Jean Charles de Castelbajac’ın artistik asistanısınız. Tam olarak ne yapıyorsunuz?
Benim aslen bir çok görevim var, Jean Charles de Castelbajac bir moda tasarımcısı ama ayrıca sanatçı olarak da bir çok proje yapıyor, benim bunların hepsiyle ilgilenmem gerekiyor. Her şeyi ondan ve ekibinden öğrendim. Onun için grafik tasarım ve moda şovları için modelleme yapıyorum, ayrıca casting ve moda şovlarının organizasyonunu, sergisi süresince resim yapıyorum, projeleriyle ilgileniyorum ve onunla seyahat ediyorum. O benim için bir patrondan daha fazlası, hem bir akıl hocası hem de profesör.
Onunla çalışmaya nasıl başladınız?
Ben 10 yaşındayken annem bana okulda kullandığımız tutkal gibi kokan Castelbajac parfümünü verdi, şişesi kırmızı ve süper poptu. Bir kaç yıl sonra hala bu parfümü kullanıyordum ve Jean Charles de Castelbajac’ın kim olduğuna baktım. Onun pop ve sanatsal dünyasını keşfettim ve okumak için Paris’e taşındığımda hep koleksiyonlarına bakmak için mağazasına gidiyordum. O zamanlarda anneme “Bir gün onunla çalışacağım” demiştim. Paris’te 2 yıldır moda açık arttırmalarında çalışıyordum ve ilk koleksiyonundan el boyaması iki elbise almayı başardım. Belki de bu bir işaretti! Elbiseler hakkında daha fazla bilgi almak için kendisiyle Facebook’tan iletişime geçtim ve bana “Buluşmalıyız, o elbiseleri yeniden görmeyi çok isterim” dedi. Ofisine gittim ve çok anlaştık, bir kaç hafta sonra kendisinden “Benimle çalışmak ister misin? Birisinin sanatım ve moda arşivlerimle ilgilenmesi gerekiyor” diyen bir mail aldım, evet dedim ve bir kaç gün sonra kontratımı imzaladım, ve bu güzel işe 6 yıl önce başlamış oldum.
Hold On NYC için kendi t-shirtlerinizi yapıyorsunuz. Bize bundan bahseder misiniz?
Tüm giysilerim el boyaması ve her çizden 5 parça yapıyorum, yani gerçekten sınırlı, sanatsal bir t-shirt. Jean Charles de Castelbajac ile giysi boyamaya başladım, kendisi 80’lerden beri bu tekniği kullanıyor.
Moda endüstrisi şuanda kitlesel pazarlamayı kullanıyor ve herkesin üzerinde görebileceğiniz bir çok parça üretiyor. Jean Charles de Castelbajac’ın mirasını kullanmak ve biraz “savoir faire” ile hem yeni hem de farklı bir çizgi yaratmak benim için önemliydi. Önce kağıda suluboya yapıyorum, sonra giysilere aktarıyorum, bunun için de kumaş kalemleri kullanıyorum.
Neden suluboya? Bu nasıl başladı ve ilk suluboya işiniz neydi?
Suluboya kolay bir malzeme, her yerde kullanabilirsiniz – tek ihtiyacım olan fırça ve su, dolayısıyla çantamda taşımak çok kolay ve trende, ofiste, dışarıda çizimler yapabiliyorum, gölgeler ve ayrıca sade renkler kullanıyorum. Kalemleri bir kaç hafta önce kullanmaya başladım.
Beaux Arts’da okurken suluboya yapmaya başladım, ancak o zamanlar sadece akrilik kullanıyordum çünkü bu Jean Charles de Castelbajac’ın favori malzemelerinden biri. Birkaç aydır bunu yeniden kullanıyorum. New York’tayken her şey çok pahalıydı ve suluboya bulabileceğinizin en ucuzu, ayrıca bütün paleti de seviyorum, ana renkleri, hatta pastel ve sıcak renkleri de kullanabiliyorsunuz.
Suluboyalarınız mizah dergisi sayılabilecek bir özellik taşıyor. Çizgi roman okuyor musunuz?
Çizgi roman okumuyorum ama Japonya ve 80’li 90’lı yılların kadınlarından ilham alıyorum, komik ve gerçekten özgür bir şeyler yapmaya çalışıyorum, bazen de biraz seksi olabiliyor! Bu son on yılda olduğumuz modern kadını göstermek istiyorum.
Kendinize sanatçı diyor musunuz?
