Sonu gelmek bilmeyen sergi sitelerine göz atarken, Samara Golden’ın çalışmalarından oluşan ve bize sıkça söylemediğimiz ‘’Evet, bu gerçekten orjinal’’ dedirten bir web sitesine denk geldik. Samara tahmin edemeyeceğiniz boş alanlar yaratmayı görev edinmekte, bazen baş aşağı, bazen merdiven boşluklarının altına gizlenmiş ama her daim etkileyici. Nasıl mı?
‘Yakalama’ hakkında çok düşünmüyorum, düşündüğüm şey kendi ivmesini yeterli bir biçimde oluşturup bir şekilde hissedebilen şeyler yapmak. İzleyiciyi manipüle etmek istemem. Parça, yapılış sürecinde ortaya çıkar ve yavaşça bir şeye dönüşüyor. Bazen karşıt elementler ekleyerek parçanın dönüştüğü şeye karşı çıkıyorum fakat bu bir puzzle gibi ve sona gelene kadar işi nasıl çözeceğimi bilemiyorum. Çoğu zaman çözüp çözemediğimden de emin olamıyorum.
Fiziksel yönden, işlerin ayrıntılı ve kendine özgü olması hoşuma gidiyor. Çoğu zaman ayrıntılar büyük resmin içinde kayboluyor ya da izleyicinin gözünden uzaklaşıyor ama kendi önemince onlar hep orada ve bence bu, mekana fiziksel gerçeklik katıyor. Aksi halde parçaların hissini güçlendirmek ve ayrı bir boyut katmak adına ışık ve sesi kullanıyorum.
Genelde bir işi, fikrim olduğu için ya da bir imkan gördüğümde yapıp yapamayacağımı bilmeyi istediğimden yaparım. Çoğu zaman o iş, yapabileceklerimin ya da olanaklarımın ötesindedir, yani iş kişisel bir meydan okumadır. Sanırım kimyanın belli bir türüne inanıyorum. İyi bir şeyler ortaya koyabilmek için kişinin gerçek bir efor sarf etmesine, mücadele etmesine ya da aklında ne varsa onu ortaya koymasına inanıyorum. Kötü bir mukayese güneşe bir güneş paneli koyup, enerjisini saklamak ve gece bir lambaya ışık vermesi için fişe takmayı denemek olurdu. Böyle bir yapıda duygularım, düşüncelerim ve hissettiklerim güneş ışığı, lambanın yaydığı ışık ise işin kendisi olurdu. Sanatla ilgilenenlere neyi görmeleri ya da nasıl görmelerini anlatmakla ilgilenmiyorum. Sadece görebilecekleri bir durum yaratıyorum.
Sadece son zamanlarda, evet, çünkü daha fazla para var[ha ha]. Cidden de hoşuma giderdi. Her zaman her şeyin büyük resimden en küçük ayrıntıya kadar nasıl görünmesi gerektiğini istediğimi biliyorum. Fakat iç mimarlık ticari bir alan. Yani kendi görmek istediğinizden ziyade müşteri ne görmek ister onu düşünmelisiniz. Yani iş birliği yapmalısınız ki eğer ilginç insanlarla çalışabilirseniz oldukça keyifli bir iş.
Sanırım kimyanın belli bir türüne inanıyorum. İyi bir şeyler ortaya koyabilmek için kişinin gerçek bir efor sarf etmesine, mücadele etmesine ya da aklında ne varsa onu ortaya koymasına inanıyorum.
I guess I believe in a certain kind of alchemy, I believe that in order to make something good, one has to put a real effort and struggle or joy or whatever they are thinking into it.
‘’Migren’’ videolarım gibi çoğu video yerleştirme işleminin bir parçası ki bu videolar milisaniye içinde gözüküyorlar ve sadece subliminal olarak algınabiliyorlar. Bazılarını 3D anaglif video olarak yaptım (basit, kırmızı ve mavi olanlardan) ve insanların ışık hüzmelerinin içini göremesini sağlayan 3D gözlükler yaptım. Videoda kullandığım bir diğer yöntem ise videoyu color key yöntemi ile çalışmadaki canlı görüntünün içine yerleştirmek, bu sayede gerçek boşlukta bir şeyler değiştirilmiş oluyor. Bazen kelimeler nesnelerin içinden geçerek akıyor. Bazen nesnelerin üzerine görüntüler de düşürürüyorum. Ama sorunuzu cevaplayacak olursam, videoları diğer işleri yaptığım metodlardan ayırmıyorum, hepsinin birbirine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Diğer bir deyişle hepsi, heykelsi parçalar arasında yavaşça bir dialog yaratıyor, parçalar geliştikçe onlar da gelişiyor.
İlham sürecimin internette gezinirken türediğini söyleyemem. Önceleri hoşuma gidiyordu çünkü bu devasa bir resimli sözlüğe sahip olmak gibiydi. Belli belirsiz hatırladığınız bir şeyin ayrıntılarına bakabilmek muhteşem. Mesela şömine ızgarası. İnternetin dünyadaki tasarımların tüm zenginliğine erişmemi sağladığını düşünüyorum ama aynı zamanda etkisi de çok fazla olabiliyor. Öyle ki sizi dikkatinizin dağılmasını sağlayan bir dünyaya da itebiliyor.
Ağırlıklı olmak üzere bir yere özel oluyorlar. Belli başlı özellikler var olduğu ya da yapılabildiği sürece başka bir yere yeniden taşınabilir veya yerleştirilebilir oluyorlar.
Bana göre herkesin deneyimi ve algısı farklı. Mekan algım başkalarından farklı mı emin değilim çünkü ben her sadece ben olabildim.[ha ha]
Oldukça. Bundan parçalara yüksek duygusal alan katmak diye bahsederdim. Ama bu isteyerek yaptığım bir şey değil. Bu daha çok bir şeyi oluştururken yapının içinde inşa edilmesi gerekmesi ile ilgili. Yani buna asla bire bir denlik demem. Parçanın yapımı sürecinde milyon tane ruh haline bürünüyorum ve milyon tane de teknik sorunu çözmeye çalışıyorum. Bu daha çok bir evrim ile ilgili.
Şu anda San Francisco’da Yerba Buena Center for the Arts’a özel bir yerleştirme yapıyorum. Yerleştirme 12m yükseklikte tavana sahip bir galeride 185m2 alanda gerçekleşecek. Asıl tavan 18 adet kubbe şeklinde tavan penceresinden oluşuyor ve her kubbeyi bir odanın içine yerleştirdim. (Daha net söylemek gerekirse kanepe, masalar vb. tavana baş aşağı yerleştirildi.). Her bir odadaki tavan penceresi tüm duvarı kaplıyor ve büyük resimli bir pencere gibi işlev görüyor. Galeri katı çevrenin etrafındaki izleyiciler ile aynaları trabzanla ayıran kaldırım haricinde aynalarla kaplandı. Trabzanın üzerinden
bakmak, yukarıdan avluya bakmak gibi ve 18 odayı iki kat altınızdan havadan görmek gibi…(tavanı uçmuş bir apartmanı görmek gibi.)