Müzikle yaşayan bir evde büyümek nasıl bir çocukluk dönemini beraberinde getirdi?
Her fırsatta neşeli, duygusal ve romantik bir dönemdi. Birbirine aşık bir anne baba, eksik olmayan misafirler, uzun akşam yemekleri, canlı müzik, dans ve kahkaha. Pazar sabahları plak çalarak uyandırırdı bizi babam. Paco de Lucia, Louis Armstrong, Frank Sinatra, Wes Montgomery, Al Di Meola, Chick Corea müzikleriyle kahvaltıya otururduk. Lüks içinde değildik ama müzisyen çocuğu olmamıza rağmen hiçbir eksiğimiz de yoktu diyebilirim. İstediğimiz enstrümanlar bolca vardı etrafımızda. Şimdi vintage olup daha da kıymetlenen orglar, piyanolar, davullar ve babamın gitar koleksiyonu vardı. Daha sonra kanser olduğu dönemde maalesef çoğunu satmak zorunda kaldı. Ama bende hâlâ beş yadigar gitarı var.
Müzikle tanıştığın; onunla hayat boyu sürecek bir yolculuğa çıkacağını anladığın o anı bize anlatır mısın?
Kültür Koleji’nde öğrenciydim. Yaşım 14’tü ve müdürümüz Kutsal Bey benden okul adına yarışmalara katılacak bir grup oluşturmamı istedi. Beş yaşından beri konservatuara da devam ediyordum. O yüzden verilen görev beni çok heyecanlandırdı. Çokça ödül kazandık. Milliyet Şarkı Yarışması’nda aldığımız dereceler beni profesyonel olarak bu işi yapmaya niyetlendirdi diyebilirim. O zamana kadar hep yazar, gazeteci veya avukat olmayı istermişim gibi geliyordu. Ama seyircinin gösterdiği reaksiyon, çevredeki takdir ve ilgi beni harekete geçirdi.
“Kararsızlığın” seninle özdeşleştiğini söylüyorsun bu kararsızlık hali yaratıcılığını tetikliyor mu?
Kararsızlık yaratıcı insanın zamanından bayağı bir çalsa da alternatiflerin farkında olmak özgünlüğü artırıyor. Sonradan “keşke” dediğim çok az kararım oldu. Kendini tekrar etmemek için seçtiğin her yol sonuçta doğru hedefe çıkıyor. Belki bir kırılma noktası, kader döngüsünde bir sapmaya sonuç veriyor ama zaten ömrü ve kariyeri de bu dönüşler belirliyor. Şikayetçi değilim kararsızlıktan. Daha iyisi olsun diye kafa yoruyorum sadece. Gideceğim restoranı bile zor seçiyorum ama sonunda ziyafet varsa, olsun varsın…
Zamanın ruhunu bulmayı; her dönemin Kenan Doğulu’su olmayı nasıl başarıyorsun?
Dünyadan, olaylardan kopmuyorum. Sanat aktivitelerini, trendleri takip ediyorum ve öyle yaşamak için zaman zaman radikal değişiklikler yapmam gerekse de elimden geleni ardıma koymuyorum. Geçmişte ne olduysa oldu. An önemli ve geleceğe manifestolar gönderebilmek lazım. Hedefsiz yaşanmıyor. Oldum ben, böyle iyiyim demek pek benlik değil. Önce insan olarak sonra da işimde yeni neler yapabilirim, hem kendimi hem dinleyicilerimi daha fazla nasıl memnun edebilirim diye analizler yapmaya çalışıyorum. İşimi seviyorum ve kalbimden nasıl gelirse öyle şekillendirmeye çalışıyorum. Karşılık bulduğunu, alkışlanıp takip edildiğini ve desteklendiğini hissetmek insana büyük bir güç veriyor. O güçle cesaretlenip müziğimden ödün vermeden, içime sinen işler yapabiliyorum. Bu açıdan kendimi çok şanslı ve ödüllendirilmiş hissediyorum. Konserlerde sevgiyle bakan 7’den 70’e herkese minnettarım ve yaşadığım her ana şükrediyorum. İşte o anda aramızdaki bağ güçleniyor ve beraber uzun süreli bir yolculuğa çıktığımızı anlıyorum.
