“Tüketici yeni müziğe açık değil, hep aynı şeyleri dinlemek istiyor.”
Sanırım 4 sene önce yeniden müzik yapma kararı aldıktan sonra başladı. 2008’e kadar farklı bir isim altında müzik yapıyordum. Üniversite döneminde de plak toplamaya başlamıştım. Neden bütün bu plakları sample olarak kullanmayayım diye düşündüm ve ortaya Ozoyo çıktı.
Müzik yaptığım ve aynı zamanda uyuduğum odanın içi bitkilerle dolu, onlara su verip büyümelerini görmek bana iyi geliyor. Plantarium ise klipteki gibi bitkiler peşinde olan bir adam ve kadının hikayesi. Terim olarak çıkış noktası ise Plantarium’du. Planetarium, yıldızların, gezegenlerin yapay görüntüsünün tavana yansıtıldığı gösteri salonlarına verilen isim… Ben de aradaki e harfini kaldırıp bitkilerin bulunduğu bir ev üzerine kurulu enstrümental bir şarkı yapmak istedim, daha doğrusu yapım aşamasında süreç beni oraya sürükledi.
Açıkçası neon dünya art direktörümüz Hazal Hıdır’ın yaptığı çizimlerle ortaya çıktı. Stil açısından videoya benim herhangi bir katkım olmadı sanırım. Video hikayesini ise daha evvel hayal etmiştim, tabii video çalışma sürecimiz boyunca hikayede değişiklikler oldu, fakat başlangıcı ve sonu aynı kaldı. Hazal’ın yaptığı çizimleri Ahmet İspirli de hareketlendirince epey hoş bir çalışma ortaya çıktı.
Müzik yapmak dışında bol bol müzik dinliyorum, aslında günümün yüzde doksanı müzik dinlerken bir şeyler yapmak ile geçiyor. Müzik dinlerken de; yemek yapıyorum, parka gidiyorum, fotoğraf çekiyorum ve kız arkadaşımla vakit geçiriyorum. Kulağa çok klişe bir cevapmış gibi geliyor ama düşününce gerçekten sadece bunları yapıyorum.
Yayınladığım ilk EP Wanderlust’ı dinlemenizi öneririm, EP’nin genel konsepti yol üzerine kurulu.
Almanya’da geçirdiğim zaman benim şu an müzikten başka bir şey yapmamama sebep oldu. Dört farklı şehirde çalıp, müzik seven farklı insanlarla tanışmak epey keyifliydi. Müziğime yansımasından ziyade bol bol, iyi müzik dinleyebileceğim mekanlar vardı. Özellikle Berlin’de her gün farklı bir mekanda dinlemek istediğiniz müzik tarzına göre müzik dinleyebileceğiniz özel geceler düzenleniyor. En güzel kısmı da; bu gecelerin o kadar pahalı olmaması, bu durum şehirde müziğin hep canlı kalmasını sağlıyor.
Hala alternatif elektronik müzik sahnesi için yeterince etkinlik düzenlenmemesi benim için zor taraflarından bir tanesi, bu durum insanların nasıl türde bir müzik dinlemek istediğini gösteriyor. Tüketici yeni müziğe açık değil, hep aynı şeyleri dinlemek istiyor. Sanırım diğer ülkelere göre Türkiye’de alternatif müzik ile uğraşmanın özellikle kolay bir tarafı da yok.
Vazgeçilmez değil de, bu aralar sık sık Nosaj Thing – Get Like’ı dinliyorum.
Her zaman değişiyor, bazen davullarla başlıyorum, bazen de melodi ya da sample ile.
Şimdilik tarihi tam olarak belli olmasa da yakında yeni bir single daha yayınlayacağım.