Say Cheese!

UnframedJanuary 20, 2020
Say Cheese!

Hikayesini Berrak Tüzünataç ve Melikşah Altuntaş’ın birlikte yazdığı, Caner Özyurtlu’nun ise hem senaryolaştırdığı hem de yönettiği ‘Biz Böyleyiz’, sinemaseverleri bir rüzgarla yakalayıp Ege’de bir kasabaya yolculuğa çıkarıyor. Ve bu kasabada sizi hem her halinizle kabul eden hem de en çok eleştiren, hem aranızdaki bazı şeylerin zaman aşımına uğradığı hem de her birini hep yanınızda hissettiğiniz bir dost meclisine davet ediyor. Bu dost meclisinin başında da onu anlatmak için güzellemeler silsilesinin bile mikroskobik kalacağı Hümeyra yer alıyor. Berrak Tüzünataç, Boran Kuzum, Engin Öztürk, Meriç Aral, Özge Özpirinçci ve Şebnem Bozoklu’yu bir araya getiren, 10 Ocak’ta vizyona giren ‘Biz Böyleyiz’ ekibiyle bir kutlama yapmak istedik! Ve Based İstanbul olarak yaratıcılığı sadece kendi güvenli sularında aramayan, sınırlarının dışına çıkıp da taşın altından çıkaran bu ekibe kadeh kaldırdık. Bu dost meclisinin butik bir cosplay’ini yaratmaya çalışırken Hümeyra’ya onların sözleriyle yeniden hayran kaldık, hayat samimi olduğunuzda, birlikte olmayı anladığınızda ve hayallerinizin peşinden gittiğinizde daha güzel, siz de bize katılın… 

Tulum / Suit: Sudi Etuz Ayakkabı / Shoes: Vakko /  Rene Caovilla Yuvarlak Taşlı Küpe / Earrings : The Ninon

BERRAK TÜZÜNATAÇ

‘Biz Böyleyiz’ filminin oyuncuları ve de Melikşah Altuntaş ile Caner Özyurtlu karşında; ‘How I Met Your Mother’da izlediğimiz “intervention” (müdahale, araya girme) sahnelerinden biri yaşanacak. Senin “Ben böyleyim abi” dediğin bir özelliğine müdahale edecekler, neyi seçerlerdi ve de her biri bu özelliğin için nasıl bir cümle kurardı? 

1 kilo aldığımda kendimi artık obez zannetmem ve “dönem dönem” çok ödemli olduğumu iddia etmem üzerine böyle bir anla karşı karşıya kalırdım. 

Melikşah Altuntaş: “Sen artık akli melekelerini yitirme lütfen kardaşım!”

Caner Özyurtlu: “Ben şu an neden buradayım?”

Özge Özpirinçci: “Ben artık bu konudan bıktım ve söyleyecek hiçbir şeyim yok! HAYIR, ŞİŞ DEĞİLSİN BERRAK!”

Şebnem Bozoklu: “Ne ödemi aşkım?! Ahahahahah… Ay çok güldüm.”

Boran Kuzum: “Ödem ne demek? Hadi beraber Ankara’ya gidelim.”

Engin Öztürk: “Ciddi değilsin, değil mi fotoğraf reis? Bende araba var, sizi eve bırakırım isterseniz.”

Hümeyra: “YEMEK YE!”

Meriç Aral: “Yani… Bende de bazen ödem oluyor ama sonra geçtiğini unutmamak lazım. Bir de senin hissettiğin gibi asla dışarıdan görünmüyor, o da iyi bir haber bence. Kahve var mı?”

PR ve de dijital ajanslara genelde senaryo okunur okunmaz ilk verilen görev; filmin tagline’ını bulmaları olur. Zaten misler gibi bir isimle tagline’ı söylüyorsunuz ama bu işin PR’ında sen olsan ve tagline görevini sana verseler; filmi bir cümleyle nasıl özetlersin? 

Çok tuhaf, çok tanıdık. 

Tüm bu ekibi alıp her biriyle set sürecinde veya öncesi / sonrasında ayrı ayrı yaşadığın ve de unutamadığın bir “an”ı düşün. Kiminle hangi anı seçerdin ve de bu anı hangi yönetmenlerin gözünden izlemek isterdin? 

