Disiplinlerarası bir sanatçı olarak, çalışmalarınızda ışık, ses, hareket ve etkileşimi nasıl bir araya getiriyorsunuz? Bu unsurları kullanarak nasıl heykelsi nesneler ve kolektif deneyimler yaratıyorsunuz?
Bilal Yılmaz: Birçok sanatsal üretimde olduğu gibi disiplinlerarası sanat çalışmalarında da çıkış noktası hisler. Işık-ses-hareket ve etkileşim ise bende çağrışım yapan hisleri ve anlatıları oluşturmak ve aktarmak için kullandığım araçlar diyebiliriz.
Disiplinlerarası çalışmalara nasıl yönlendiniz?
Bilal Yılmaz: Disiplinlerarası çalışmalarımın temelinde ilgi alanlarımın çeşitliliği yatıyor bence. Uzun süre bu ilgi alanlarımı besleyecek çalışmalara, eğitimlere, araştırmalara katılarak ne olmak istediğimi bilmeden birçok farklı alanda çalışmalar yaptım. Bir süre sonra bu deneyimler ve çalışmalar belirli kavramlar altında bir araya gelerek yolumu çizmeye başladı.
“Hayal edip yaratmak istediğiniz his veya deneyimi bir eser ile aktarabilmenizdeki başarı ise büyük oranda geçmiş deneyimler ile kendinizi ne kadar geliştirebildiğinize bağlı.”
-Bilal Yılmaz
Yaptığın projelerdeki seçimlerini belirleyen ana unsur veya unsurlar neler oluyor?
Bilal Yılmaz: Hisler, deneyimler ve hikaye.
Disiplinlerarası sanat ve tasarım çalışmalarının yanı sıra toplumsal ve kolektif projeler de geliştiriyorsunuz. Sosyal etki yaratmayı amaçlayan bu projelerde hangi yaklaşımları benimsiyorsunuz ve hedeflediğiniz toplumsal değişimi nasıl ilerletiyorsunuz?
Bilal Yılmaz: Her projenin yaratmaya çalıştığı etki kendi araştırmasından ve bu alanda yapılmış pilot çalışmalardan doğan deneyimlerden besleniyor. Bu projelerin çoğu “action research” formatında olan çalışmalar, yani bir problem ile karşılaştıktan sonra buna bir çözüm geliştirmek adına bir aksiyon planlayıp uyguluyorsunuz, bu aksiyon ile çözüme ulaşmaya çalışırken araştırma gelen yeni veriler ile derinleşiyor ve probleme ne kadar sığ yaklaştığınızı fark ediyorsunuz, ardından problemi yeni veriler ile tekrardan tanımlayıp buna göre yeni bir aksiyon planlayıp uyguluyorsunuz…
Bu döngü problem bir çözüme ulaşana kadar gelişerek devam ediyor. Bu çalışmalardan en çok ses getireni İstanbul Zanaatkarlar Haritası oldu. İstanbul’da zanaat kültürünü anlamaya ve paylaşmaya yönelik 2012’den beri sürdürdüğüm bir saha çalışmasıdır. Şehirdeki zanaat atölyelerini bir dijital harita ile paylaşıp, zanaat atölyelerinin yaratıcı üretimdeki potansiyelini görünür ve ulaşılabilir kılmaya çalışan bir proje. Bu projede elde ettiğim deneyimler, zanaat üzerine akademide eğitim ve kurumlarda danışmanlık veren bir noktaya taşıdı beni. Sürekli gelişmekte olan proje, zanaat üzerine çalışan yaratıcı ağlar ve topluluklar oluşturmak adına uluslararası bir platform olma yolunda ilerliyor. Önümüzdeki aylarda ise platformun ilk beta versiyonunu CraftNet.io’yu yayınlamayı hedefliyoruz.
Sanat kelimesinin sizin için karşılığı nedir?
Bilal Yılmaz: Toplumun sınırlarında dolaşan, üretimi ile bu sınırları genişletmeye çalışan, çözümler ve öneriler yerine yeni sorular soran, şiirsel bir dili olan fakat kelimeler yerine görsel, işitsel, dokunsal öğeler ve kompozisyonlar kullanan bir disiplin.
