Küçük yaştan beri ailemle, dünyanın birçok yerini gezme fırsatım oldu. Yeni tatlar, yeni mutfaklar keşfetmemin de önünü açtı. Bir gün kendi kendime madem, yemek yemeyi bu kadar seviyorum, yapılışını da öğrenmeliyim diye düşündüm.
Ailemden bağımsız uzun seneler çalışmak diyebilirim ama, kendimi var etmeyi seçmek, sanırım şu zamana kadar kendim için attığım en iyi adımdı diyebiliriz.
BKM Mutfak’ın ilk şubesi Çarşı’daki BKM tiyatronun yanında, aslında bir okul olarak başladı. Yeni oyuncuların pişmek üzere sahne aldığı bir komedi kulüp… İkinci şubesini Uniq İstanbul’da açtığımız da komedi kulüp ile yemeği birleştirmek istedik. Babamın da değişiyle burası aslında “Sanatın mutfağı, mutfağın sanatı…” hem gülüp hem de yeni tatlar keşfedeceğiniz bir yer.
Ülkemizdeki ve dünyadaki komedi kulüplerden farkımız aynı zamanda kaliteli bir restoran olmamız. Güzel bir akşam yemeğinin ardından gülüp eğlenebilme olanağı sunuyor. Aynı zamanda deneysel bir mutfağımız olduğu için, menüde kendimize ait birden çok reçete var.
Çalışmadan başarının gelmeyeceğini öğrendiğim bir ailede büyüdüm. Özünde hep mutlu olmamı istediler, kendimi mutlu hissettiğim işi yapmamı hep desteklediler. İkisinin de hayatımda önemi çok büyük!
Sosyal medyanın insan ilişkilerini başka bir boyuta taşıdığı kesin, bir avatar, bir kimlik yaratıyorsunuz ve genelde en iyi halinizle gözükmek istiyorsunuz. Bu da bazen aldatıcı olabiliyor.
Sokak lezzetlerini tattırırım; kokoreç, tantuni, künefe gibi bize has ürünleri denemelerini sağlardım.
Genelde evde hazırladığım kahvaltıya başlıyor evde olmazsam BKM Mutfak Uniq’te kahvaltı ediyorum. Günün sonrası o an ki moduma bağlı olarak ilerliyor, kahvaltıdan sonra akşam yemeğini nerede yiyeceğime göre şekilleniyor. (Gülüyor)
Aynen
Herkes sürekli, “Niye modellik yapmıyorsun?” diye sorardı. Sanırım beklenileni yaptım.
Modellik adına birisi vardı diyemem ama şu an okuduğum bölümüm için annem diyebilirim. Annem terzi. Çocukluğum boyunca annemin müşterileri prova için gelir giderdi. Etraf kalıplar, eskizler ve kumaşlar içindeydi. O kumaşlarla oynamak en sevdiğim şeydi. Annem şarkı söyler ben kumaşlarla dans ederdim. Sanıyorum modelliğe olan ilgim ilk burada başlıyor. (Gülüyor)
Beni ben yapan şey doğduğum, yaşadığım coğrafya ile başlıyor zaten. Doğada var olan her canlı bulunduğu coğrafya ile yetilerini geliştiriyor. Şikayet etmek en kolay yol.
Tüketimin bir denklemi olmalı. Her gün aynı yemeği yemek istemem. Her gün aynı müziği dinlemek ya da aynı tarz kıyafeti giymek istemem. Üretimi destekleyen şey moda. Modayı reddetmek de moda. Bu döngü üretimi tetikliyor ve ben de bu döngünün içinde mutluyum.
Sürekli olarak bir yenilik arayışı içerisinde olma haline “moda”
diyebiliriz.
Kendimi yüksek tavanlı ve bol güneş ışığı alan bir stüdyoda resim yaparken görüyorum. Birazdan dışarı kahve içmeye çıkacağım. Çiçekleri sulayıp anahtarımı ve cüzdanımı kontrol edip dışarı çıkıyorum. Güzel bir bahar günü… Sevdiğim herkes yaşıyor. Her şey daha iyi, daha mutlu…
Bale hem fiziksel olarak hem psikolojik olarak zor bir sanat dalı. Büyürken diğer çocuklar gibi yiyecekler tüketememek, onlar gibi boş vakitleri oyunla, gezerek geçirememek ve sürekli bir yarışın içinde olduğunu bilmek insanı disiplin ve sorumluluk sahibi biri olarak eğitiyor. 2.5 yaşındayken annemin beni bale derslerine yazdırmasıyla başlayan klasik bale maceram, konservatuara oradan İngiltere’de lisans olarak Performans Sanatları başlığında bale ağırlıklı olmak üzere, diğer sanat dalları; modern dans, müzikal, drama üzerine eğitimi almamla devam etti. Önce İngiltere’de daha sonra ise Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde dans ettim ve bale dersi verdim. Şu an ise ara verdim diyebilirim. Oyunculuk kariyerime odaklandığım bir dönemdeyim. Yurt dışına gittiğimde, tatillerde, daha önce çalıştığım stüdyoları ziyaret edip orada pratik yapıyorum.