Müziğin zamanın ötesine geçebilmesi için göz ardı edilmemesi gereken unsur nedir?
En moda sound’lar taklit edilerek yapılan şarkılar, ilerleyen yıllarda sadece diğerlerinden biri oluyorlar. Zamanın ötesine geçen şarkılar ise hep özgün ve nitelikli olanlar. İyi bir melodi, güzel bir söz eskimez. Ama müzik tarzları teknolojiye yenik düşebilir. Örneğin trap modası geçtiğinde ve bizler sıkılmaya başlayınca o şarkının içindeki söz veya armonisindeki bir cinlik o şarkıyı ölümsüz yapabilir. Cover’ları yapılmak istenen, akustik versiyonlara da müsait besteler daha uzun ömürlü oluyor. Binlerce versiyonu olan çok büyük hitler var. Yaşadıkça, çalındıkça, yayıldıkça ve evrimini geçirdiğinde nesilden nesile geçiyorlar.
Müzisyenlerin yeni medya platformlarının getirdiği mecralarla olan dinamik dengesi için neler söylemek istersin? Sen bu süreçteki değişime nasıl adapte oldun, oluyorsun?
Plaktan kasete, kasetten CD’ye ve sonrasında dijitale geçiş sürelerini yaşamış biri olarak zamanın ne kadar hızlı geçtiğine şahit oldum. Öyle ya da böyle ayak uyduruyor müzisyen. İlk çağlardan beri, her sanatçının derdi daha fazla insana değmek, ilham vermek ve sesini daha çok duyurup mesajını iletebilmek. Bu amaca hizmet eden her araç, gözümüzün bebeği. Dünya küçüldü artık. Herkes aynı anda ulaşabiliyor istediği artiste. Eskiden bir konser DVD’si bulacağız da seyredeceğiz diye bin dereden su getirirdik. Şimdi herkesin her şeyi elimizin altında. Yeter ki meraklı olsun insan. İnceleme, sorgulama biterse hayat durur. Kendimizi geliştirmeye çok fırsat var. Her konuda her workshop’a, YouTube dosyasına, Google bilgilerine, müzik platformlarından külliyatlara ulaşabiliyor müzisyenler. İstediğin anda şarkını paylaşabilmek müthiş bir şey. Koca bir süreç çok kolaylaştı.
Kenan Doğulu’nun zamandan bağımsız kalabilmesinin sırrı ne?
Çok fazla üretip çok çalışmışız. Geçen gün ağabeyim Ozan’la da bunu konuşuyorduk. Sadece ben 400’e yakın şarkı çıkarmışım. Onun bir de başkalarına yaptığı 1000 küsür aranjmanı var. Muhakkak bir yerlerde değişik sosyoekonomik profilden insanlarla bir ortak duygu yakalamışızdır. Ya bir konserde ya bir doğum gününde, bir mezuniyet töreni veya bayramda ya da düğünde bir ana eşlik etmiştir şarkılar. Hâlâ aktif ve fonksiyonel iken hem benden faydalanılsın istiyorum hem de elimden geldiğince göz önünde olup sahneye çıkmak istiyorum. Sahnedeki enerjim geçiyor insanlara. Nasıl hissettiğimi onların da hissettiğini hissediyorum.
Kendimi “yeterince cesur” buluyorum açıkçası. Cesaret başarmanın ilk adımı. Yanılmak ve yeniden denemek de büyük erdem. Hayal kırıklıkları, travmalara dönüşmemeli. İnsan kendine suç ortağı olarak mantığını ve duygularını alınca yılgınlık azalıyor.
“Cesaret”in hayatındaki önemi üzerine neler söylemek istersin? Kendini yeteri kadar cesur görüyor musun?
