YAĞMUR: Bu röportaj için çok heyecanlıyız, hadi başlayalım! Öncelikle, büyürken sana ilham veren bir kadının kim olmuştu?
LAMIA: Yani, ilk ve en kolay cevap kesinlikle annem. Kulağa klişe gelebilir, ama annem gerçekten en büyük ilham kaynağım.
YAĞMUR: Bunun özel bir nedeni var mı? Sana verdiği ve hayatın boyunca seninle kalan bir tavsiye oldu mu?
LAMIA: Yıllar İçinde o kadar wok tavsiyesi oldu ki. Ama kelimelerden öte, bu hayattaki duruşuna hayran olmuşumdur. Hayatı boyunca ne kadar güçlü ve bağımsız olduğuna şahit olmak bana hep ilham verdi.
LAMIA: Duygu, sen annemle tanışmıştın değil mi?
DUYGU: Evet, çok güçlü bir karakter. Enerjisi inanılmaz ve her zaman ışıldıyor. Her energy is incredible, and she’s always glowing. Ayrıca güzelliğini de annenden aldığın belli. Sizin tüm aile de böyle.
LAMIA: Teşekkür ederim! Evet, beş kız kardeşiz. Ben ikinci en büyüğüm. Yani beş kıza annelik yapabilmek çılgınca.
DUYGU: İnanılmaz! Altı muhteşem kadın.
YAĞMUR: Biraz tasarımlarını konuşalım. Yeni tasarımlar için ilham aradığında, kendini nerelere bakarken buluyorsun?
LAMIA: Her şey, sezonun ve koleksiyonun hikâye anlatımının ana odağının ne olduğuna, ilhamı nereden almak istediğime bağlı. Ama film izlemeyi çok seviyorum ve ilhamımı buradan almak da hoşuma gidiyor, çünkü filmlerde tıpkı koleksiyonlarımıza benzer bir şey var. Her sezonun arkasında bir hikâye var ve biz bunu kıyafetlere dönüştürmeye çalışıyoruz. Bir film izlediğinde, kostümleri görüyorsun ve nasıl hikâyeyi gölgelemeden desteklediklerini fark ediyorsun.
YAĞMUR: Aklına gelen spesifik bir film var mı?
LAMIA: Casino! Gerçek bir klasik; hikâyeyi yaşıyorsun ve kıyafetleri, kurguyu görüyorsun. Filmin dolabı tam anlamıyla kostüm gibi değil, ama hikâyeyi gerçekten bir şeyler katıyor.
DUYGU: Aynı zamanda pek çok yeni kadın sanatçıyı takip ediyorsun ve onlara büyük bir destek veriyorsun. Bizimle paylaşmak istediğin yeni kadın sanatçılar var mı? Gizli cevherleri bulmak konusunda gerçekten çok yeteneklisin.
LAMIA: Şu anda Doechi’yi çok seviyorum. Yani herkes şuan ona bayılıyor ama o gerçekten harika bir sanatçı. Adını yanlış söylemek istemiyorum; Greentea Peng. Kimse onu bilmiyor, ama inanılmaz. Çok havalı.
YAĞMUR: Kadınları güçlendirmek için modayı nasıl kullanıyorsun?
LAMIA: Sonuçta, kendine ve giydiklerine güven duyduğunda güçlü hissediyorsun. Bazen biraz bencil olabiliyorum çünkü aynı zamanda kendim için de tasarım yapıyorum. Hep derim – ve çok iddialı geldiğini biliyorum – ama tasarımlarımı her kadın için yapıyorum. Tasarımları yaparken kafamda birçok kadını canlandırıyorum. Annemi, arkadaşlarımı, kardeşlerimi düşünüyorum; hepsi çok farklı. Yani, ne giydiklerinde kendilerine güveniyorlarsa, o zaman en güçlü halleri olduğuna inanıyorum. Ben de rahatlığı, şık ve güçlü görünmekle birleştirmeye çalışıyorum.
DUYGU: Senin stilin senin için bir toplumsal mesaj mı? Çünkü gerçekten bir mesaj gibi hissediyorum. Sadece “moda” öğeleri tasarlamıyorsun. Sanki her zaman bunun arkasında bir şeyler var gibi.