Set bitişi otelimizde yediğimiz akşam yemeklerinde Hümeyra bize anılarını anlatıyor ve biz hepimiz ağzımız açık, dev konsantrasyonla onu dinliyor ve ona sorular soruyorduk. Bir akşam ana konu Hümeyra’nın Paris’te plak anlaşması imzalayıp orada yaşadığı dönem ve Paris’teki yaşamıydı. İşte tam olarak o akşamı, hem bizim bu anları dinlememizi ve tepkilerimizi hem de Hümeyra’nın anlatışını ve flashbacklerle birlikte 1970’ler Paris’inde Hümeyra’yla o anıların içinde gezinerek izleyebileceğimiz şekilde François Ozon yönetse… Tadından yenmezdi. 

Deri Yelek / Leather Vest:  Selen Akyüz Yelek / Vest: Selen Akyüz Gömlek / Shirt: Selen Akyüz Pantolon / Trousers: Selen Akyüz Ayakkabı / Shoes:  Lappart / Christian Louboutin Takı / Accesories: Boranın / Boran’s Own Çorap / Socks: Calzedonia

BORAN KUZUM

Nilipek’in film için bestelediği orijinal müzikler ile 90’lara selam çakan şarkılar ile hikayeyi besleyen bir müzik seçimi söz konusu. Peki, filmin sana verdiği hislerden yola çıkarak senin bir soundtrack albüm hazırlamanı istesek içinde hangi şarkılar olurdu? 

Oasis – ‘Don’t Look Back in Anger’ 
Hayden James – ‘Between Us’
Beck – ‘Colors’
Bob Marley – ‘Is This Love’ 
Leonard Cohen – ‘In My Secret Life’
Philip Brooks – ‘Honey Let’s Just Drive’ 
Childish Gambino – ‘Summertime Magic’ 
José González – This is How We Walk on the Moon
Hümeyra – ‘Gidemediklerimiz’ 
Tame Impala – ‘Yes I’m Changing’ 
Kings of Leon – ‘Wait for Me’
Göksel – ‘Rüzgar’
Cem Karaca – ‘Bu Son Olsun’ 

Filmdeki hangi sahne için “Benim hayatımın bir noktasına bu anı koysan o kadar doğal durur ki” dersin? 

Emre ve Gökçe’nin yeni sevgilileriyle ilgili konuştukları duruma benzer bir olay yaşadım ben de eski kız arkadaşımla. Fakat filmde zaten o kadar çok bizden an var ki… Coğrafyamızda Dolunay gibi “geleneksel” eleştirilerde bulunan insanlar da var yaşamımızın bir noktasında karşılaştığımız. Kesinlikle hepimizin hayatında yaşanmıştır.

‘Biz Böyleyiz’e 10 kişilik bilet alacaksın. Biletlerin 5’ini hayatından kişilere, 5’ini de Türkiye’de veya yurtdışında seninle aynı sektörde çalışan isimlere hediye edeceksin. Kimlerle izlemek istersin? 

Tuncel Kurtiz; beni izlemesini isterdim. 

Cate Blanchett ve Daniel Day-Lewis; ikisinin de başımızın üstünde yeri var. 

Kristen Stewart da gelsin, belki aramızda bir şeyler olurdu. 

Phoebe Waller-Bridge’le de bir kadeh bir şey içerdik. 

Hayatımdaki insanlardan da annem ve babam; her zaman en gerçek yorumu yapıp hata yapsam da destek olmayı başarabildikleri için. 

Konservatuardan hocam Aslı Yılmaz; tüm serüvenimi en başından bildiği ve görmediğim noktaları eleştirebileceği için. Ve yine aynı sebepten ötürü yakın arkadaş grubum. 

Kazak / Sweaters : Network Ceket / Jacket : Hatice Gökçe Yelek / Vest: Hatice Gökçe Pantolon / Trousers : Hatice Gökçen Ayakkabı / Shoes : Lappart / Christian Louboutin

CANER ÖZYURTLU

‘Biz Böyleyiz’i yönetmenlerden oluşan bir kadroyla çekiyorsun. Türkiye’den ve dünyadan fark etmez; hangi karakteri hangi yönetmen oynardı? Bu yönetmenlerin rejisini düşünerek neden onları bu rollere seçtiğini dinleyebilir miyiz senden? 

Neziş (Hümeyra): Cevap vermekten çok soru sormayı seven, bilge ama didaktik olmayan bir yönetmen düşündüğümde Noah Baumbach çok iyi olabilir sanki. 

