“17” bir fotoğraf seçkisinden çok daha fazlası; iki bambaşka jenerasyonun ve yaratıcı perspektifin nasıl bir araya gelerek bireysel ifadenin ötesine geçen bir şey yaratabileceğinin bir keşfi. Homma’nın yaklaşımı her zaman gündelik olana, güzelliğin sıradan ve gözden kaçan şeylerde yattığına ve Tokyo ile olan ruhani ve görsel bağına derinlemesine dayanıyor. Takashi Homma, “Tokyo’ya karşı hem sevgi hem de nefret besliyorum,” diye ekliyor. Bu ikirciklilik, insanın eninde sonunda kendisine yakın olan yerler ya da insanlar hakkında hissedebileceği bir sonuç olarak ele alınıyor. İçsel bir yansıma, eylemleriniz ve varlığınız arasında çatışan omuzlarınızdaki iki melek…
Homma’nın son fotoğraf denemesi “17”, yeni nesil sanatçı Raiki Yamamoto’da ilham buluyor ve olgunluk çağı, Tokyo’nun banliyö gençliğini ele alıyor ve onları tipik bir yumuşaklık ve hassasiyetle işliyor, ergenlikten yetişkinliğe geçişin belirsizliklerini haritalamak için bölgenin manzaralarının dış hatlarını kullanıyor. Hikayeler bulmak ve bunları kendine özgü editoryal yaklaşımıyla anlatmak Homma’nın çalışmalarının ayırt edici özelliği; Yamamoto ise çağdaş sanatın sınırlarını zorlaması, algılara meydan okuması ve düşünceyi kışkırtmasıyla tanınıyor. Bu iki zihnin “17 ”de bir araya gelmesi, farklı görüşlerinin çatışmadığı, aksine yeni, ortak bir alan yarattığı bir denge arayışıyla gezintiye çıkıyor.
Kitap sadece görsel bir diyalog değil, aynı zamanda iki farklı yaratıcı zihin arasındaki düşünceli bir sohbet -ki buna bayılırız. iki farklı kültürel ve yaratıcı perspektifin bireysel ifadeyi aşan bir şey yaratmak için nasıl bir araya gelebileceğinin bir keşfi. Homma’nın yaklaşımı her zaman gündelik olanla yakından ilgili, “17” de aynı yaklaşımı sürdürüyor. Homma, Yamamota’nın yaşının geçiş niteliğini keşfetmek için görsel bir kelime dağarcığı geliştiriyor; görüntüler çocukluğun azalmasını yakalıyor. Genç Yamamoto’nun makyaj koltuğunda oturduğu, kirpiklerini kıvırdığı ve far sürdüğü anlar, mesleki gelişimiyle birlikte güçlü bir kadına dönüştüğü görüntülerle yan yana sunuluyor. Başka bir yerde, karakteristik olarak huzursuz bir ergenlik sıkıntısıyla evde uzanmış, yetişkinliğin algılanan heyecanının gelmesini bekliyor – her dünyası arasındaki ince gerçekliği ve zıtlığı sergiliyor.
Homma aynı zamanda “olgunlaşmanın ne olduğunu” da ele alıyor ve bunun bir süreç olduğuna dair görüşünü ifade ediyor. Kitap, kuşaklar arasındaki farklılıkları gösterirken aynı zamanda nelerin değişmeyeceğini de ortaya koyuyor. Değişim değişmez, bu yüzden onu kucaklamak gerek. Homma, camera obscura gibi analog yöntemleri ve dijital teknolojileri, konularına ve tekniklerine kapsamlı bir yaklaşımla kullanıyor. Fotoğraf onun için bir sanatçıya ait olan bir şey değil, dış bir etmen olarak tanımlanıyor. “Bu, anonim izleyicilerin kendi tarzlarında özgürce yorumlayabilecekleri görüntülerle ilgili.” diye ekliyor.
“17”, iki farklı yaratıcı güç açıklık ve merakla bir araya geldiğinde ortaya çıkan sonucun bir uzlaşma değil, mümkün olanın genişletilmesi olduğunu göstererek beraber yaratmak üzerine yazılmış bir manifesto. Kültürler arasındaki çizgilerin giderek bulanıklaştığı bir dünyada, Homma ve Yamamoto bize bu çizgiler arasındaki boşluğun yeni vizyonların doğduğu yer olduğunu hatırlatıyor.