LAMIA: Evet, kesinlikle—bu bir toplumsal mesaj. Ama aynı zamanda çok kişisel bir şey. Kendin için giyindiğinde çok iyi hissediyorsun, ama dağınık giyindiğinde bir şekilde ruh halini etkiliyor. Güçlü demek istemiyorum çünkü “güçlendirmek” kelimesini kullanmayı sevmiyorum, bence hayatta yaptığımız her şeyle zaten güçlüyüz. Ama rahat olmak, özgüvenle ilişkilendirilebilecek bir şey. Kendini en güçlü ve en iyi versiyonun gibi hissetmekle alakalı.
YAĞMUR: İşlerinle gerçekten bir etki yarattığını hissettiğin bir anı paylaşabilir misin?
LAMIA: Yani, pek çok an var, bir tanesini seçmek zor. Ama bence birçok işbirliğimiz gerçekten çok anlamlıydı—özellikle kadın sanatçılarla yaptıklarımız. Mesela kına sanatçısı Dr. Azra ile yaptığımız iş. O projeyi çok sevdim çünkü tasarımlar gerçekten çok olumlu mesajlar taşıyordu. Esra Gülmen ile yaptığımız projeyi de çok sevdim. Çok ilham verici bulduğum bir işti çünkü mesaj çok güçlüydü—özellikle bölgemizin kültürel bağlamını düşündüğümüzde. Belirli düğmelere basıyorduk, rahatsız edici gerçeklerle yüzleşiyorduk. Bir kadın olarak, nereden geldiğim yüzünden kişisel tercihlerim neden sorgulanmalı? Etrafımızda birçok tabu ve damga var. Ve en sevdiğim anlardan biri Julia Fox ile yapılan özel tasarım projesiydi. Onun stilistiyle çalışmak, doğrudan onunla çalışmak çok keyifliydi. Gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Kehlani ile de bir şeyler yaptık ama resmi olarak yayınlanmadı. Bir video çekimi için ceket ve pantolon giymişti. O da çok hoştu.
DUYGU: Çok yakında geliyor yani!
LAMIA: Evet! Bir süre önceydi ama ne zaman çıkacağını bilmiyorum. Ve Afife’de Demet Evgar için yaptıklarımızı çok sevdim. Afife’nin hikâyesini öğrenmek—Türkiye’de kadınlar için yaptığı şeyler—gerçekten ilham vericiydi. Bana çok ilham verdi. Onun hikâyesini daha önce hiç duymamıştım. Bu projede yer almak, Afife hakkında birçok kişiyle konuşmalar açmamı sağladı. “Ne üzerinde çalışıyorsun?” diye sorduklarında ve ben de “Bu oyun için, bu oyuncuya bu stilleri yapıyoruz” diyerek Afife’nin kim olduğunu anlatırken buluyordum kendimi. Ve şimdi düşünüyorum da, Afife gibi çok daha fazla kadına ihtiyacımız var. Onun gibi kadınların daha fazla olması gerekiyor; ‘’Buradayız, etki yaratmaya ve iz bırakmaya hazırız.’’ diyecek kadınlara.
DUYGU: Aslında, kendi zamanımızda, kendi Afife versiyonlarımızı yaratıyoruz gibi.
LAMİA: Evet, aynen öyle!
DUYGU: Ve dürüst olmak gerekirse, beni hep destekliyorsun ve bazen bunu fark etmiyorsun bile. Bu dergiyi kendimi ifade etmenin, nihayet tamamen ben olmanın bir yolu olarak yaratıyorum. Ve bu tür bir desteği senden her zaman hissediyorum.
LAMIA: Ben de aynı şekilde hissediyorum. Gerçekten buna inanıyorum, biliyor musun? Birlikte, birbirimizi yükseltebiliriz. Ve kadınların nasıl göründüğü, nasıl giyindiği, nasıl konuştuğu konusunda eleştirilme hakkını kendilerinde bulan bu zihniyetten kesinlikle nefret ediyorum. Kim verdi size yargılama hakkını? Ben her zaman birlik ve dayanışma fikrine inandım. Gerçekten değer verdiğim insanları desteklemeyi seviyorum—sadece yetenekli oldukları için değil, kim oldukları için. Birlikte her zaman daha güçlüyüz. Sen beni desteklersin, ben de seni. İşte gerçek güç budur.