Emre (Berrak Tüzünataç): Mükemmeliyetçilikten uzak, deneyim peşinde, bazen gıcık ama kesinlikle kafasına göre takılan Emre’nin reji karşılığı Maren Ade olabilir. 

Gökçe (Engin Öztürk): Kendi dünyasını seven, kişisel kararlar alan ve seyircininkinden çok kendi mutluluğunu düşünen bir karakterin yönetmen karşılığını düşündüğümüzde Can Evrenol güzel geliyor kulağa. 

Emrah (Boran Kuzum): Güldürmekten çok insanları konforlu alanlarından çıkarmak, rahatsız etmek için konuşan ama bunu yaparken de bir şekilde sevimli kalan Emrah’ın yönetmen karşılığı olarak Fatih Akın’ı seçtim. 

Efsun (Özge Özpirinçci): Toplumsal baskı ve dayatmalara karşı çıkan, kendi dünyasını savunan ama bunu ayarını bazen kaçırıp etrafına üstten bakmaya giden tonla yapan Aaron Sorkin’e selamlar. 

Dolunay (Şebnem Bozoklu): İlk bakışta coşkulu, sevgi dolu ama aslında büyük ruhsal gelgitleri olan, sokacağı lafa önce kendisi gülerek sokan bir yönetmen düşündüğümde Judd Apatow uzak gelmiyor. 

Beril (Meriç Aral): O da beni sevsin, bu da sevsin, kendimi şuralarda garantiye alayım da yoluma bakayım diyen Beril’i Semih Kaplanoğlu’na oynatabilirim. 

‘Biz Böyleyiz’ için yakın zaman röportajlarından birinden alıntılama yapacağım: “Hepimizin hayatında olan küçük problemleri büyütecek bir ekip kurduk.” Buna dolaylı yoldan bağlantılı olarak şunu sorsam; her oyuncuyla çalıştığın ilk anı düşündüğünde her biriyle ilgili “Bu özelliğini kafamda büyütüp sorun edebilirdim” dediğin “acaba” yanları ne oldu? 

Oyuncu korkum çok yoktur. Kafamda büyüttüğüm, korktuğum kimse olmadı. Hep beraber biraz cıvıtır mıyız acaba gibi bir endişe vardı kafamda ama set takviminin zorluğuyla beraber o endişe de yerini filmi yetiştirme endişesine bıraktı.

Bu filme dair alabileceğin ve seni mutlu edecek en pozitif yorum ile seni bir sonraki projen için motive edecek en negatif yorum ne olur? 

Hayal ettiğimden çok daha iyi yorumlar alıyorum açıkçası. Bu filmin bir hikaye değil, his filmi olduğunu söylüyordum hep, seyirciden de hep ne kadar iyi hissettiklerine dair mesajlar geliyor. Bu sefer tüm motivasyonumu iyi yorumlardan aldım ilk defa, kötü yorum gerçekten az. İlk defa bir filmim hala vizyondayken, yeni senaryomla uğraşıyorum. Demek ki seyirci yorumu önemliymiş benim için.

Tüm Kombin / Full Look: Louis Vuitton

ENGİN ÖZTÜRK

‘Biz Böyleyiz’deki karaoke sahnen (ıslık efekti) aslında pek çoğumuz için sonrasında kahkahalarla hatırladığı “Yer yarılsa da yerin içine girsem” anlarından biridir belki de. Tüm oyuncu ekibinin ve de Melikşah Altuntaş ile Caner Özyurtlu’nun gerçek hayatta geçmişte yaşadığın bu tatta bir anda yanında olduklarını düşün. Hangi anında bu ekiple olmak isterdin? Ve her birinin yaşadığın bu anla / seninle ilgili yorumu sence ne olurdu? 

Yıllar önce Beşiktaş’ta otururken tam bir mahallecilik söz konusuydu. Yakın çevrede bir sürü arkadaşım oturuyordu. Bir gün kahvaltıya giderken önümde yürüyen kişiyi, birazdan buluşacağım arkadaşım zannedip sırtına atladım ve bence 4-5 saniye ama çocuğun çektiği çileye bakarsan 1 dakika kadar sırtında kaldım. İnanılmaz utandım sonra (gülüyor.) Ekibin reaksiyonu herhalde şu şekilde olurdu; 

Melikşah: “Gardaşım insen mi artık?” 

Caner: Sadece uzun uzun bakardı herhalde.

