Bizi birbirimizden ve kalan her şeyden ayıran şey perspektif değilse nedir? Mo Yi’nin fotografik dünyasına bir adım yaklaşıyoruz, her şey kaotik ama derin bir şekilde çözülüp yakalanırken gelişi güzel ve kasıtlı olanın arasında kendimizi sörfte buluyoruz. Siyahlar, beyazlar, kırmızılar ve mavilerden oluşan objektifiyle Mo Yi, bizi kent yaşamının sert ve filtresiz gerçekliğiyle yüzleşmeye davet ediyor.
Çin asıllı Mo Yi’nin fotoğrafçılık yolculuğu, aynı kendisi gibi sıradandan oldukça uzak. Ailesinin 1982’de Tianjin liman kentine taşınması, onun kendine özgü tarzınının temellerini oluşturdu. Bir fotoğraf makinesiyle donanan Yi, içinde bulunduğu geniş kentsel alanı siyah beyaz filme hapsederek çevresindeki tuhaflıkları ve yalnızlığı görselleştirme sürecine başladı. Keskin sokak portrelerinden bulanık ayak hareketi karelerine kadar uzanan çalışmaları; ham, içe dönük ve alışılmışın dışında bir vizyonun ilk anlarını resmediyordu.
Mo Yi’nin fotoğrafçılığını tanımlarken siyah beyazı anmamak suç sayılmalı. Genç yaşlarda Tianjin’de gezinmeye başlayarak, bu şehre dair bakış açısını kendi medyumunda aktarmaya başladı. Görüntüleri, biçim ve kompozisyon açısından sürekli değişiyor; klasik sokak portrelerinden, hareket halindeki ayakların bulanık çekimlerine ve hatta o dönemde henüz var olmayan erken dönem selfie örneklerine kadar uzanıyordu. Mo Yi daha sonra renkli fotoğrafçılığa yönelerek sonraki çalışmalarında sıklıkla karşılaştığımız kırmızı flaşlarla kendini gösterdi. Yi, kameranın flaşına kırmızı film yapıştırmış, böylece görüntünün objektife en yakın kısımları kırmızıyla kaplarken arka planları ise maviye bürüdü. Renklerin eklenmesi işleri daha modern ve anlam açısından daha yoğun hale getirdi.
Çin’de doğan Mo Yi’nin fotoğrafçılığa adım atışı, alışılmışın çok dışındaydı. Ailesinin 1982’de Tianjin liman kentine taşınması, onun kendine özgü tarzını geliştirmesine vesile oldu. Elinde bir kamera ile Mo Yi, bu geniş kentsel alanı siyah beyaz filmle yakalayarak yeni çevresindeki tuhaflıkları ve yalnızlığı görsel hale getirmeye başladı. Keskin sokak portrelerinden bulanık ayak hareketi karelerine kadar uzanan çalışmaları, ham, içe dönük ve alışılmışın dışında bir vizyonu yansıtıyordu.
Mo Yi’nin fotoğrafçılığını tanımlarken siyah beyazı anmamak imkânsız. Genç yaşlarda Tianjin’de gezinirken, bu şehre dair bakış açısını siyah beyaz fotoğraflarla aktarmaya çalıştı. Görüntüleri, biçim ve kompozisyon açısından sürekli değişiyor; klasik sokak portrelerinden, hareket halindeki ayakların bulanık çekimlerine ve hatta o dönemde henüz var olmayan erken dönem selfie örneklerine kadar uzanıyordu. Mo Yi, daha sonra renkli fotoğrafçılığa geçti ve sonraki çalışmalarında sıklıkla kırmızı flaşların yer aldığı karelerle tanındı. 2003 yılında tanıttığı “Benimle Manzara—Kırmızıya Bir İpucu” ve bahsedilen “Kırmızı Sokaklar” (her ikisi de 2003), tarzında önemli bir dönüm noktasını işaret eder. Yi, kameranın flaşına kırmızı bir film ekleyerek, görüntünün en yakın kısımlarını kırmızıya, arka planları ise maviye boğdu. Renklerin eklenmesi işleri daha modern ve anlam açısından daha yoğun hale getirdi.
Alışılmışın dışındaki tarzı, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, herkes tarafından benimsenmedi. 1980’ler ve 1990’larda Mo Yi’nin çalışmaları Çin’de tartışmalı olarak değerlendirildi. Eleştirmenler, onun kentsel yaşamı melankolik, hatta kasvetli bir şekilde tasvir etmesine tepki gösterdi. Ancak geri adım atmak yerine, Mo Yi kendinin daha da üzerine gitti. Tianjin sokaklarında kalabalıkları ve yalnız figürleri yakaladığı kareler, hayatı yüceltmek için değil, yansıtmak için çekilmişti—sert, izole edici ve öngörülemez. Diğerleri, Çin’in hızlı büyümesini parlak ve çekici merceklerden yakalarken, Mo Yi daha derin bir şeye odaklanıyordu: Kentsel genişlemenin çatlaklarında kalan duygusal kalıntılara.
Mo Yi’nin çalışmalarını “eşsiz” olarak tanımlamak yerinde gelebilir, ancak bu yetersiz bir ifade. O, fotoğrafçılığı yeniden tanımlayan bir sanatsal başkaldırı örneği. Sadece gözlemci olmakla kalmayıp adeta süjeleriyle birlikte var olma yeteneği, onu tamamen ayrı bir seviyeye taşıyor. Günümüzde herkesin gerçekliği filtrelerle çerçevelemeye çalıştığı bir dünyada, Mo Yi bu filtrelerden kurtuluyor ve bizi hayatı tüm çıplaklığıyla görmeye zorluyor. Düzensiz. Kusurlu. Ama her anında büyüleyici.