“Gerçekten değer verdiğim insanları desteklemeyi seviyorum—sadece yetenekli oldukları için değil, kim oldukları için. Birlikte her zaman daha güçlüyüz. Sen beni desteklersin, ben de seni. İşte asıl güç budur.”
YAĞMUR: Herhangi bir endüstride bir azınlık olmak her zaman zordur. Hem kadın hem de Orta Doğu kökenli biri olarak, karşılaştığın zorluklarda tutunduğun ana motivasyon neydi?
LAMIA: Bu konuya geldiğimizde, gerçekten kadınlar olarak—özellikle bu endüstride ama dürüstçe söylemek gerekirse, neredeyse her endüstride, erkeklerin hâlâ daha dominant olduğu tüm endüstrilerde—çok daha büyük bir misyon taşıdığımızı hissediyorum. Bu yüzden, benim için her zaman odak noktası şu olmuştur: İşimi nasıl geliştirebilirim? İşin kendisini daha iyi hale getirmek için ne yapabilirim? İşimin benim yerime konuşmasını istiyorum—pozisyonum, geçmişim veya insanlar tarafından bana konan etiketler değil.
Yol boyunca çok fazla zorlukla karşılaştım, ama her zaman şuna geri dönüyorum: Kendine inan, sesine inan. Dışarıdan o kadar çok eleştiri aldım ki—insanların ne yaptığımı bilmediğimi varsayması ya da sadece “partner” olarak kenarda duran biriymişim gibi davranmaları. Bunu defalarca konuştum ve cevabım her zaman aynı. Orada durup kendimi açıklamak zorunda değilim. “Hey, ben buradayım” dememe gerek yok. Yaptığım işin, en iyi neyi yapabildiğimi göstermesini tercih ediyorum.
DUYGU: Ama bence bu kültürden de geliyor. Orta Doğulu birisi olduğunda—içinde sürekli bir baskı hissediyorsun, sanki biraz kendini gizlemen gerektiğini düşünüyorsun. Çok sesli olmamalıymışsın gibi hissediyorsun, ya da bir adım geri durman gerektiğini düşünüyorsun.
LAMIA: Aynen öyle.
DUYGU: Bunu ben de kendim için hissediyorum—ve senin için de. Sürekli taşıdığımız bir şey bu. Ama Avrupa’daki kadınlara baktığımda, işlerini ortaya koyma konusunda çok daha özgüvenli olduklarını görüyorum, doğrudan ve merkezde. Bu aslında çok takdir ettiğim bir şey. Her zaman işleriyle öncülük ediyorlar. Ve bence biraz zihniyetimizi değiştirmemiz gerekiyor. Dünya o kadar hızlı ilerliyor, her şey değişiyor ve sadece geri durmaya devam edemeyiz. Bazen insanlar yanlış anlıyorlar—gücünün başka bir yerden geldiğini düşünüyorlar. Eşinden, ailenden, bağlantılarından ya da paradan geldiğini sanıyorlar. Ama gerçek şu ki, güç senin. Her zaman senin olmuştur. Tüm bunlara sahip olabilirsin—destek, bağlantılar, aile—ama bunların hiçbiri seni otomatik olarak başarılı yapmaz.
YAĞMUR: Doğru. Seni daha ileriye taşıyan zihniyettir.
LAMIA: Tam olarak, zihniyet işte. Ama dürüst olmak gerekirse, bu yıl içimde bir şey değişti. Annelik mi yoksa kendime doğru büyümek mi, bilmiyorum ama bir şeyler değişti. Şu an gerçekten daha fazlasını yapmaya hazırım gibi hissediyorum. Zohaer bana bir şey getiriyor ve ben sadece, “Tamam, tamam” diyorum. O bana Lami-no derdi çünkü eskiden her şeye hayır derdim. Hep “Hayır, hayır, hayır, bunu yapmam” derdim. Ama şimdi, o kadar hazırım ki. Benji hep beni destekledi—ama bence bu aynı zamanda kişisel bir şey. Belki kültürel, belki de kim olduğumla ilgili, ya da belki bölgemizden gelen kadınların nasıl algılandığıyla ilgili. Bilmiyorum. Muhtemelen bunların hepsinin karışımı. Ama uzun bir süre, arka planda kalmakta rahattım.