Berrak: Sadece“Engiiiiiiiiinnn…” der ve uzaklaşırdı hemen oradan. 

Boran: “Dostum olur öyle şeyler” deyip teselli ederdi. 

Şebnem: Hemen ortamı yumuşatıp neredeyse “iyi ki atlamış be” dedirtecek noktaya getirirdi durumu. 

Meriç: Eminim gülmekten herhangi bir şey yapamaz ve diyemezdi. 

Özge: Ben indikten sonra “sıra bende” deyip çocuğun sırtına atlardı. 

Hümeyra: Orada olduğunu hayal bile etmek istemiyorum. 

Gökçe’yi filmde bir sahneliğine cinsiyet fark etmeksizin diğer oyunculardan birine emanet edeceksin. Hangi sahne için kimi seçerdin? 

Karaoke sahnesinde hepsini tek tek izlemek isterdim. 

Hem geçmişi hem de geleceği düşünecek olursan sana herhangi bir yaşında Gökçe’yi yeniden canlandırma fırsatı verildi. Kaç yaşında, hayatının nasıl bir döneminde onu 2. kez oynamak isterdin? 

Bunu biraz da “maalesef” bir yerden söylüyorum; insan yaş aldıkça daha mantıklı olmaya başlıyor galiba. Gökçe de mantıktan o kadar uzak bir adam ki sanırım çok da yaş almadan bir daha oynamak isterdim. 

MELİKŞAH ALTUNTAŞ

‘Biz Böyleyiz’e bir prolog yazmanı istesek; sadece 5 cümle hakkın var. Ne yazardın? Ve filmden hangi oyuncu bu proloğu seslendirirdi? 

Sanırım o kadar romantik ve duygu yüklü bir şey yazardım ki kurguda fazla bulup kullanmama kararı alırdık. Muhtemelen Nezihe’nin (Hümeyra) sesinden dinlediğimiz ve Tunç Çelikkol’a yazılmış bir not ya da mektuptan satırlar olurdu. Cesaret edememenin verdiği nedamet üzerine sessiz bir kabulü anlatırdı. Bakın betimlerken bile kahredici bir hüzün kaplıyor içimi, demek ki gerçekten yazmaya kalksam ne kadar utanacağız okurken duygu fazlasından. 

Hikaye Berrak Tüzünataç ile sana ait. Bu hikayeyi oluştururken Berrak’tan duyduğun ve seni en çok heyecanlandıran, belki de bir nebze de olsa bakış açını değiştiren fikir neydi? 

Emre gibi kendine özgü ve bağımsız bir ruh olduğu için hayatı boyunca başka insanlar tarafından yargılanan, geniş kitlelerce kabul görmeyen bir kadın karakter yazma ve onun hikayesini anlatma fikri sanırım. Çünkü bu hem Emre’nin hem hem de Türkiye’deki ana akım sinema filmlerinin radarına girememiş on binlerce Türkiyeli kadının hikayesi. Herkesin, toplumun işaret ettiği yetişkin şablonuna dönüşemeyeceği ve bu durumun da kendi içinde bir ahengi olabileceği üzerine bir cümle kurmaya çalışmak çok heyecan vericiydi.

‘Biz Böyleyiz’in en sevdiğin sahnesini alıp herhangi bir filme ekleyeceksin; hangi sahneyi ve de hangi filmi seçerdin? Aynı şekilde herhangi bir filmdeki bir sahneyi de ‘Biz Böyleyiz’in içine yedireceksin; hangi filmin hangi sahnesini seçerdin ve ne şekilde yedirirdin? (Zeki Demirkubuz sinemasındaki gibi karakteri TV’de o filmi izlerken gördüğümüz anlar serbest)

Uzun zamandır bu kadar kazık bir soruyla muhatap olmamıştım öncelikle, nefis! Favori sahnem her defasında değişiyor ama senaryo aşamasından beri beni en etkileyen sahne, Hümeyra’nın da inanılmaz performansı nedeniyle Nezihe’nin Emre ve Gökçe’yle baş başa kaldığı sahne sanırım. O sahnedeki itiraf ‘Who’s Afraid of Virginia Woolf’un Mike Nichols uyarlamasına çok yakışabilirdi. Bir film sahnesi değil ama ‘Six Feet Under’ın yanılmıyorsam ikinci sezonunda Ruth Fisher’ın gittiği bir terapi grubunda tüm yargılayıcı bakışlar ve yardım eli uzatanlara sövdüğü bir sahne vardı. O sahnedeki tiradı, bizim filmdeki havuz başı kavga sahnesinde Dolunay’ın (Şebnem Bozoklu) diline yedirmek de eğlenceli olabilirdi. Ton olarak birbirine epey yakın iki karakter. Bir de sanırım Nezihe’yi ‘Biz Böyleyiz’in herhangi bir sahnesinde televizyonda ‘Cleo 5 to 7’ izlerken görmek isterdim.

