Bu sene 31.si düzenlenen Yaz Olimpiyaltarı’na ilk kez bir Latin Amerika şehri ev sahipliği yapıyor. Muhteşem plajları, harika doğası ve dünyaca ünlü Maracana Stadium’u ile olimpiyatlara, Rio de Janeiro’dan daha fazla yakışan bir şehir olamazdı. 5-21 Ağustos arasında tüm dünyanın gözlerini üzerinde toplayacak olan 2016 Yaz Olimpiyatları, “Tutkunu Yaşa” mottosuyla 19 gün boyunca 42 farklı dalda yarışa sahne olacak. Olimpiyatlarda iddialı ülkelerden biri olan Türkiye adına yarışacak sporculardan Ramil Guliyev, Işıl Alben ve Viktoria Zeynep Güneş, heyecanlarını bizimle paylaştılar. Birbirinden çok farklı alanlarda yarışan bu sporcuların ortak noktası ise tutkularını yaşıyor olmaları.
1990 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdum. Sporcu bir ailede yetiştiğim için sporla iç içe büyüdüm. 2004 yılında başladım diyebiliriz. Önce farklı branşları denedim, ama sonraları kendisi de sprinter olan babamın yönlendirmesiyle atletizmi seçtim.
Sporda başarı kolay gelmiyor. Her yarış öncesi hazırlık dönemi için koyduğum hedeflere ulaşmak adına çok çalışıyorum, sınırlarımı zorluyorum. Hazırlık dönemleri her sporcu gibi benim için de oldukça zor geçiyor. Tabi özellikle olimpiyatlara hazırlık döneminde de çok daha yoğun antrenmanlar yaptık.
O anki ruh halime göre farklı müzik türlerini tercih edebiliyorum. Antrenmanlarım için bir playlist oluştursam bu liste elektronik, rap ve pop şarkılardan oluşurdu. Zaman zaman klasik müzik dinleyerek koşmayı da seviyorum.
Kesinlikle! Koşmak benim için yaşamak demek. Evet çok fazla zorluğa katlanmak zorundayım ama piste çıkıp yarışırken ve yarış bittikten sonra yaşadığım şey paha biçilemez. Bu duygu olmadan yaşayamacağımı düşünüyorum. Koşmak için dünyaya geldiğimi hissediyorum.
En büyük motivasyon kaynağım olimpiyat madalyası kazanma hayalim. Bir sporcu olarak hayaliniz varsa çok çalışmanız ve kendinize inanmanız gerekiyor. Bu yolda çok büyük psikolojik desteğe ihtiyacım oluyor. Ailem ve basketbol kariyerimi devam ettirmemi sağlayan takım direktörümüz Mihriban Oğuz en büyük destekçilerim. Hem manevi desteğiyle yanımda olan, hem de performansıma katkıda bulunan, yenilikçi ve estetik ürünler sağlayan bir sponsorla beraber olmak da kazanma arzumu artırıyor.
Ben çok sık hastalanan, minyon bir çocuktum. Ailem bu duruma üzüldüğü için başlarda spor yapmamı çok istememişti. Kısa olduğum için de takımlara girmem hep son anda oldu. Ancak kendi sınırlarımı basketbola olan aşkımla ve çok çalışıp kendime olan inancımı sağlamlaştırarak aştım.
Benim tutkum basketbol, sanırım bu hiç değişmeyecek. İlkokulda basketbol topunu elime aldım, ve bir daha da bırakmadım.
Barcelona’da, 2013 Dünya Şampiyonası’ndan sonra ilk kez profesyonel oldum. Bu benim dünya çapındaki ilk yetişkinler arası yarışımdı. Orada iki ayrı finalde yüzdüm. 15 yaşındaydım ve uluslararası müsabakalara ilk kez gitmeye başlamıştım. Geleceğim için büyük bir adım, benim için iyi bir deneyimdi.
Yüzmeyi bırakmadım. Yolculuğum sırasında antrenman yapmaya devam ettim. Sadece yarışlara katılamadım. 1 buçuk senelik bir süreçti. Kendimi göstermek istediğim yaşlarda olduğum için zor bir süreçti. Yine de hedefimi biliyordum ve tekrardan yarışmak için biraz beklemem gerektiğinin farkındaydım.
İlk Olimpiyat yarışım olacak. Yapabildiğimin en iyisini yapıp, yüzmenin keyfini çıkartmak istiyorum.