DUYGU: Sekiz yıldır—belki de daha uzun süredir—kadın koleksiyonları tasarlıyorsun ama bu yıl daha ilk kez Dubai’de podyuma çıktın. Şok oldum. Dedim ki; “Go girl!”
LAMIA: Bu, hemen önce aldığımız bir karardı. Çünkü 2019’da Paris’te, Palais de Tokyo’da yaptığımız son şovdan sonra bile geri planda kalmayı seçtim. O zaman Benji sormuştu, “Podyuma çıkmak ister misin?” diye, ve ben de “Asla!” demiştim. Ama şimdi, değişimin geldiğini hissediyorum. Bakalım, göreceğiz.
DUYGU: Bunu hissedebiliyorum! Ve sanırım annelikle bir ilgisi var. Bir çocuğun olduğunda, belki daha bütün hissediyorsun—kaybolan parça yerine oturmuş gibi. Sen de böyle hissediyor musun?
LAMIA: Evet, %100. Dünyadaki en güzel his. Dürüstçe, bunu kelimelere dökemem. Tanıdığım her anne tam olarak ne demek istediğimi anlıyor. Değiştim—tamamen. Gerçekten büyük bir değişim oldu. Ve beni tanıyorsun, hep “saçmalık yok” derim. Direktim.
DUYGU: Ya siyahtır ya beyaz. Hiç gri alan yok.
LAMIA: Aynen öyle. Ve bazen insanlar o dürüstlüğü biraz fazla bulabiliyor. Ama ben böyle olmayı, yapmacık olmaya tercih ederim. Anne olduktan sonra, daha da siyah ve beyaz oldum. Artık saçmalıklara daha da tahammülüm yok. Kesinlikle daha cesur ve daha özgüvenliyim. Zaman kaybetmek istemiyorum.
YAĞMUR: Bence bu kötü bir şey değil, duruş meselesi.
LAMIA: Kesinlikle. Kendi gücünü sahiplenmekle ilgili.
YAĞMUR: Sence, moda dünyasında kadınların karşılaştığı en büyük zorluk nedir? Moda alanına giren kadınlara vereceğin bir tavsiye ne olurdu?
LAMIA: modada birçok başarılı kadın var—tam olarak ne istediklerini bilen ve işlerinin görünmesini sağlayan kadınlar. Ama hala eksik olduğumuz şey birliktelik. Hala gereksiz bir rekabet var. Gerçekten inanıyorum ki, eğer kadın yaratıcılar birbirlerini daha çok desteklese, gelecek nesiller için çok şey değiştirebiliriz. Ve daha önce söylediğim gibi, içindeki küçük sese kulak ver. Ne zaman “hayır, bu doğru hissettirmiyor” ya da “evet, bu doğru” diyorsan, ona göre hareket et. Özgünlük çok önemli. Çünkü insanlara bakabilirsin, insanlardan ilham alabilirsin ama sonunda sen, doğru bir şekilde kendin olduğunda etki yaratacaksın. Yani vizyonunda, kişiliğinde ve yapmak istediğin şeyde yüzde yüz sen olduğunda, bunun en önemli ve etkili şey olduğunu göreceksin.
YAĞMUR: Özellikle kültürümüzde, kadınlarla ilgili yerleşmiş bazı fikirler var. Ne oldukları, ne yapabilecekleri, ne yapamayacakları… Kadınlarla ilgili yanlış olduğunu inandığın bir stereotip nedir?
LAMIA: O kadar çok var ki!—Bence anne olmak, özellikle de yeni bir anne olmak, gerçekten bakış açımı değiştirdi. Hamileyken insanlar sürekli “Ama nasıl çalışacaksın?” diye soruyordu ve ben de “Hamileyim, ölmüyorum” diyordum. Neden bunu bu kadar büyük bir sorun gibi gördüklerini anlamıyordum. Tabii ki hamileliğimin sonuna kadar çalıştım.
