Yaratıcılığı nasıl tanımlarsınız?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bu benim için kişisel bir şey diyebilirim; duyguların fiziksel bir şeye dönüşmesi gibi.
Kıyafet senin için ne ifade ediyor?
Jannik Wikkelsø Davidsen: İki seviye var, bariz olanı; Bu sizin kendinizi ifade etmenin kişisel bir yolu, ama benim için kıyafet yine kıyafet; bu bir icra şekli, icra sanatı, sınırları ve duyguları zorlama.
“Kendi alanımı, kendi dünyamı yaratmayı ve yarattığım şeye insanları davet etmeyi seviyorum.”
-Jannik Wikkelsø Davidsen
‘İlham perisi’ terimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bundan hiç hoşlanmadım. Bundan hoşlanmıyorum. Kullanmıyorum. Burada ve orada ilham sözcüğünü kullanan birçok insan görüyorum. Yani bunu farklı şekillerde yorumlayabileceğinizi biliyorum. Ama benim için ilham kaynağı, sana ait olmayan bir şeyi almaktır, değil mi? Yani, başka birinden veya bir şeyden ilham almanıza izin veriyorsunuz. Bana göre her şey kişisel olmalı, içimden gelmeli. Bu yüzden bu tür bir düşünce tarzına taraftar değilim.
Kendinizin en iyi versiyonunu nasıl ortaya çıkarırsınız?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bunun doğuştan gelen bir şey olduğunu düşünüyorum ve nadiren tatmin oluyorum. Çok perişan durumdayım. Hayır değilim. Ama her zaman bir şekilde hareketsiz durmayı sevmediğimi hissediyorum. Sürekli hareket halinde olmayı seviyorum. Sürekli gelişim içinde olmayı seviyorum. Sürekli bir çatışma içinde olmayı seviyorum. Sanırım bu benim yakıtım. Bu benim içimdeki bir şey. Bu benim üzerime aldığım bir şey değil. Bu sadece içimde yaşayan bir şey. Ya varsın ya da yok, değil mi? Bunu öğrenmek ve bunu kendinize dayatmak çok zordur. Demek istediğim, bu bazılarımızın sahip olmadığı veya bazı insanların doğuştan sahip olduğu bir şeydir ve esasen bu, enerjinin yolu haline gelir.
Tasarımlarınızda düşü gerçeğe dönüştürüyorsunuz. Peki gerçeğe mi yoksa hayale mi daha yakınsınız?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bu bir karışım. Bunu tasarımınızda her zaman hissediyorum. Benim için bu bir karışım, bir birleşme, dolayısıyla arada bir denge var. Kendi başına var olan bir şeydir. Ama benim için önemli olan kendi dünyamı, kendi gezegenimi, içinde var olabileceğim kendi alanımı yaratmak. Bu nedenle, ne olacağı konusunda çok fazla düşünmem ya da endişelenmem gerekmiyor. Şu anda inişli çıkışlı olan sektörde, içimden gelen eğilim nedir? Kendi balonumu, kendi dünyamı yaratmayı ve yarattığım şeye insanları davet etmeyi seviyorum.
Han Kjøbenhavn’ın sizin için özellikleri neler?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Duygular, çatışma, çok önemli olmak, doku, katmanlar. Bunlar benim düşünce tarzımın temel unsurlarıdır.
Sürekli gelişen bir moda ortamında Han Kjøbenhavn nasıl değerlerine sadık kalıyor ve değişen zamanla birlikte gelişmeye devam ediyor?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bence bunun tek yolu bu. Olmadığım bir şeyi taklit edemem. Kendimi adapte olmaya zorlayamam. Ben insanların takip ettiği nesil olmalıyım. Yani bazı şeyleri nasıl yapacağımı bilmemin tek yolu bu. Yani üzerinde çok fazla düşündüğüm bir konu değil. Sadece ondan yaratıyorum. Kişisel ham duygular gibi ve umarım bu, insanlara ilham vermek ve yaptığınız işi benimseme eğilimine sahip olmak için yeterlidir. Nasıl tasarladığım konusunda bundan daha önce bahsettim mi bilmiyorum; Duyguların önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacak bir şey yaratmalısınız. Bu oldukça basit. İnsanlara yaptığımız işte bunun önemli olduğunu hissettirin. İnsanlara söylemeye çalıştığım şeyi söylemek istemiyorum. Bence moda, sanat, ne yaparsanız yapın, ben bir şeyler yaratırım, onu size gösteririm, sonra da size nasıl hissedeceğinizi ben dikte edemem. Bu ham bir duygu ve sana ne anlatmaya çalıştığımın bir önemi yok çünkü ya bağlanırsın ya da bağlanmazsın. Dolayısıyla bu zihniyete sahip olmak benim için çok önemli.