Tüm Kombin / Full Look: Dior Takı / Accesories: Gaios

MERİÇ ARAL

Yabancı filmlere korkunç Türkçe adlar seçmek konusunda galiba üstümüze yok. ‘Biz Böyleyiz’in İngilizce konuşulan ülkelerde vizyona gireceğini düşünelim. Bu sefer onlar korkunç bir isim seçecekler; İngilizce adı ne olurdu? Nedeniyle birlikte söyleyebilir misin? 

İlk aklıma gelen cevap ‘This is Us’ oldu tabii ki, doğrudan bir çeviri yapmış oldum ama telifle ilgili bir sorun yaşayacağımız da aşikar olduğu için buna en yakın aklıma gelen şey ‘kafamıza göre’nin berbat bir çevirisiyle ‘As We Like It’ gibi bir şey sanırım ama umarım böyle çevrilmez (gülüyor.) Hümeyra’nın karakterini ön planda tutabilmek adına ‘Nezish’ ya da ‘Back to Nezish’ veya ‘Chez Nezish’… Tamam, tamam sustum (gülüyor.)  

Beril’le gerçek hayatta bir noktada yollarınız kesişecek. Geçmişte yaşadığın hangi olayda Beril’in karşında olmasını isterdin? Nedeniyle birlikte açıklayabilir misin? 

İlkokuldayken dışlanmaktan çok korkan bir çocuktum, ilkokuldaki sınıfım anaokuldan beri birlikte olan çocukların olduğu bir sınıftı, bir tek ben sonradan o sınıfa eklenmiştim ve aslında birazcık dışlandım da… İlkokulda o sınıfta Beril’le sıra arkadaşı olmak isterdim, birbirimizin halinden çok iyi anlardık. 

Filmde canlandırdığın karakter gereği Hümeyra’nın hayat verdiği Nezihe’yi en az tanıyan ve ona en dışarıdan bakan kişisin. Aslında bizlerin Beril’den hiçbir farkı yok; o nedenle senin gözünden Hümeyra’yı görüp onu tanımak istesek tüm bu süreci Hümeyra’yla olan iletişimin, onun hayata bakış açısı, karakteri vb. yönden nasıl özetlersin? 

Hümeyra’yı anlatmak gerçekten çok zor çünkü hayatın her alanında ve anında insanı kendine daha da hayran etmeyi mutlaka başarıyor. Kişiliği, stili, donanımı, hayata bakışındaki yüksek enerjisi ve zarafeti tarif edilebilir gibi gelmiyor bana.

Hümeyra’yı ilk gördüğümde ‘Unutursam Fısılda’nın okuma provasındaydık ve ben Hümeyra’nın olduğu bir yerde olduğuma inanamıyordum, heyecandan hiç konuşamamıştım, sadece büyük bir dikkatle onu izledim. Yaptığı şeyi en doğru şekilde yapmak için inanılmaz bir özenle çalışması, onu izlemek ve daha henüz okuma provasındayken bir karakteri yarattığına şahit olmak benim için çok heyecan vericiydi. ‘Biz Böyleyiz’de ise haftalar boyunca gözlemleme fırsatı buldum. Hümeyra’nın doğuştan gelen bir aurası var gerçekten. Yaptığı her şeyi büyük bir tevazuyla yapan, onunla her birlikte olduğumuzda ona yönelttiğimiz hayran bakışlarımıza şaşıran, bütün ekibi ilk andan beri kucaklayan müthiş bir oyuncu… Zamansız bir kadın Hümeyra. Herhangi bir zamana ait değil, onun belli bir yaşta olduğunu unutup devam ediyorsun. Şu anda onun içi 20 yaşında da olabilir, 30 da, 40 da… Herkesle anlaşıp zamansızca sohbet edebilir. Bu da çok ilham verici bir şey kesinlikle. Bu kadar zaman geçirdikten sonra artık “Hmmm… Hümeyra olsa ne yapardı acaba şu anda?” diye düşünüyorum bazen bazı durumlarla karşılaştığımda. Benim de kişisel olarak hayatımın en zor dönemlerinden birine denk geldi bu set ve onunla zaman geçirmek, beraber olmak beni çok besledi, iyileştirdi ve hayata döndürdü. Ama hala anlatmayı çok zor buluyorum hislerimi onunla ilgili. Hayranlığım gitgide büyüdü, müthiş bir entelektüel, müthiş bir kitap zevki var, hatta onunla bir kitap kulübü kurup ayda bir onun belirleyeceği bir kitabı okuyup buluşmayı çok isterdim. Gerçekten inanılmaz bir okur, bir izleyici, her şeyi, her yönetmeni, her yazarı müthiş takip ediyor. İnanılmaz bir müzik bilgisine sahip, sanatın her alanında kendini varoluşuyla var etmiş biri. Tam bir sanatçı. Tam bir klasik. Zamansız bir ekolün bir parçası Hümeyra. Ben de 30 yaşımda onunla bu zamansızlığa ortak olduğum için kendimi çok mutlu hissediyorum. 