“Tehlike gerçek, korku bir seçimdir” diyordu bir filmde. Bildiğim ve emin olduğum zaman, daha bir cesur oluyorum elbet. Ama bazı konularda kendimi korumaya alıp tedbirli davrandığım da oluyor. Kendimi “yeterince cesur” buluyorum açıkçası. Cesaret başarmanın ilk adımı. Yanılmak ve yeniden denemek de büyük erdem. Hayal kırıklıkları, travmalara dönüşmemeli. İnsan kendine suç ortağı olarak mantığını ve duygularını alınca yılgınlık azalıyor.
Öğrendiklerini başka yerlere taşımak kendi elindedir. Nereden aldığı değil nereye götürdüğü hadise. Ne kadar gönül verdiğiyle ilgili. Uçsuz bucaksız hayaller kurulabilecek en zevkli alanlardandır müzik.
Yeteneğin eğitilebilir olduğunu düşünüyor musun? Ya da diğer perspektiften bakınca yetenek olmadan alınan müzik eğitimi müzikal yolculukta bireyi nasıl bir yere götürebilir?
Her yeteneğin eğitime ihtiyacı vardır. Bazen bir üstattan, bazense öğretmenden ya da bir büyüğünden alır ne alıyorsa kabiliyetli insan. Öğrendiklerini başka yerlere taşımak kendi elindedir. Nereden aldığı değil nereye götürdüğü hadise. Ne kadar gönül verdiğiyle ilgili. Uçsuz bucaksız hayaller kurulabilecek en zevkli alanlardandır müzik.
“Sahnede olma” anını nasıl tarif edersin? Binlerce insanla aynı duyguları yaşadığını hissettiğin o ana bizi götür.
Küçük bir odada yazdığın şeylerin, kitleler tarafından içselleştirildiğini görmek çok özel. Aynı ortak duygularla hayatı birlikte geçirdiğiniz çoğunu tanımadığınız ama yine de sevdiğiniz insanlarla buluşma anı. Kendimi bildim bileli sahnedeyim. O an tamamlanmış ve amaçlanmış hissediyorum. İyiliğin bir gün kazanacağını düşünen taraftayım. Konsere gelenlerin çoğu da öyle. O pozitif sinerji ortaya muazzam bir enerji çıkarıyor. Toplu bir sevgi seansına dönüşüyor konserler. Ben de serotonin ve adrenalin patlamasından, keyiften dört köşe oluyorum. Hiç bitmesin istiyorum.
Cover’lar, yeni sound’lar, yeni iş birlikleri Kenan Doğulu’nun zamansızlığının sırlarından olmalı… 30 seneyi geride bırakmaya hazırlanırken kalp atışlarını heyecanlandıran kimsenin bilmediği bizimle paylaşabileceğin bir proje var mı?
Çıkan her yeni şarkı beni heyecanlandırıyor. Besteler birikti, yeni şarkılar dinletmeye devam edeceğim. Saygı albümlerinde cover’lar ve feat’ler olacak. 30. yıla özel etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Senfonik bir konser ve büyük bir yerde özel bir proje yapmak istiyorum. Best of albümler, beste, remix ve cover yarışmaları vs. gibi aklımda bazı şeyler var. Gerisi sürpriz olsun.
Yılmadan denemek, yaptığına inanmak ve yeni bir şeyler söyleyebilmek önemli.
Müziğinin her evresinde çalışan; üretimden sahneye her adımı deneyimlemiş bir sanatçı olarak, yolun başındaki müzisyenler için bir tavsiye?
Yılmadan denemek, yaptığına inanmak ve yeni bir şeyler söyleyebilmek önemli. Billie Eilish gibi vokal yapmak, Dua Lipa gibi klipler çekmek, Ed Sheeran gibi besteler yapmak tabii ki yine harika ama sadece sizin yazacağınız melodiler, orijinallikler biricik. Yaptığınızın duyulmadığını, anlaşılmadığını düşündüğünüz anda elimden gelenin en iyisini yaptım diyebilmek lazım. İyi iş bir gün muhakkak parlar. Yeri, zamanı olunca hak ettiği yere gelir.