DUYGU: Bu bir hastalık değil ki…
LAMIA: Evet! Bu bir hastalık değil. Anneme beş kız kardeşimi doğurdu ve her hamileliğinde çalıştı. Ben de doğumuma bir gün kala çalışıyordum. Oğlumu doğurduktan sonra da aynı yorumlar devam etti—“Onu yalnız bırakamazsın, yeni annesin.” Sanki yeni bir anne olmak otomatik olarak kırılgan yapar insanı. Tabii ki onu bırakıp işe geri dönmek kolay değildi. Ama bence o adım gerçekten çok önemliydi.
DUYGU: Ve asıl zorluk çalışmak değil, çocuğunu özlemektir bence.
LAMIA: Evet. Gerçekten farklı bir duygu.
DUYGU: Çok duygusal.
LAMIA: Kesinlikle!
DUYGU: Ama bu seni durdurmaz. Çalışma yeteneğini ya da gücünü etkileyen bir şey değil.
LAMIA: İki ay sonra işe geri döndüm. Doğumdan hemen sonra bile evden çalışıyordum. Hiçbir zaman beni durdurmadı—ve bence bunu söylemek önemli.
YAĞMUR: Gençliğine verebileceğin bir tavsiye olsa, ne olurdu?
LAMIA: Kendine daha çok güven derdim. İlk röportajımızı hatırlıyor musun, sanırım 10 yıl önce falan mıydı?
DUYGU: Evet! Ve şimdi, Based İstanbul’un 10. yılı!
LAMIA: Bu çılgınca. Ama evet—işte bunu küçük halime söylerdim: Kendine daha çok inan. Daha özgüvenli ol. Düşüncelerini açıkça söyle. LB’de çalışmaya başladığımda her şey çok ciddi geliyordu—özellikle haute couture’den geldiğim için, çok kalıplaşmış bir dünyaydı.
DUYGU: O zamanlar haute couture yapıyordun.
LAMIA: Evet. Okuldan arkadaşım ile küçük bir atölyemiz vardı. Sadece ikimiz her şeyi yapıyorduk. Sonra LB’ye geçince, birden dışarıdan çok fazla görüş almaya başladım—insanlar bana, “Bunu böyle yapmalısın, şunu böyle yapma” demeye başladı. Sonunda “Hayır, bu fikri beğenmiyorum” ya da “Aslında bunu böyle yapmak istiyorum” diyebilmek için iki ya da üç yılım geçti. Hala hatırlıyorum, ilk kez “Bir blazer ceketli takım elbise yapacağız, etekle” dediğimde, çok büyük bir dirençle karşılaştım—özellikle iş tarafında. Satmayacağını söylediler. Ama şanslıydım, Benji her zaman içgüdülerime güvenmem için beni zorladı. Bu yüzden, kendi sesine güvenmek, küçük halime vereceğim en büyük tavsiye olurdu.
DUYGU: Tüm bu yorumlardan sonra, şu anda bir çok insan senin görüşlerine gerçekten ilgi gösteriyor. Onlara tavsiye vermekten korkuyor musun? Onların görüşlerini veya yaratıcı vizyonlarını etkilemekten çekiniyor musun? Onlara yaklaşımın nasıl? Sama sosyal medyada ulaştıklarında veya üniversitelerde seni gördüklerinde, başkasının yaratıcı vizyonu hakkında bir görüş bildirmek zor mu oluyor?
LAMIA: Gerçekten nasıl sorduklarına bağlı. Eğer biri bana gelip, “Ne yapmalıyım? Nereden başlamalıyım?” diye sorarsa, ilk cevabım her zaman şudur: Kendine güven. Ne yapmak istediğine güven. Ondan sonra memnuniyetle fikrimi paylaşırım, ama her zaman derim ki, “Bana katılmak zorunda değilsin.” Asıl mesele bu—bu senin vizyonun, benim değil. Sadece kendi deneyimlerimi ve öğrendiklerimi paylaşabilirim. Ve hatta, benim için işe yarayan şeyler onlara yaramayabilir. Her zaman şunu söylerim: Tavsiye al, insanları dinle, ama en sonunda sana doğru geleni yap. Kariyerim boyunca çok fazla dış ses duydum—insanlar, “Rhinestone tracksuit yap çünkü bu daha feminen” gibi ya da zevkime uymayan başka fikirler sundular. Ben sadece gülümsedim ve “Teşekkürler” dedim, ama içimde bunun bana ait olmadığını biliyordum. Bu dengeyi sağlamak istiyorum; genç tasarımcıların herkesi dinlemesini ama bunu kendi seslerinden süzerek almalarını.