“Toplumun sınırlarında dolaşan, üretimi ile bu sınırları genişletmeye çalışan, çözümler ve öneriler yerine yeni sorular soran, şiirsel bir dili olan fakat kelimeler yerine görsel, işitsel, dokunsal öğeler ve kompozisyonlar kullanan bir disiplin.”
-Bilal Yılmaz
Sanatınızda geçmiş deneyimleriniz veya kişisel yolculuğunuzun izleri var mı? Kişisel deneyimleriniz nasıl sanatınızı şekillendiriyor?
Bilal Yılmaz: Hislerin ve çağrışımların bu kadar hakim olduğu bir disiplinde kişisel deneyim ve yolculuktan izler taşımaması pek mümkün değil. Hayal edip yaratmak istediğiniz his veya deneyimi bir eser ile aktarabilmenizdeki başarı ise büyük oranda geçmiş deneyimler ile kendinizi ne kadar geliştirebildiğinize bağlı.
Şu ana kadar ki yapmış olduğunuz çalışmalarınız arasında en ilginç hikayesi olan projenizden bize bahsedebilir misiniz?
Bilal Yılmaz: Güncel sanat alanında üreten bir aktör olmadan önce, eş kurucusu olduğum Olmazişler Kolektifi ile birlikte konsept mekanlar tasarlıyorduk. Yoğun bir üretim döneminin sonunda “burnout” oldum ve tüm yaratıcılığımı bir anda kaybettim. Yeni fikirler üretemiyor, yeni çözümler geliştirmeye odaklanamıyordum. Zamanla iyileşeceğine inanarak bir süre durma kararı aldım. Bu sırada Alman bir sanatçı ve küratör olan Patrizia Bach, Walter Benjamin’in “Pasajlar” isimli çalışmasından yola çıkarak İstanbul’da uluslararası karma bir sergi hazırlığı yapıyordu. “İstanbul’da Zanaatkarlık” isimli yürüttüğüm saha araştırmasını ve kolektif olarak yayınladığımız “İstanbul Zanaatkarlar Haritası”nı öğreniyordu. Bireyin tarih yazımına olan katkısından dolayı çalışmayı sergi bağlamında oldukça değerli buluyor ve yaptığım araştırmadan yola çıkan sanatsal bir iş ile sergiye katılmam için davet ediyordu. Uzun bir süre düşündükten sonra bir “gölge makinası” yapmaya karar vermiştim. Elektronik, programlama, mekanik üzerine farklı kaynaklar ile kendimi eğiterek ve denemeler yaparak başladım. 6 aylık bir sürecin sonunda “Dirty Box” ortaya çıkmıştı ve serginin değerli parçalarından biri olarak Depo’da sergilendi.
Sergi devam ederken, 15. İstanbul Bienali Küratörleri Elmgreen & Dragset, Depo’da sergilenen işim ile karşılaşmışlar. “Dirty Box” ın beslendiği zanaat araştırmasını ve bu araştırmanın gölgeler-sesler-görüntüler ile kazandığı anlatıyı çok beğenmişler. Bienalin “İyi Bir Komşu” adlı teması ile kurduğu ilişkiden dolayı bienale “Dirty Box” ile katılmam için davet ettiler. Böylelikle bir sürelik bir durgunluğun ardından gelen “Dirty Box”, güncel sanat alanında hayal ettiklerimi üretebilme fırsatlarını sunan bir kariyerin başlangıcı oldu.
Heyecan duyduğunuz gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Bilal Yılmaz: Ekim ayının sonunda Pera Müzesi’nde Ulya Soley küratörlüğünde “Gelecek Hatıraları” isimli, müzenin Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan yola çıkan bir güncel sanat sergisinin açılışı gerçekleşecek. Bu sergiye davet edilen sanatçılardan biriyim ve sergi için “Elhamra” isimli bir yerleştirme üzerinde çalışıyorum. Şu anki göz bebeğim bu iş.