Yaratmak hayattır. Bizim için fikirleri gerçeğe dönüştürmek çok önemli, aksi takdirde aklımızda kapana kısılırlar.
Arkadaşlarımız tarafından bize verilen ilk kameralarımızı alarak. Eğer içinizde sanatsal bir yön varsa, fotoğraf çekmek, çizmek, kıyafetler yapmak ya da kendinizi kelimelerle ifade etmek gibi, bu dürtüden kaçmak neredeyse imkansızdır. Yani biz de kaçınılmaz yolu takip ettik sadece.
Çocukken (henüz ergen bile değilken) ikimiz de çizim ve müzik yapmayı çok seviyorduk ama bunun sanatla bir alakası yoktu, yalnızca örneğin matematikten daha çok sevdiğimiz bir şeyi yaparak bir şeyler ifade ediyorduk. Bilinçli olarak sanat icra etmeye gelecek olursak, tanıştığımız 2008 senesinde bunu deneyimledik.
Bir grup olmak, ikiniz için ortak bir isim bulmak için ortak bir şeyiniz olması anlamına geliyor. Bizim için ‘Synchro’ hayattaki zevklerimiz ve algımızın ne denli farklı olduğunu, ‘dog’ ise hâlâ insanlarla en yakın arkadaş kalarak doğayı sevdiğimizi anlatmak için var.
Görüntüleyenle iletişim bizim için olmazsa olmaz. Kendiniz için anlamsız bir şey yaratmanız oldukça mantıksız, bu izleyiciye hiçbir şey söylememek gibi bir şey, değil mi? Bizim durumumuzda bakan kişi ile konuşmayı, sözcüklerle olmasa dahi doğanın gücü, bizim için muazzam önemi olan bir şey hakkında görsel bir mesaj verebilmeyi seviyoruz.
Kesinlikle bizi çevreleyen her şeyden etkileniyoruz. Bizler oldukça vahşi, hatta bir anlamda aborjinler gibi yetiştirildik. Ancak bu, etrafınızdaki medeniyetin son derece ilerici olmadığı zamanlarda iyi bir şey; sonsuz olaylar ve gelişmiş büyük şehir hayatının hızlı ritmindense sizi mutlu eden ufak şeyler ve kendi fikirlerinizle ilgilenirsiniz. Sanattaki sınırlara gelecek olursak, bu farklı bakış açılarından incelenebilir ama temelde hayır, her şeyi yaratabilirsiniz yeter ki bir fikriniz olsun.
Büyülü an, bir fikrin doğduğu andır. Hazırlık ve çekim anları ise sıkı çalışma gerektirir, bu yüzden zihinlerimiz en iyi sonuçları alabilmeye odaklıdır.
2008 yılının dünyası çılgındı, hepimizin Deviantard’ta hesabı vardı (Google’layıp bakın, 10 yıldır site tasarımını değiştirmediler!). Ayrıca Flickr popülerdi ve fotoğrafçılar dergiler tarafından keşfedilmek için Flickr’da açılmış gruplara fotoğraflarını eklerlerdi. Şimdi Instagram hesaplarımız varken ve dikkatler dünyadaki herhangi bir blogdan, dergiden, galeriden ya da festivalden çok oraya çevriliyken bunların hepsi kulağa garip geliyor.
Rengarenk bir dünyada yaşıyoruz. Siyah beyaz çekmeyi (her ne kadar bir zamanlar denemiş olsak da) düşünemiyoruz bile, çünkü çok yapay geliyor.
Sanatımız temelde insan ve doğanın karmaşık ilişkisi, bir yandan karşılıklı dayanışma öte yandan da doğaya geri dönme dürtüsü hakkında ve insanları bilinmeyene doğru ilerlemek, yaşadıkları şehirlerden çok daha geniş olan doğayı keşfetmek, köklere dönmek ve onun daha çok kıymetini bilmeye teşvik etmeyi amaçlıyor.
Büyülü an, bir fikrin doğduğu andır.
Yaratmak hayattır. Bizim için fikirleri gerçeğe dönüştürmek çok önemli, aksi takdirde aklımızda kapana kısılırlar ve onları özgür bırakamadığımız için üzülürüz; başka bir deyişle içimizde ukde kalır.
Hayal gücü tek bir şehirle sınırlandırılamaz, o bambaşka bir dünyadır.
Uzak, sıcak bir bölgede motorsikletlerimizi sürmek, vahşi doğada hayvanları görmek, sağlıklı, mutlu, başarılı, kendimizle ve başkalarıyla uyum içinde olmak, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek ve elimizde olana minnet duymak.
Bizim için gerçek içten olandır.
Oldukça zor bir soru. Her ne kadar genel olarak insanları çok sevsek de, onlar üzerine pek yoğunlaşmıyoruz. Muazzam doğa ile yemek yemeyi hayal edebiliriz, ancak belli biriyle yemek yemeyi hayal ediyor muyuz, hayır.
Büyük ölçekte dünyaya yardım edebilmek. Şimdilik Crystaltania adında ufak bir hayır kuruluşu projemiz var. Tania’nın dünyanın dört bir yanından topladığı boncuklardan yaptığı eşsiz mücevherleri satıyor ve elde edilen tüm parayı farklı hayır kuruluşlarına (yetimhanelerdeki çocuklara yardımdan kürkleri için öldürülecek hayvanları onları satanlardan satın almak için) bağışlıyoruz. Bu sorunlarla ilgilenmek bize hayatın ne çok alanında desteğe ihtiyaç olduğunu, ne kadar insanın yardıma ihtiyaç duyduğunu, dünyanın sorumsuz insan davranışlarından ne kadar çektiğini gösteriyor. Dünyaya daha fazla yardımımız dokunabilirse, aynı zamanda insanlara birbirlerine nazik olmaları, eşit olarak verip almayı bilmeleri için ilham verdiğimizi görürsek mutlu oluruz.