Tüm Kombin / Full Look: Dior Takılar / Accesories: Zeworks Kürk / Fur : Outkastpeople

ÖZGE ÖZPİRİNÇCİ

Melikşah Altuntaş ve Caner Özyurtlu dahil bu ekibi 1990’lı yıllarda yaşadığın bir olaya ışınlayacaksın seninle birlikte. Hangi anına tanık olmalarını isterdin ve bu andan her birine bir rol verecek olsan nasıl rolleri olurdu?  

Hafızası berbat biri olarak 1990’lı yılları düşündüğümde aklıma gelen net bir olaydan ziyade büyük resimde mutlu, eğlenceli, sevgi dolu, bol tatilli ve her fırsatta doğayla iç içe geçen bir dönem görüyorum. Her ne kadar bu filmi çekmek bu ekiple yapılabilecek en güzel şeylerden biri olsa da onları çocukluğumda babamla annemi ikna edip evin bahçesinde çadır kurduğumuz ve o akşamı ateş yakıp, sıcak çikolata içip gece de çadırda tek başıma uyumaya korktuğum geceye ışınlamak isterim. Eminim onlar bana cesaret verirdi ve birlikte çadırda uyurduk gece. Ya da annemin yakın bir arkadaşını kaybettiği için çok üzgün olduğu bir yemek masasında bir anda yemek savaşı başlatan babama karşı savaşan ağabeyime ve bana yardım edebilirlerdi. Bu ekiple her savaşa girerim çünkü, net! 

Filmi izleyenler bence hem Efsun’a sinir olacaklar hem de “Parti kur, oy verelim” düşüncesiyle salondan ayrılacaklar. Efsun’un biraz sakin ve “kendinize gelin arkadaşlar” hali var; Efsun senin karşında olsa hangi özelliğini tıpkı Dolunay’a yaptığı gibi gözlerini devirip eleştirir?

Efsun’a bayılıyorum! Bir insana bu kadar (Hümeyra’nın tabiriyle) “serinlik” düşüyor mu ya? Bence her arkadaş grubunda bir tane Efsun olsa dünya daha güzel bir yer olur! (Sakin mi olsan biraz Özgeciğim, ha?) 

Her ne kadar insanları birbirlerinin hayatlarına karışmadığı ve kendi doğrularını başkalarına dayatmaya çalışmadığı sürece herkesi olduğu gibi kabul eden bir insan olsa da Efsun’un dayanamadığı şeyler var aslında. Zaten filmde de görüyoruz bunu! Bana muhtemelen acil bir durumda maskeyi kendimden önce başkalarına takma huyumdan ötürü göz devirirdi. 

‘Biz Böyleyiz’in bir sahnesinde dediler ki; “Özge’ciğim filmde Efsun rolü senin ama bir sahnede bugüne kadar ekranda ve beyazperdede canlandırdığın karakterlerden biri olarak da yer alacaksın.” Hangi karakteri ve de hangi sahneyi seçerdin? 