DUYGU: Kesinlikle katılıyorum. Peki, Les Benjamins kadını nasıl tanımlarsınız? Çünkü ana koleksiyondan farklı DNA’lar sürekli olarak karşımıza çıkıyor, ama kadın koleksiyonu gerçekten farklı ve sizinle Benji’nin farklı yaklaşımlarını görebiliyoruz. Sen ve Benji bu dengeyi nasıl yaratıyorsunuz?
LAMIA: Bunun hep aramızda konuşuyoruz. Benji’nin farklı bir kişiliği var, benim de kendime ait bir kişiliğim var. Bu da koleksiyonlarda doğal olarak kendini gösteriyor. Ama hikaye anlatımı her şeyi uyumlu kılıyor.
DUYGU:Gerçekten ilginç çünkü ikiniz de çok farklısınız, ama nihai sonuç o kadar bağlantılı hissediyor ki.
LAMIA: Aynen. Çünkü hikaye hep önce geliyor—her şeyi bağlayan da bu. Tasarım yaparken kendi sesim ve vizyonum var, ama her zaman tüm koleksiyon için anlatmaya çalıştığımız daha büyük hikayeye saygı duymam gerekiyor. Bu yüzden asla çelişmiyor. Her iki koleksiyonda da paylaşılan birçok detay görüyorsunuz—ama sadece kadınlar için yaptığımız şeyler de var, mesela bazı renkler ya da kumaşlar. LB, büyük bir şemsiye gibi, altında iki ayrı kimlik var: erkekler ve kadınlar. Ve Classics koleksiyonuna baktığınızda, bu gerçekten şu an olduğum yeri temsil ediyor. Çok minimal, çok zamansız. Beş günlük bir seyahat için bir valize koyabileceğiniz, fazla düşünmeden birden fazla kombin oluşturabileceğiniz parçalar. Markanın benimle birlikte olgunlaştığını hissediyorum. Ben büyüyorum, evriliyorum ve bakış açım değişiyor—ve marka da bunu yansıtıyor.
Aynı zamanda sezonluk koleksiyonlar da var—burada oyun oynayıp denemeler yapabiliyorum.
’Kadınların görünüşleri, giyim tarzları veya konuşma biçimleri üzerinden eleştirilmesini doğal bir hak gibi gören bu zihniyetten kesinlikle nefret ediyorum. Kim size yargılama hakkını verdi? Ben her zaman birlik ve dayanışma fikrine inanmışımdır.’’
DUYGU: Evet, kalıcı bir gardırop gibi.
LAMIA: Aynen, her yerde kullanabilirsin.
DUYGU: Klasikler üzerinden bir kadın olma hakkındaki fikirlerini ifade etme şeklin gerçekten harika. Zamansızlar, ama aynı zamanda gerçek bir yerden geliyorlar gibi hissediyorlar— hayat boyu gerçekten giymek isteyeceğin şeyler gibi.
LAMIA: Kesinlikle. Ve kalite benim için her şey. Bir parça yatırım yapacaksan, o parça uzun süre dayanmalı. Seninle birlikte kalmalı ve seninle evrimleşmeli.
DUYGU: Ve günün sonunda bu seni daha çok yansıtıyor.
LAMIA: Kesinlikle.
DUYGU: Koleksiyonu bu şekilde anlatınca bir başka oluyor.
LAMIA: Aynen öyle, kendim için yaptığım bir şey gibi.
DUYGU: Çok teşekkür ederiz Lamia.
LAMIA: Ben teşekkür ederim, gerçekten çok güzeldi.