Pek de değil, çizimlerimi ve el boyaması moda ürünlerimi yaparken çok eğleniyorum, bir sanatçı olarak tanınmak üzerine düşünmüyorum, hala öğreneceğim çok şey var ve harika akıl hocalarım oluyor. Elbette Jean Charles de Castelbajac onlardan biri ama ayrıca en iyi hocalarımdan biri olan ve bana her zaman en iyi öğütleri veren grafik asistanı Simon Pillard var. Bana moda endüstrisini öğreten Galliera Müzesinde çalışan Laurent Cotta. İşim aracılığı ile vizyonumu değiştiren diğer yetenekli sanatçılarla da tanıştım, JR, David Lynch veya Jonone gibi.
Bir çok kadın çiziyorsunuz, siz de bu canlı genç feminist kültürün bir parçası mısınız? Yoksa sadece kadın bedenini mi seviyorsunuz?
Ben özgür bir ülkede yaşama şansına sahibim; çalışabiliyorum, içki ve sigara içebiliyorum, seks yapabiliyorum ve sahilde üstsüz olabiliyorum. Bence bu zamanda feminist olmak önemli, bu yüzyıl kadınlar olarak bizim. Özgür kadınlar çizmeye çalışıyorum, eğlenmeyi, açık fikirli olmayı bilen ve farklı kültür ve ülkelerden gelen Parisli arkadaşlarımdan ilham alıyorum.
Paris’te nerede yaşıyorsunuz ve en sık hangi bara gidiyorsunuz? Her zaman moda/sanat çevresinden arkadaşlarınızla mı buluşuyorsunuz?
Paris ve New York arasında yaşama imkanım var, New York’tayken Brooklyn merkezim ve Paris’te rue Mouffetard ve Belleville’deki stüdyomuza yakın yaşıyorum. Dışarı çıktığımda hep Belleville civarındayım, Jean Charles de Castelbajac’ın aile stüdyosunda çalışan 2 oğlu Guilhem ve Louis Marie ile çok yakınım, onlarla mahallede bazen içiyoruz ve çok güzel rosé verilen bir bask restoranına gidiyoruz rue Saint Maur’de. La Marine quai de Valmy’ye gidiyoruz. Ben moda haftası boyunca Le Café de Flore’a da gitmeyi seviyorum çünkü orada her zaman arkadaşlarımla karşılaşıyorum. Parti öncesi güzel bir akşam yemeği için ise Hotel Grand Amour’u seviyorum. Birkaç hafta önce Rue de la Roquette’de Le Medusa isimli bir bar keşfettim. En önemlisi içindeki ailevi ve dostane mod, süslü yerleri hiç sevmiyorum. Arkadaşlarımın hepsi farklı, bazısı elbette modadan. Işte çok güzel insanlarla tanışıyorum, ama Paris’te okulda veya üniversitede tanıştığım arkadaşlarımla da görüşüyorum.
Bugünün modası hakkında ne düşünüyorsunuz? 90’lara dönmeyi hayal ediyor musunuz? Jean Charles de Castelbajac ile çalışmak nasıl?
2015 moda için zor bir yıldı, bazı tasarımcılar gitti, yeni tasarımcılar ortaya çıktı, karmaşık bir zaman, her şey gerçekten kırılgan. VETEMENTS, kaykaycı Alex Olson’un markası Bianca Chandon gibi harika yeni markaları gerçekten beğeniyorum. 80’ler ve 90’lar, hip hop ve sokak kültürü bana çok ilham veriyor, hala Supreme markasının büyük hayranlarındanım.
Jean Charles de Castelbajac bu farklı hareketlerin öncüsüydü, 80’lerin pop çizgisi olan Iceberg’in kurucusuydu. LL cool J, Jay Z, Drake gibi hip hop kültüründen herkes çizgi filmi sweatshirtler alıyordu. Bence şu aralar 90’lara bir geri dönüş var, ben bu zaman hakkında inanılmaz nostaljiğim, bu yüzden hala sanki 90’lardaymışız gibi giyiniyorum!
Peki sizin için bir sonraki seviye nedir? Büyük hayaller?
İşimden dolayı seyahat etme şansına sahip oldum, dolayısıyla hayalim yeniden ve yeniden seyahat etmek. Gelecek seyahatlerim İsrail, Güney Kore ve Japonya’ya olacak. Tokyo’da olmak ve tatlı ve orijinal şeyler almak için sabırsızlanıyorum. Tüm seyahatlarım acaip ilham verici oldu ve zihnimi diğer kültürlere açtı. Benim için bir sonraki seviye tamamen kendi koleksiyonumu piyasaya sürmek ve bir sonraki sezon için imaj kitabımı çekmek. Bazı Amerikalı ünlüler şimdiden el boyaması elbiseler sipariş etti ama şşhhh bu hala bir sır!