Prod Antzoulis, Moda Fotoğrafçısı

PeopleMay 30, 2020
Prod Antzoulis, Moda Fotoğrafçısı

12 yaşında eline aldığı analog bir kamerayla fotoğraf tutkusunu keşfeden Prod Antzoulis, ailesinin ona öğrettiği gibi kalbinin sesini dinlemeseydi belki bugün onu tanıma fırsatını elde etmeyecektik. Çocukluğunu Dubai’de geçiren Prod’un 16 yaşındayken hissettiği yuvadan uçma isteği, ona kilometreler katettirip İngiltere’ye kadar getirmiş. İngiltere’deki üniversite yıllarında da fotoğrafçılıktan vazgeçmeyen Prod, mezun olduktan sonra moda yönetimi okumaya karar vermiş ama fotoğraf çekmeye hep devam etmiş. “2016 yazında Ummanlı bir tasarımcının Central Saint Martins’deki mezuniyet koleksiyonu için çalışmıştım. Bu benim ilk ücretli işimdi” diyen Prod, işte o zaman anlamış bu mesleği ömür boyu yapmak istediğini. Aynı sene Dubai’ye geri dönen Prod’un Orta Doğu’ya uzanan kökenlerini keşfetmesi, özündeki fotoğrafçı kimliğini daha da iyi anlamasını sağlamış. Prod’un hepimize ilham veren ve adeta domino efekti gibi gelişen fotoğrafçılık kariyerini yakından tanımak için sabırsızlanıyoruz!

Kariyerin boyunca unutamadığın bir anı var mı?

2019 Ekim ayında Gucci’den bir telefon geldi. Heyecan verici bir projenin hazırlığındaydılar ve seyahat edip edemeyeceğimi sormuşlardı. Birkaç görüşmenin ardından, ertesi hafta çocukluk arkadaşım Pam Nasr’ın ilk kapak çekimi için İtalya’da Como Gölü’ne gideceğimi söylediler. Emirates Woman’la iş birliğinde olan bir projeydi. Kariyerimde sıçrama yapmamı sağlayan bu çekim, sahip olduğum tutkunun istediğim yönde nasıl bir değişime yol açabileceğini gösterdi bana. Çevreme yaydığım enerjinin, sonunda markalar tarafından da hissedildiğini görmek mutluluk vericiydi. Como’da tüm günümüzü çekime ayırdık. Beraber lokasyon keşiflerine çıktık, styling yaptık… Pam’le eğlendiğimiz, iş birliği yaptığımız ve ürettiğimiz eski günlere bu çekimle tekrar dönüş yaptık.

Sana en çok ne ilham verir?

İlhamı en çok çevremdeki insanlardan alıyorum. İster arkadaşım veya arkadaşımın bir arkadaşı olsun, her biriyle kurduğum ilişki, fotoğraflarımda önemli bir rol oynuyor. Etrafınızdaki insanların sizde uyandırdığı hisler veya aynı kültürden gelen sizin gibi yetiştirilmiş insanların sizde yarattığı konfor duygusu, kesinlikle bu enerjiyi paylaşmak için bana ilham veriyor.

İşimin en heyecan verici yanı, beraber büyüdüğüm markalarla birlikte çalışıyor olmak. Bu durum kelimenin tam anlamıyla sette olma hissini gerçeküstü bir şeye dönüştürüyor.

Moda fotoğrafçılığının en heyecan verici yanı ne?

İşimin en heyecan verici yanı, beraber büyüdüğüm markalarla birlikte çalışıyor olmak. Bu durum kelimenin tam anlamıyla sette olma hissini gerçeküstü bir şeye dönüştürüyor. Onların dünyasına davet edilmek ve ürünlerini kendi bakış açımdan görselleştirmek heyecan verici. Aynı zamanda markaların bana duyduğu güven ve yükledikleri sorumluluk da beni motive ediyor. Ailem bana her zaman içgüdülerimle hareket etmem gerektiğini öğretti. Bu sektör de bunu mümkün kılıyor zaten.

Yaşadığın en garip anı neydi?

Dubai’de büyüdüğüm mahallede Çin mimarisinden ilhamla inşa edilmiş bir ev vardı. Mahalledeki geri kalan tüm evlerden sıyrılıyordu, kafamda bir sürü soru işareti bırakıyordu. Bu evde acaba kim yaşıyordu? Hikayesi neydi? Geçen sene Aralık ayında, Dubai’den temelli ayrılacak çok yakın bir arkadaşımla eski mahallemi ziyaret ettik. Bahsettiğim evin önüne geldik ve ona evin hikayesini anlattıktan sonra arkadaşım “Neden içeride kimin yaşadığına bakmıyoruz, hadi kapıyı çalalım” dedi. Kapı açıldı ve kendimizi içeride bulduk. 90 yaşlarındaki ev sahibi Zakaraya, 1960’lardan beri Dubai’den yaşıyordu. Evin içinde turlarken bir yandan hikayesini anlattı bize. Bu evin Asya’ya yaptığı seyahatlerinden ilhamla tasarlandığını ve oradaki mimariden ne kadar etkilendiğini söyledi. Arkadaşımla hikayeden o kadar etkilendik ki, ertesi hafta geri gelip Zakaraya ile röportaj yapmaya ve evi fotoğraflamaya karar verdik. Bu benim için o kadar özel bir andı ki, sanki çocukluğuma geri dönmüştüm ve o yıllarda kafamı kurcalayan soruların cevabını sonunda almıştım. Fotoğraflar ve röportaj henüz yayımlanmadı ama sabırsızlıkla o günün gelmesini bekliyorum.

İzolasyon günlerindeki rutininden bahseder misin? Bugünlerde nelerle meşgulsün?

Günlük rutinim ciddi anlamda değişti. İşim gereği çoğunlukla dışarıda olmam gerektiği için evde çok fazla vakit geçirmiyordum. Şimdiyse ruh halime dönüp bakmayı ve kendi kendime keyif alacağım görevler atamayı seviyorum. Bazı günler kendimi yaratıcı bir biçimde ifade etme dürtüsüyle arşivime girip, var olan işlerimden yeni görseller yaratmaya çalışıyorum. “Behind the Scenes” videosunu yaratma fikri de böyle bir dürtüden çıktı ortaya. VHS video kameramla son iki yılda çektiğim görüntüleri derledim.

Bu süreç, ilham alacağım başka yollar da keşfetmemi sağladı. İnternette tonlarca araştırma yapıyor ve en sevdiğim alan olan fotoğrafçılıkta saatlerce kendimi eğitiyorum. Bazen becerilerimi nasıl geliştirebileceğime dair kitaplar okuyorum, bazense tutku duyduğum bir dönemle alakalı filmler, belgeseller izliyorum. Çevrimdışı yaratıcılık söz konusu olduğunda, kişisel arşivimi düzenlemekten çok keyif alıyorum. Fotoğraflarımın negatif taramalarının üzerinden geçip, kronolojik sıralamalarına göre organize ediyorum.  

Özgün olmayı nasıl tanımlarsın?

Özgünlük, bana göre farklı formlara sahip. Kendiniz ve kim olduğunuz fikrinden memnun olmak bunlardan biri. Kendinize güvenmek, iç sesinizi takip etmek ve sınırları zorlamak özgünlüktür benim için.

Author: Berin Somay

RELATED POSTS