Kalkışa geçiyoruz, şimdi sıkı tutunun çünkü Prada SS’25 dünyanızı bir kez daha sallamak için karşımızda. Strüktür ve akışkanlık arasındaki ikilikten beslenerek, ikonik siluetler avangart unsurlarla buluşuyor. Koleksiyon, Prada’nın klasik ve çağdaş arasında süregelen diyaloğunu şiirsel bir şekilde vurgularken, giyilebilir siluetleri statement parçalarla harmanlayarak sunuyor. Romantik ve bir o kadar asi, baştan sona ikonik.
Geleneksel tarzların çağdaş dünyanın karmaşıklıklarını yansıtacak şekilde yeniden inşa edilp tasarlandığı; modern kimliğin gerçek bir ifadesine bakıyoruz. Prada, trendleri takip etmekle kalmayıp onları şekillendiren ve lüks modaya yeni bir bakış açısı sunan bir marka olarak namını sağlamlaştırıyor. Şık, kısa etekler üzerine giyilen oversize ceketler, biçim ve işlevle oyun oynayan girift üstler ve hatta aynalarla kaplı bir elbise de dahil olmak üzere 39 görünümlü bir koleksiyonla buluştuk. Markanın geleneksel moda normlarına meydan okuyan etosunun bir özeti olsa herhalde bu olurdu.
Koleksiyon; minimalizm, fütürizm ve utilitarizmin gerçeküstücü unsurlarının şaşırtıcı zıtlıklarla harmanlanması etrafında şekilleniyor. Geleneksel ile avangardın buluştuğu bir köprüdeyiz, bu buluşma modern modaya uyumlu aynı zamanda cüretkâr bir yaklaşımla sonuçlanıyor. Renk paleti bu tasarım yaklaşımını bir üst seviyeye taşıyan temel etmenlerden. Nötr tonlardan oluşan bir zemin korunurken, koleksiyon canlı sarılar, yeşiller ve pembelerle vurgularını güçlendiriyor. Tonaliteler, renk blokları halinde mükemmel bir sunuma kavuşurken maksimalist görünümler yumuşak dokularla kontrast oluşturarak defilenin içinde bir yapı oluşturmuş.
Her bir look kendi hikayesini anlatıyor, ancak birlikte, yepyeni bir soluk hissi veren bir hikayenin kurgusunu yaratıyorlar. Koleksiyon; bir yeniden inşa, ne istersen onu giyebilecek kadar özgüvenli olma ve en önemlisi anda olmanın hikayesi. Burada uyulması gereken kurallar yok, yargılama yok, karşımızda yalnızca ifadenin en saf hali var. Söylemeye gerek bile yok, daha azını beklemiyorduk.