Hakkında söylenenleri önemser misin?
Dışarıdan kendimi iyi izleyebildiğimi düşüyorum. O yüzden söylenenlerde haklılık payı varsa bir eksiğimi daha düzeltmek için bunu fırsat biliyorum. Herkesin fikrini soruyor, tartıyor ve sonunda yine içimden geleni yapıyorum. Doğru ya da yanlış. Neyse o. Bir noktada istemediğim şeyleri duymuyorum. Bir noktada da kafaya takıp dert ediyorum. Kimseyle küs ya da dargın kalmaya tahammül edemiyorum. İllaki sarılmam, affetmem ya da özür dileyip düzeltmem gerekiyor.
Rüzgara göre yaşadım, yasaklar koymadım, vicdanımla hep hesaplaştım. Bilerek kimseyi kırmadım. Ruhuma bu hayatında şiirler yazdırdım.
Kendine karşı samimi olduğunu düşünüyor musun?
Bu konuda içim rahat. Çok güzel bir çocukluk ve gençlik geçirdim. Rüzgara göre yaşadım, yasaklar koymadım, vicdanımla hep hesaplaştım. Bilerek kimseyi kırmadım. Ruhuma bu hayatında şiirler yazdırdım. Yalan hiç sevmem. Kendime bile söylemem.
Sosyal medya hayatında ne kadar alan kaplıyor?
şimizin bir parçası haline dönüştü sosyal medya. Kendi haber kaynağınız, medya gücünüz. Starlar için özel hayatı saklamak eskiden makbul olandı. Şimdi herkes sevdiği sanatçıyı daha iyi tanımak, onunla ortak zevkler bulmak ve hayatına şahit olmak istiyor. Bu her zaman böyleydi ama teknoloji bunu yeni mümkün kıldı. Ben de yeni yeni adapte oluyorum. Aslında her günüm öylesine hareketli ve neşeli geçiyor ki başkalarının hayatını merak edecek vaktim, nadir denk geliyor. Bana ulaşılan bütün mecralar için telefonumda tüm bildirimler hep kapalı. Kendim istediğim zamanlarda girip toplu bakmayı seviyorum. Çok vakit ayırmasam da sevdiklerimizden haber aldığımız bir hal aldı sosyal medya. Doğumları, ölümleri, düğünleri oradan öğreniyoruz. Yani bizi hayata bağlayan bir gereksinime dönüştü. Hep birlikte bir ekrana bakar olduk. Ya telefon ya televizyon ya da bilgisayar. Saatlerimizde bile ekran var artık. İyi yönleri saymakla bitmez ama sosyal medya adabı ve hukuku hâlâ olması gereken seviyeye gelmedi. Gençler teknolojinin içine doğduğu için kısa sürede bir saygı ağı kurarlar üstüne.
Farklı sanat formları üretim sürecini nasıl etkiliyor?
Soyut düşünce, formların iç içe geçmesini, hibritleşmesini sağlıyor. Değişik sanat disiplinleriyle içli dışlı olmak iyi gelir sanatçıya. İlham alınacak her eser, başka bir şekilde tekrar hayat bulursa sanat çarkı işliyor demektir. Bir tablodan bin ayrı hikaye çıkar bir şarkıya.
Her bestenin kendi hayatındaki bir durumu anlatması mümkün olamaz, dış dünyanın yaşadığı duygu durumları senin müziğinde nasıl bir rol üstleniyor?
Dertleşmek, sırdaş olmak iyi gelir besteciye. İyi de dinleyicidir anlattırır kendine. Hayatın içinden her an bir dizeye dönüşebilir. Etrafında olan bitenden beslenir. Empati gücü yüksekse konuyu sahiplenebilir. Yani evet. Her şeyi kendisi yaşamış olamaz.
Tutkuyu nasıl tanımlıyorsun?