“Olsaydı nasıl olurdu” diye soruyor ya Neziş kendi kendine, benim de hayatta kendime bazı şeyler için sorduğum bir soru bu. ‘Ağır Roman Yeni Dünya’daki Zehir Ahu’ya da doyamadığım için (10 bölüm) onunla ilgili böyle bir soru aklımda hep. Oynarken çok keyif aldığım bir karakteri, oynarken çok keyif aldığım bir sahnede tekrar hayata döndürmek paha biçilemez olurdu herhalde.

Tül elbise / Tulle Dress : Çiğdem Akın Büstiyer / Top: Calzedonia Ayakkabı / Shoes : Vakko Küpe / Earrings : The Ninon

ŞEBNEM BOZOKLU

Dolunay’ın Nezihe’nin bahçesindeki çiçeklerden biri olduğunu bilsek de hangisi olduğunu bilmiyoruz. Hangi özellikleriyle hangi çiçek olurdu sence? 

Kocaman bir devetabanı! Büyük ayaklarıyla herkesin arka bahçesine girip hepsinin suyunu emen ama yine de güzel ve parlak yaprakları sayesinde kendini sevdiren bir şımarık!

Filmi ilk izlediğinde neler için “Ah keşke böyle olsaydı, neyse ama” ve “İyi ki be!” dedin?

‘Biz Böyleyiz’ ile ilgili “iyi ki”lerim “keşke”lerimden çok daha fazla. Bu filmin cast’ının oluşturulmasından hikayenin senaryolaştırılmasına, prodüksiyonun çalışmaya başladığı andan bir aylık set ve çekim maratonuna kadar hep gerçek ve güzel hayaller ve tam olarak iyi niyet üzerine yapılmış, iyi niyet üzerine şekillenmiş bir proje. Oyuncu kadrosu, teknik ve reji ekibi, tüm artistik diğer departmanlar, kostüm, saç,makyaj gibi tüm çalışanlarıyla bu film bir iyi niyet filmi. Film yapmayı seven, isteyen, kendi izlemeyi sevdiği gibi bir film yapacağı için heyecanlanan insanların iyi niyetlerinin bütünüdür benim için ‘Biz Böyleyiz’. Hep “iyi ki, iyi ki, iyi ki” diyorum, en çok da ben kendime bu filmin içinde var olduğum için “iyi ki” diyorum.

‘Biz Böyleyiz’in oyuncu kadrosu ve de hikayesini yazan Melikşah Altuntaş ile senarist-yönetmeni Caner Özyurtlu’yla ayrı ayrı buluştuğunu düşün. Ve her biriyle geçmiş işlerinden birinin bir bölümünü veya sahnesini izleyeceksin sırf onların o dönemki Şebnem’le ve de canlandırdığın karakterle ilgili yorumlarını duymak için. Tek tek her biriyle hangi işini izlemek isterdin? 

Engin Öztürk ve Hümeyra ile ‘Şahsiyet’ dizisindeki karakterim Zuhal’in çok sevdiğim hastane sahnesini izlemek isterim. Tam bu üçlüye göre bir sahne. 

Özge Özpirinçci ile mutlaka ‘Ulan İstanbul’ dizisindeki karakterim pavyon şarkıcısı Yaren’i izlemek isterim. Şimdiden o arabesk şarkılarla bağırarak eşlik ettiğimizi görür gibiyim   

Boran Kuzum ve Berrak Tüzünataç’la kesinlikle ‘Albüm’ filmini izlemek isterim. Yorum yapmaktan filmi duyamadığımız harika bir akşam olur.

Melikşah Altuntaş ve Meriç Aral’la ‘Canım Ailem’ izlerim. Bu iki insan aralarda buluşup internetten eski bölümleri izliyorlar çünkü ve bana o dizide oynadığım karakterim Meliha’nın kalpli fotoğraflarını gönderiyorlar. 

Caner Özyurtlu ile kesinlikle ‘Bizim Yenge’ izlerim çünkü benim “bizim yenge”yi canlandırdığım dizide kendisiyle tanıştık ve birlikte o kadar komik sahnelerimiz var ki…

Creative Direction: Duygu Bengi
Photography: Burcu Karademir
Interview: Cansu Uras
Styling: Aras Kılıç, Nil Ninat
Hair: Recepcan Bozkurt & Mehmet Alpan
MUA:  Barış Göçmen & Nihal Dinç / MAC Cosmetics
Chef: Müge Ergül / Sanayi 313
Set Design: Enis Karavil / Sanayi 313
Coordinator: Pelin Taşkıran
Styling Assistants:  Deniz Özyurtlu

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS