanın genel geçer doğrularına uzak kalmış çocuklara yollar çizmek istedim. Kurmacanın empati, hayal gücü ve yaratıcılığı tetikleyen en önemli kaynaklardan biri olduğuna inandım.
Masallara inanan fakat başkaları tarafından yazılmış sonlara inanmayan; çocuklara “Hayalin, aklın, fikrin ve yolculuğun izlerini üzerimde taşıyacak kadar değerli!” diyen bir marka. Bir de bu sırada doğa olmazsa ne hayal ne de meyalin kalacağının da farkında.
Tasarımın en hızlı dikkat toplayan ve -ne yazık ki- en hızlı tüketilen alanı olan moda tasarım, hayallerimi yansıtan araç oldu.
Kimse kimsenin hayalini gerçekleştiremez, yalnızca hayalini gerçekleştirebileceğini fark ettirebilir. “Dezavantajlı” diye tabir edilen çocuklara hikayelerinin devamını yalnızca kendilerinin yazıp çizebileceğini ve hayallerini gerçekleştirmenin hiçbir durum ya da kişi tarafından ellerinden alınamayacağını göstermek çok önemli.
NoLaB’le Türkiye’de ne yazık ki hiçbir önceliği olmayan, dünyada ise hızla yayılan kaykay kültürünü ve sokakta bununla var olan çocukların hikayelerini keşfetmeye karar verdik. Maalesef alt kültüre ait olan her şeye yaptığımız gibi kaykayı da hor görüyoruz. Derdimiz, hayalimiz bu kültürün saygınlığıydı. Kaykay bu çocukların yol arkadaşı ve tutanakları. Verdikleri önem, benim onlarla kurduğum diyalog öncesine göre hayal edemeyeceğim kadar büyüktü.
Kesinlikle yavaşlamak, bu kadar insanın hayal ve iş gücünün böyle bir hızla tüketime endekslenmiş olması bana çok anlamsız geliyor. Modanın ayrıştırıcı değil hem insana hem doğaya dönen birleştirici bir güç olması gerektiğine inanıyorum.
EDUN, üretimini sürdürülebilirliğin içini doldurarak Afrika’ya taşıdığı için ve bunu yaparken estetikten vazgeçmediği için çok saygı duyuyorum. Simone Rocha, seçtiği kumaşlarla sosyal sınıflar arası yolculuğa çıkarabiliyor bizi; Viktoryan Katolik tablolardan çiftçilere kadar bir yelpazeye yayabiliyor koleksiyonunu. Craig Green’i anarşist havası nedeniyle ve trendi değil zanaatı ön plana çıkardığı için beğeniyorum. Bu tür detayların moda sektörü için güzel bir bellek oluşturduğunu düşünüyorum.