Ulaşılmazlıklardır tutkuyu yaratan. Hayaller ise ayakta tutan… O heyecan gitti mi neşesi kaçar dünyanın. Bir şeye inanmak ister insan. Ona olan isteği tutkuyu yüksek tutar.
İmajın senin için ne kadar önemlidir? Nasıl göründüğüne kafa yoranlardan mısın?
Görünüm bizim neslin en büyük takıntılarından. Kendimize filtrelerden bakmayı seviyoruz. Estetik kaygının geldiği nokta, yeni nesil üzerinde olumsuz yan etkiler yaratabiliyor. Herkes kendini güzel olmak zorunda sanıyor. Dış görünüşten ziyade sevgi ve layığıyla kazanılmış saygının yerini hiçbir şey tutamaz. Kariyerimin ilk gününden beri işimin hakkını vermeye çalıştım. Modayı pop müzikle hep kardeş bildim. Popüler müzik yapan birinin demode bir rehavete düşmesi pek de doğru olmaz. Bu bakış açımı yaptığım işlerde korumaya özen gösteriyorum. Lee ile yaptığımız projede de her döneme hitap eden, stilimi ve bu bakış açımı yansıtan parçalar seçtik.
Kenan Doğulu stilini nasıl tanımlarsın? Kenan Doğulu ismi zihinlerde nasıl bir silüet canlandırıyor?
Gitar ve/veya mikrofon muhakkak vardır silüetimde diye düşünüyorum. İlk videomdan beri çokça şapka taktım. Gölgemde genelde bir şapka oldu. Kravatlı, takımlı bir kişi pek olamadım. Zaman zaman denedim ve hâlâ mecburen kırk yılda bir de olsa iş insanı kıyafetlerim de olur ama yüzde 90 mümkün olan en rahat şeyleri tercih ediyorum. Sneaker ve tracksuit’ler günlük yaşantımın parçası. Jeanler dolabımın her daim zamansız ve vazgeçilmez parçaları arasında. Lee koleksiyonunda da hem sahnede hem günlük hayatımda severek giydiğim parçalar bulunuyor. Sahnede sürekli yenilenen değişik bir persona var. Yükselişte olan ve starlaşmış Türk modacılarla çalışmayı çok seviyorum. Onların verdiği yön doğrultusunda silüetim dönem dönem şekil değiştiriyor.
Müziği hayatının merkezine almanın getirdiği fiziksel ve ruhsal mücadeleyi nasıl tanımlarsın, bu yolculuk nasıl başladı nereye evriliyor? Zaman içerisinde baş etmeyi öğrendiğin bu durum hayata bakışını nasıl değiştirdi?
Beden ve zihnimin kıymetini genç yaşta öğrendim. Kendimi konserlere göre rölantiye alıp gerektiğinde kampa sokabilmeyi, ödün verip markamı ön planda tutmayı, fedakarlık gereken zamanlarda önceliği işime verebilmeyi öğrendim. Şarkılar sizden daha büyük olmaya başlayınca bu bedende kiracı olduğunuzu ve sizden sonra da çalınıp söylenecek şarkıları vücuda getiren ve onları korumakla görevli olan bir üretici ve muhafız olduğunuzu düşündüğünüz bir zaman geliyor. O evredeyim. Neler neler yaşadım, değişik sınavlardan ve zorlamalardan sıyrıldım. Her gün hâlâ yeni bir tecrübe yaşatıyor bana bu meslek. Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum ama pes doğrusu denen şeylerle de hâlâ karşılaşıyorum elbet. Çevremde beni seven insanlarla kurulu bir güven çemberi oluştu. Bana güç veriyor ve olayların üstesinden gelmeme yardımcı oluyor.
Anı en çok ne zaman yaşayabiliyorsun?
Sakin, huzurlu ve mutlu olabildiğim zamanlar en güzel anımdayım herkes gibi. Hiç tanınmadığım diyarlara kaçabildiğimizde daha bir iyi oluyorum.