Sebla Devidas & Ahmet Öcal

FashionMarch 6, 2016
Sebla Devidas & Ahmet Öcal

Güzellikleri fark edip takdir edebilenler için moda dünyasının büyüsüne kapılmak kadar kolay bir his olamaz. Boşuna “retail therapy” dememişler; alışveriş yapmak, insanlara “gerçek dünyadan” kaçmak istedikleri noktada kusursuz bir çıkış yolu sunuyor. Bu hazzı yaşamakta en çok kolaylık sağlayanlardan, Beymen Erkek Satın Alma Direktörü Ahmet Öcal ve Beymen Kadın Satın Alma Direktörü Sebla Devidas, bir çoğunun hayranlıkla izlediği yaratıcı sektöre ellerine aldıkları her parça ile yön veriyor.

Bu kadar hızlı ilerleyip tüketilen bir sektörde uzun süre sevilecek kıyafetleri seçebilmek için gözünüzü nasıl eğittiniz / eğitiyorsunuz?

Sebla: Gerçekten de çok hızlı değişim gösteren bir sektör moda sektörü. Buna ayak uydurmak için çok iyi gözlemci ve aynı zamanda çok iyi bir dinleyici olmanız gerekiyor. Sadece gözlemlemek yeterli değil, sektörde olan biten ve değişmekte olan eğilimlere de sürekli kulağınız açık olmalı. Böylece sinyalleri takip etmek daha kolaylaşıyor.

Ahmet: Bu işte öğrenmenin sonu yok. Bu işi artık çok iyi biliyorum dediğiniz bir nokta yoktur. Sadece modayı değil dünyayı, değişen ve gelişen alışkanlıkları, yeni hayat tarzlarını takip etmeye ve bunu da işime adapte etmeye çalışıyorum.

Satın almaların çoğunluğu yurt dışından oluyor. Türkiye için kıyafet / aksesuar alımı yapıldığında ne gibi elemeler gerçekleşiyor?

Sebla: Hem konfeksiyon, hem de aksesuar satın almalarında yurt dışında neler ön plandaysa bizim müşterilerimiz de aynı şekilde bu ürünleri tercih ediyor. Modayı çok yakından takip ediyor ve yeniliklere çok açıklar.

Ahmet: Bu anlamda bir çok kriter var aslında ancak en önemlileri müşterilerimizin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda kesim, renk gibi kriterlerle önceliğimizi oluşturmak.

“Gözlemlediğim kadarıyla genelde bu işi yapmak isteyenler satın alma yaparken tamamen kendi zevkleri doğrultusunda seçim yapabileceklerini düşünüyor. Ama gerçek dünyada olan elbette bu değil.”

Yeni bir sezon için satın alma sürecinizi bizimle paylaşır mısınız?

Sebla: Satın alma hazırlıkları, fiili satın almaya uzanana dek 2 aylık bir ön çalışma gerektiriyor. Önceki sezonların performansları incelenerek detaylı bütçelemeler yapılıyor. Her markanın ve her kategorinin ‘brief’leri belirleniyor. Satın alma, sezonda yaklaşık 4 ay süren bir dönem. Önce “pre” koleksiyonlar tamamlanıyor, ki bu dönem de aslında satın almanın büyük kısmı yapılmış oluyor. Aynı süreçte satın alma analizleri devam ediyor ekip içinde. Moda haftalarının bitmesiyle de defile koleksiyonlarının satın almasına geçiyoruz.. Bütün bu dönem içerisinde modanın gidişatına göre revizyonlar yapılıyor. Bu 4 ay sonunda satın alma tamamlanıyor ve satış, pazarlama ve planlama gibi ekiplere bilgilerin aktarılması dönemi başlıyor.

Ahmet: Sanırım en güncel örnekle açıklamak daha doğru olur. İçinde bulunduğumuz günlerde 2016/2017 kış koleksiyonlarının satın alma sürecindeyiz. Kasım ortasından Aralık ortasına kadar bir çok markanın pre-collection satın almalarını gerçekleştirdik. Bu ön koleksiyonlar kimi markalar için sezonlar arası geçiş ürünlerinin sunulduğu kimi markalar için ise defile öncesi ticari koleksiyon olarak adlandırdıkları, tüm sezonun neredeyse %80’nine denk gelen grubunu görüp aldığımız bir dönemdir. Ardından Ocak ayında her sezon Floransa’da gerçekleştirilen Pitti Uomo erkek fuarı, hemen sonrasında Milano ve Paris moda haftaları ve aynı dönemde konfeksiyon, ayakkabı ve aksesuar satınalmaları için gittiğimiz 200’e yakın showroom’a ziyaret gerçekleştirerek satınalma sürecini tamamlıyoruz.

İşinizin sizi en zorlayan bölümü nedir?