“Olmadığım bir şeyi taklit edemem. Kendimi adapte etmeye zorlayamam… Bunun kişisel ham duygulardan gelmesi gerekiyor.”
–Jannik Wikkelsø Davidsen
‘Kimlik’ kavramının yaratım sürecinizde nasıl bir rol oynadığını ve koleksiyonlarınızı nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Benim için her şey sıvıdır. İnsan insandır. Sınırların ötesindeki insan şekline saygı duyuyorum ve her zaman böyle düşündüm ve tasarladım. Bence çok fazla tasarımcı zaman içinde olan bitene ve modern olana tepki veriyor. Her zaman nasıl tasarlıyorsam öyle tasarladım ve hangi düşünce biçimine girerse girsin, insana ve bedene her zaman saygı duydum. O anlamda benim sürecim, düşünce tarzım hep aynıydı; her insana eşit saygı göstermek.
Bu nasıl çalıştığımın, nasıl düşündüğümün bir parçası. Benim için neyin doğru neyin yanlış olduğuna çok fazla dikkat etmiyorum. Biz bunu böyle yapıyoruz ve ben de her zaman böyle yaptım. Benim işime bakarsanız, ben hep böyle çalıştım. Bu yüzden de modayı ya da işimi bilen, takip eden insanların bunu uzun zamandır gördüğünü düşünüyorum. Bu sadece nasıl düşündüğümün entegre bir yolu. Bunu kültürel bir numara veya başka bir şey olarak kullanmaktan hoşlanmıyorum. Bunun dürüst olması ve içten gelmesi gerektiğini düşünüyorum. O anda endüstrinin veya dünyanın size tepki vermenizi söylediği şekilde tepki veren çok fazla beyin var ve içi boş oluyor. İzleyicinin ve tüketicinin akıllı olduğunu biliyorum, bu nedenle kim olduğunuza sadık kalmanız gerekiyor.
Han Kjøbenhavn ‘esrarengiz’ olarak tanımlanıyor. Tasarımlarınızda ve hikaye anlatımınızda tarihi unsurların nasıl yer aldığını detaylandırabilir misiniz?
Jannik Wikkelsø Davidsen: İnsanoğlu, yaratıcılık ve her şeyle ilgili. Katmanları soymayı seviyorum. Derinliği severim. Her şeyin biraz gizemini severim, yoksa içinde hiçbir şey yoktur. İnsanları duygusal bir yolculuğa çıkarmayı seviyorum. Dolayısıyla, nasıl tasarladığım ve elemanların içi açısından mantıklı. Tasarım tarzımda hiçbir zorlama unsur yok. Her şey düşünme ve hissetme biçimimin organik bir evrimidir. Daha sonra bunu ifademe nasıl entegre edeceğime göre beynimden seçip seçiyorum.
Şu anda neyi manifestliyorsunuz?
Jannik Wikkelsø Davidsen: Bunu yapmıyorum. Şu anda yaptığım şey her zaman yaptığım şeydir. Yaptığım şeyin anlamı olan iki şey var; bunlardan biri de her zaman daha fazlasına aç olmamdır. Beynimde ve ruhumda her zaman huzursuzum, bu yüzden yaratmaya, yeni yollar zorlamaya devam etmek için büyük bir açlığım var. Sürekli olarak tasarladığım bir başka şey de, çalışmalarıma baktığınızda 50 bölümlük bir kitap gibi bakmak zorundasınız. 5’ten 6’ya kadar olan bölümlerdeyiz. Aslında uzun bir hikaye anlatıyorum ve şovlar ve yarattığım şeyler bu hikayenin sadece bir parçası. Bundan yirmi yıl sonra çalışmalarıma dönüp baktığımızda, her serginin devamını ve aralarındaki ilişkiyi görebileceksiniz. Ama yine de zorlayacağım, bu yüzden hikayeyi her zaman farklı bir açıdan anlatıyorum.
Yarattığınız şeyde sizin bile kavramsal olabileceğiniz bir şey. Belirli bir DNA’nız olabilir ama DNA’nız asla büyümenize engel olamaz. Pek çok beyin için bir DNA, pek çok tasarımcı sorun haline gelir çünkü siz belirli bir estetiği o kadar tanımlamışsınızdır. Bana göre DNA sıvıdır ve fiziksel bir şekli yoktur. Beynin ve duyguların içindedir. Fiziksel şeklin gelişmesi ve değişmesi gerekiyor. Bu şekilde yaratıyorum ve tasarlıyorum.