İleride hayalini kurduğum dans stüdyosu ile dans etmeye ve öğretmenlik yapmaya geri döneceğim. Doğru zamanı bekliyorum. (Gülüyor)
Dansçı olarak çalıştığım dönemde Londra ve Paris arası modellik yaptığım birkaç iş sonucu çalıştığım menajerin tavsiyesi üzerine Londra’dayken iki filmde ufak rollerde yer aldım. Drama eğitimime olan güvenimi, kamera önü oyunculuğu ve diksiyon dersleri ile güçlendirdim. Tüm bunların birleşimi ile oyunculuk kariyerime adım attım denilebilir.
Hem bale hem de oyunculuk performans sanatları olduğu için insanın tüm vaktini alıyor maalesef. Balerinken de, oyuncuyken de haftanın 6 gününü işe ayırıyorum. Dizi sürelerinin acımasız uzunluğu sebebiyle çalışma saatleri de uzun. Dizi setim varsa istediğim çoğu şeye vakit ayıramıyorum. Buna ailemle vakit geçirmek de tiyatro oyunu izlemek de dahil. Ama yine de sevdiğim işi yaptığım için bardağın dolu tarafından bakıyorum. Her boş günümü koşuşturarak da olsa kendime vakit ayırmak, istediğim etkinliklere katılmak ve sevdiklerimi görmek için saklıyorum.
Hiç mi bos vaktin yok?
Dalga geçmek, alay etmek, eğlenmek, ciddiyetsizliğin içinde biraz ciddiyet aramak.
Sanırım içimde bir renk sevdası vardı, gündelik hayatta çok renk seven biri değilim, buna rağmen kendimi rengarenk işler yaparken buldum. Şaka bir yana, pop-art vermek istediğim düşünce ve hissi daha iyi yansıtıyor. Odak noktası direk işin ta kendisi oluyor.
Onu, renkli ve eğlenceli bir serüvenin beklediğini söylerdim. İşlerimde eğlenmeyi ve eğlendirmeyi çok seviyorum.
İkisi de! İyi bir gözlemci olup yaratma taraftarıyım ben. Etrafımda olup bitenlerden haberdar olduğumda yarattığım işlerin etkisi de yüksek oluyor. İşlerimde çoğunlukla günlük olaylardan esinlenip bir şeyi veya birini konu edip, ironi yapıyor, eleştiriyorum. Bu yüzden iyi bir gözlemci olmak, iyi bir yaratıcı olmak kadar önemli.
Yaratırken sosyal medyadan uzak durmaya çalışıyorum, genellikle tek başıma sakin kafayla oturup düşünürüm. İlham dediğimiz şey aslında çok güçlü, gördüğünüz, yaptığınız, konuştuğunuz herhangi bir şeyden esinlenebiliyorsunuz. Ben yaratım süremde etrafımdan ilham almayı tercih ediyorum.
@duhrivative, çok keyifli portre çalışmaları var.
İlk izlediğim oyun, annemin bizi götürdüğü Eti Çocuk Tiyatrosu’nun bir oyunuydu.
Her seferinde aynı heyecanı yaşatan çok az deneyim var hayatta. Sahnede olmak da bunlardan biri. Ve çok şanslıyım ki bu benim mesleğim…
Oyunculuğun çok kolay bir meslek olduğu! Sanılan aksine cok yogun zaman ve emek isteyen, çalışma saatleri uzun olan bir meslek.
Bu tempomuza göre değişiyor. Çok yoğun dönemlerde set arasında sıradaki sahnelere veya başka projelere çalıştığımız bile oluyor.
Her yaşta, her koşulda, başarıda ve başarısızlıkta kendinizi geliştirmeye, beslemeye devam edin!
Aslında herkes için durum farklı olabilir. Bence esas önemli ve faydalı olan; kendin olmana engel olan ortamlardan uzak durmayı tercih etmek!
Röportaj/Interview: DUYGU BENGİ
Fotoğraf/Photography : BURCU KARADEMİR
Styling: BEGÜM BAYOĞLU
Teşekkürler/Thankt to : BKM Mutfak Uniq, Zorlu PSM & Zuhal Müzik