Jef Montes moda tasarımının ötesinde çalışan bir sanatçı ve mucit. Birçok konudan konuştuğumuz bu röportajda Montes sektöre girişinin hikayelerini kullanarak bize yeni materyaller üretme ilhamından ve motivasyonundan bahsediyor. Jef Montes günümüz moda anlayışının ötesinde bir materyaller dünyasını keşfetmemizi sağlıyor ve tekstil üretiminin risk almadan ve önündeki engelleri aşmadan var olamayacağını gösteriyor.
Jef Montes: Arnhem’de doğup büyüdüm ve oradaki ArtEZ Institute of the Arts Moda Tasarımı bölümünden onur derecesiyle 2012 yılında mezun oldum. Mezuniyet projem Dolores büyük büyükanneme bir övgüydü. Ben yarı İspanyol, yarı Hollandalıyım. İspanyol büyükannem Dolores bir terziydi. Ben küçükken onun sabrına ve zanaatına duyduğu sevgiye hayran kalırdım. İspanya’ya ve tarihine daima büyük bir tutkuyla bağlı oldum. Akademideki son yılımda kişisel geçmişimi materyallere duyduğum hayranlıkla bir araya getirerek kendi stilimi bulmuş oldum.
Jef Montes: Gençliğimde sevdiğim her şeyi giymeyi hayal ederdim. Ailem ve ben her yaz tatilinde güney İspanya’da yaşayan akrabalarımızı ziyaret ederdik. Bu benim için çok heyecan verici bir yolculuktu çünkü gönlümce keşfe çıkabiliyordum. Denizi, dağları ve mimariyi çok seviyordum. Suya ya da kendinden parlaklığı olan şeylere saatlerce bakıp bir katedral ya da denizin dalgaları gibi giyilemeyen varlıkları giymeyi hayal ederdim. Okul yıllarımda bu nostaljik hissi bir ilham olarak kullandım ve farklı şeyler denemeye başladım. Bu süreç yerel dükkânlarda bulunamayan malzemelerle başladı. Malzeme arayışına çok vakit harcamam gerekiyordu. Hem belirli bir parlaklığı olan hem de gençliğimin bir kısmını yansıtan bir şekli olması gerekiyordu. Mezuniyet koleksiyonum için moda dışındaki alanlarda kullanılan kumaşlar aradım. Fiberglası buldum ve araştırmaya başladım. Kendine has bir şekil kimliği olan yansıtıcı bir malzeme tasarladım. Bu süreç sırasında bu tür malzemelerin bir kısıtlaması olduğunu fark ettim. Bu büyük bir engeldi ve beni daha fazla şey üretmeye motive etti. Çok daha kapsamlı bir araştırmaya kapı açtığını hissettim.
Jef Montes: Tormenta ilk uluslararası koleksiyonum. İşlerimi sınır ötesine taşımam beş yıllık bir hazırlık süreciyle oldu. Paris’teki çıkışım oldukça karmaşık bir sunumdu. Büyük bir materyal kurulumu, bir koleksiyon ve bir buhar kurulumu sunmak istiyordum. Tüm bu unsurların bir de kendi tasarım süreçleri vardı. Materyal kurulumu 2016 Temmuz’da Amsterdam Moda Haftası’ndaki Tormenta ön gösteriminde ortaya çıktı. Bu sunum sırasında materyal kurulumumun ilk fazını oluşturdum. Paris’teki çıkışım içinse Tormenta’nın ana konsepti olan “beden etrafındaki fırtına”yı yansıtacak bir parça sunmak istiyordum. Materyal kurulumunu bitirmem 18 aydan uzun sürdü çünkü 200 bin Swarovski kristali tek tek elle dikmek gerekiyordu. Koleksiyonu, materyallerin kare şekillerinden yarattım. Bedenin etrafındaki bir fırtınayı andıracak şekilde kumaşla örttüm. Oldukça stresli bir yolculuktu ama neticede her şey çok güzel oldu.
Jef Montes: Sunumlarımda insanlar genelde şaşırıyor. Bazen işlerimle kişisel bir bağ hissediyorlar ya da verdiğim mesaj onları etkiliyor. İşlerim son derece soyut olduğu için insanlar meraklanıp birçok soru soruyorlar. Bu benim için oldukça ilham verici bir şey. Bir tasarımcı olarak, insanların işlerimden etkilendiğini ve ilham aldığını görmek beni çok mutlu ediyor. Benim işim yalnızca her sunumda yeni bir numara yapmak değil. İnsanlar bazen böyle bir yanılgıya kapılabiliyor. Ben bunu olumlu bir şekilde açıklayıp insanların dünyama girmesini ve onun bir parçası olmasını sağlamayı tercih ediyorum. İşim beni tatmin etmişse yeni denemelere her zaman açığım. Bazen eski işlerimi yeni buluşlarla bir araya getirdiğim de oluyor.