Sebla: Beymen olarak, müşterilerimizin tercihlerini her sezon sonunda analiz ederek bir sonraki sezon da bu kriterleri de göz önünde bulundurarak satın alma gerçekleştiriyoruz. Bu işin en zor taraflarından biri modada trendlerin ani ve hızlı değişiyor olması, dolayısıyla aslında öngörü bizim işimiz için çok önemli..

“Hayaller”deki satın alma işi ile “gerçekler”deki işleyişte nasıl farklar bulunuyor?

Ahmet: Gözlemlediğim kadarıyla genelde bu işi yapmak isteyenler satın alma yaparken tamamen kendi zevkleri doğrultusunda seçim yapabileceklerini düşünüyor. Ama gerçek dünyada olan elbette bu değil. Bir ürünü seçerken kendi kişisel zevkimiz ve gustomuz yapılan seçimin önüne geçmemeli ancak kesinlikle seçimin kalitesini artırmalıdır.

“Milano’nun modada hissettirdiği güven, New York’ta her alandaki hızlı değişimin nabzını tutabilme hissi ve Londra’da geleneğin içinde yaşayan sokak ruhunu bir yana koyarsak, Paris işimde bana en çok ilham veren şehir.”

İlkbahar / Yaz sezonu için her yerde görüldüğü için çok çabuk sıkılacağımız trend ve takip ettiğimiz için mutlu olacağımız trend hangileri?

Sebla: Bu yaz 70’lerin karmaşık modası bazı koleksiyonlarla birlikte hayatımıza girdi. Dizden itibaren geniş paçalı pantolonlarla kombinlenen desenli gömlekler, trikolar; oversize baskılı ceketler ve pileli etekler, pijama takımlar. Bu trendin bu yaz etkili olup daha sonra hızlıca değişeceğini düşünüyorum. Bunun dışında etnik ve bohem tarzın sadece bu yaza değil, önümüzdeki sezonlara da damgasını vuracağını düşünüyorum. Omuzu açıkta bırakan keten kumaşlarda elbise ve bluzlar; işlemeli kaftanlar, çiçek baskılı şifon elbiseler ve maxi etekler, aynı kumaşlarda uçuşan bluzlar.

Ahmet: Neredeyse tüm tasarımcılarda karşımıza çıkan her anlamda gösterişli bomber ceketler ve mümkün olduğunca sadeleşen rahatlığı ön plana çıkaran relaxed silüetler bu sezon ön planda olacak.

Satın alma için yaptığınız birçok seyahat arasında size moda konusunda en çok ilham veren şehir hangisi? Neden?

Sebla: Aslında tek bir sehirden bahsetmek mümkün değil. Milano’nun modada hissettirdiği güven, New York’ta her alandaki hızlı değişimin nabzını tutabilme hissi ve Londra’da geleneğin içinde yaşayan sokak ruhunu bir yana koyarsak, Paris işimde bana en çok ilham veren şehir.

Ahmet: Londra ve New York… Aralarında seçim yapmam imkansız. İki şehir de çok yüksek enerjiye sahip ve her seferinde yeni keşiflere açık.

Sizce işiniz yaratıcılık ile mi yoksa iyi bir gözlemci olmak ile mi daha iyi bir notkaya ulaşıyor?

Sebla: İkisi de çok önemli. Yaratıcılık her ne kadar tasarımcıların ve moda evlerinin ana işi olsa da, koleksiyonların kuratörlüğünü yapmak hem yaratıcılık hem de çok iyi nabız tutmayı ve gözlemlemeyi gerektiriyor.

Beymen, Türkiye için birçok yabancı markanın özel seçkilerinin bulunduğu ve konumlandırıldığı bir mağaza. Ailenize yeni katılan tasarımcılardan sizi en çok heyecanlandıranlar hangileri?

Sebla: Yaz sezonunda karşımıza çıkan etnik ve bohem tarzı yansıtan yeni koleksiyonlar; Talitha, Vilshenko, Ulla Johnson, Misha Nonoo, Johanna Ortiz. Bunun yanı sıra sezonun en güzel defilelerinden biri yapan Altuzarra oldu. Markanın heyecanla mağazaya girmesini bekliyorum.

Ahmet: Bu sezon heyecanla beklediğim markalar Off White, Wooyoungmi ve Tim Coppens.

Rutin bir Pazartesi günü…

Sebla: Pazartesi günlerim genellikle sabah 6’da Atatürk Havalimanı’nda başlıyor. Öğlen itibariyle satın almalar başlıyor. Birbirini takip eden showroom ziyaretleri ve toplantılar sonrasında genellikle ekiple keyifli bir yemek ve erken uyku. Seyahatlerin ilk gün hep daha yorucudur diğer günlere göre.

Ahmet: Muhtemelen seyahat ediyorumdur ama etmiyorsam tüm ekiple beraber bir önceki haftanın satış raporlarının incelenmesini yapıyor oluruz.

Author: Alara Kap

RELATED POSTS