Kendisiyle buluşmaktan kaçınmayan bir beyin Quil Lemons. Var olan baskıları ve ön yargıları aşarak durduğu noktada hem insanlara hem de kendine dokunabilmeyi başarıyor. Zira, günümüzün etiketlerle örülen duvarlarla geldiği noktada, Lemons, kendisine dair bir alan yaratarak yaratıcı zihninin izinleri gerçeklikte buluşturuyor.
“İnsanları, hayatı Siyahi bir eşcinsel erkek olarak yaşamanın nasıl bir şey olduğuna davet etmek istedim. Kameramın gördüğüm her şeyi yönlendirmesine izin verdim. İş çekime geldiğinde, insanların beynime girmesine izin veriyordum. İfade etttiğim her şey, bu görüntülerdir ve benim için anlamı ne anlama geldiğidir. Bu benim. Beynime hoş geldiniz.” -Quil Lemons
Bir ırk üzerinden kurulan sistematik ön yargıları hedef alarak Siyahi erkek bedeninin temsillerine daha derin bir retrospektif sunuyor Quil Lemons. Böylece, cinsiyet ve cinsel yönelim engellerini samimi bir dışavurumda buluşuyoruz. Nasıl göründüğünü sorgulayan, sorgulatan ve her şeyi bir anlamda ortadan kaldırmayı amaçlayan kareleri arasında konuşulmayana ve görmezden gelenilen bir konuya cesurca bir dalma cesaretini gösteriyor. Lyle Ashton Harris, Mark Morrisroe, Wolfgang Tillmans ve Robert Mapplethorpe gibi yaratıcıların ilham kaynağı olduğu seride kırk yıl önce başlayan HIV/AIDS krizine de referanslar da bulunuyor.
Quil Lemons’ın samimiyetle kendi içini açtığı cinsellik, kimlik ve özgünlük konularına değinen karelerine Hannah Traore Gallery’nin duvarları arasında ön yargıları teker teker kaldırmasına izin verin.