Jef Montes: Sanırım aldığım en büyük risk yanlış insanlara güvenmemdi. Bu, çok kötü iş birliklerine neden oldu. Genç bir tasarımcıyken çok narin oluyorsunuz ve birlikte çalıştığınız insanlara bağlı kalıyorsunuz. Yıllardır birlikte çalıştığım ekip konusunda çok şanslıyım. Bu ekibi bir araya getirmek için birçok hata yapmam gerekti. Fikirlerimin çalınıp diğer prodüksiyonlarda kullanılması birkaç kez başıma geldi. İnsanların verdikleri sözü tutmaması da benim için yeni bir deneyim değil ve birçok kez yanlış sebeplerle kullanıldım. Bir tasarımcı olarak tüm bunlar benim için oldukça travmatik tecrübelerdi. O zamandan bu yana fikirlerimi ve yapacağım sunumların planlarını kimlerle paylaştığıma çok dikkat ediyorum. Fakat iyimser kalmak ve insanlığa olan inancınızı kaybetmemek de önemli. Bu anlattıklarım beni çalışmaktan ya da yeni insanlara güvenmekten alıkoymadı. Hatalar sizi daha güçlü ve daha deneyimli kılıyor. İşin iyi yanıysa sizi samimi olarak destekleyen ve sizinle birlikte başarılı olmak için çalışan insanlara çok daha fazla saygı duymayı ve onları daha çok sevmeyi öğreniyorsunuz.
Jef Montes: Resolver’la kendimi daha önce yapamadığım bir şekilde ifade edebildim. Tasarımcıların bir adım uzaklaşıp işleri üzerine düşünmesini söyleyen yavaş moda felsefesinin özünü vurgulamak istedim. Bu şekilde işler çok daha kaliteli oluyor ve lükse daha çok odaklanıyor. Şahsen benim için yeni lüks daima yavaşlamak, tasarım sürecine daha çok sevgi ve çaba katmak ve yaratım sürecini daha da şeffaflaştırmak anlamına geliyor. Elit kesime ait olma baskısının altında ezilmektense kendi tempomda araştırma yapmak, denemek ve üretmek istiyorum. İşlerimi tatmin olduğum noktada sunmayı seçiyorum. Bu yeni düşünüş biçimi birçok olumsuz geri dönüş de alıyor çünkü çoğu insan göremiyor veya hissedemiyor. Marjinal olmak çok zor; sektördeki geleneksel kuralları takip etmezseniz kabul görmüyorsunuz. Resolver’la birlikte Illuminosa ve Velero projelerini bir araya getirerek mürekkep ve eritme süreçlerini harmanladım. Birçok kişi mürekkebin Resolver materyali içinde aktığını düşündü ama aslında bu, siyah kumaş ve polivinil alkol arasındaki kimyasal bir reaksiyondu. Resolver’la birlikte modanın değişimi kadar hızlı bir şekilde koleksiyonumu yok ettim. Koleksiyonu yok etmek için 2,500 litre su kullandık. Koleksiyonum sahnede “öldü” ve modeller yerdeki atık yüzünden “çöktü.” Bu, benim günümüz moda dünyasına yanıtımdı.
Jef Montes: Ülkem markamı geliştirmem açısından benim için büyük bir ilham kaynağı oldu. Stilimde, iş birliklerimde, sponsorluklarımda, fonlamada, eğitimde, etkinliklerde, sergilerde ve sunumlarda yeni şeyler deneyebildim. 2012 yılında tek başıma çalışmaya başladım ve o günden bu yana ekibim gittikçe büyüdü. Markamı geliştirmek için birkaç stajyer aldım. Kendi stüdyomuzda materyaller yaratmaya odaklandık ve Philips Lighting, Unlimited FX, Jurlights, TextileLab tilburg ve Shapeways’le çok daha üst seviye iş birlikleri gerçekleştirdik. TextileMuseum Tilburg aklımdaki her şeyi yaratmam için bana harika bir çalışma ve geliştirme alanı sağladı. Ekibim benimle birlikte büyümeseydi ben de profesyonel olarak büyüyemezdim. Hollanda benim için iş birliği ve ürün geliştirme anlamında daima harika bir ülke olacak ama kariyerimin şu noktasında artık uluslararası ilginin peşindeyim.
Jef Montes: Şu sıralar Paris’te gösterilecek sunumum Moreneta üzerinde çalışıyorum. Moreneta 30 ürünün ve materyal bir sunumun bir koleksiyonu olacak. Önümüzdeki yıl yeni materyaller geliştireceğim ve bunları yapacağım iş birlikleri arıyorum. Materyal geliştirmenin yanı sıra Moreneta özgürlük konusunda da güçlü bir mesaj veriyor. Ayrıca Abolish 153’le birlikte bir sergi de hazırlıyorum. Kampanya Kuveyt’ın ceza kanunundaki 153 numaralı yasayı yürürlükten kaldırmak. Bu yasaya göre erkekler kadın akrabaları üzerinde düzenleme, yargı ve yürütme konularında güce sahip. Anayasanın, insan ve kadın haklarına dair uluslararası anlaşmaların ve hatta İslami Şeri hukukun bile utanmazca göz ardı edilmesi anlamına geliyor bu yasa. Kampanyanın amacı annelerin, kızların, kardeşlerin ve eşlerin her türlü şiddetten korunduğu güvenli bir ortam yaratmak. Abolish 153, Tormenta için kullandığım materyal kurulumu soyut bir özgürlük heykeli olarak kullanmak istiyor.