Bu aralar İstanbul-New York arasında geçen, yoğun bir dönem yaşıyorum. New York Christie’s de başladığım ‘Art Business & Law’ master eğitimi dolayısıyla bir ayağım New York’ta, bir ayağım SPOT Projects için İstanbul’da. Sanat fuarları açısından yoğun olan bu aylarda eğitim ve iş arasında gidip gelirken fuarlara ve etkinliklere de olabildiğince katılmaya dikkat ediyorum.
Açık söylemek gerekirse; sanat ortamlarına girip çıkmaya başlamamla birlikte hayatım değişti. Sanatçılarla, küratörlerle, koleksiyonerlerle tanışmak, ilginç etkinliklere katılmak ve güncel sanat üstüne fikir alışverişleri yapabileceğim ortamlarda bulunmak bana her zaman çok iyi geliyor. Açılışlar, etkinlikler, yurt içi ve yurt dışı fuarlar, bienaller derken güncel sanat çevresinde dönen eğitici, öğretici, eğlenceli bir dünyanın parçası olmak hem ruh halimi değiştirmek hem de vizyonumu geliştirebilmek açısından benim için çok keyif verici bir yol.
Spesifik olarak şunlar yapılmalı diyemesem de en azından benim sürecimde önemli olan noktaları şöyle özetleyebilirim: Koleksiyon oluştururken kişinin kendini durmadan sanat tarihi konusunda geliştirmesi ve yeni bilgilere, gelişmelere açık olması çok önemli. Başlarda kolay ve hızlı bir şekilde iş alırken şimdi güncel sanat birikimimin ve görgümün artmasıyla çok zor beğenir hale geldim. Bununla birlikte yerel ve uluslararası yayınları ve güncel haberleri takip etmek de gerekiyor. Günümüzde sadece basılı değil, dijital olarak da bu alanda takip edilmesi gereken pek çok önemli mecra bulunuyor. Tabii teorik bilgiyi pratiğe dökmek de lazım. Hem sanatsever hem de koleksiyonerin gözü ve işleri kavrama yetisi ne kadar çok sanat işi görülürse o oranda gelişiyor. Bu anlamda güncel sergileri görmek, fuarları ve bienalleri takip edip katılmak oldukça önemli. Koleksiyon oluştururken birbirinden tamamen farklı, soyut ve zaman zaman anlaşılması güç parçaları bir araya getiriyorsunuz. Almayı düşündüğünüz işi seçerken hikâyesini dinlemek, soru sormaktan çekinmemek, sanatçının kafasına girmek, bu işi yaparken içinde bulunduğu ruh hali, coğrafya ve tarih kesitini anlamak ve hissetmek de çok önemli. Kendi koleksiyonum için aldığım işlerin de belli temalar üzerinden gitmesine özen gösteriyorum. Zaten bir noktadan sonra algıda seçiciliğiniz de bu yönde değişim gösteriyor ve böylece koleksiyonun bütünlüğü de sağlanmış oluyor. Kurucusu olduğum SPOT Projects bünyesinde yapılan geziler ve eğitimlerin de güncel sanata olan bakış açımı şekillendirmekte büyük bir rolü olduğunu söyleyebilirim.
Evet, dediğiniz gibi sanatla iç içe olan bir evde büyüdüm. Ailemiz koleksiyondaki her bir parçaya büyük bir özen gösterir ve korurdu. Dolayısıyla bu kültürde büyümüş olmam koleksiyonerlik açısından da vizyonumu oldukça etkiledi.
Koleksiyon tutkum 2000’li yıllarda İslam ve oryantal sanat eserleriyle başladı. Modern sanat üzerine bilgim arttıkça, o alana da yöneldim. 2008’de küratör yakınlarımın destekleriyle çağdaş sanata olan ilgim yükseldi. O dönemde yaptığım diğer eser alımları kendimi geliştirebilmem ve koleksiyonerliğimi ilerletebilmem açısından bir eğitim niteliğindeydi. O bu eserler hâlâ koleksiyonumda yer alır.
Fluxus akımı beni çok etkiler. Fakat genel olarak baktığımda koleksiyonumda daha çok günümüz sanatına odaklanmış durumdayım. Tema olaraksa kentsel dönüşüm, kimlik ve cinsiyet, ruhanilik gibi sosyal içerikli eserler ilgimi çekiyor.
Hakan Kırdar’ın fotorealistik işleriydi.
Agah Uğur, Haro Cümbüşyan, Banu ve Hakan Çarmıklı.
Elmas Deniz, Cansu Çakar, Deniz Gül, Huo Rf, Gözde İlkin, Sena, Hasan Özgür Top.
Türkiye’de güncel sanatın geldiği noktayı kavrayabilmek için sanatçılarımızın davet edildikleri sergilere, onların işlerini satın alan müzelere, temsil edildikleri galerilere bakmak lazım. İstanbul Bienali’nin artık dünyanın sayılı bienalleri arasında gösteriliyor olması, İstanbul Modern, Borusan Contemporary, Arter, Sakıp Sabancı Müzesi gibi müzeler, Salt Galata gibi kurumlar; İstanbul’da gerçekleştirilen Contemporary İstanbul’un gördüğü ilginin katlanarak artması, müzayedelerde Türk güncel sanatının değerlenmesi, galerilerin sayıca çoğalmış olması, nitelikli işler sergilemeleri, sonra sanatçılarını fuarlarda en iyi şekilde temsil etmeleri ve yurt dışından sergi, eğitim ve rezidanslar için davet alan sanatçıların çoğalması gelişimi gösteriyor bence. Böyle bir gelişim olmasa biz de var olamazdık. Dediğiniz gibi kırılmalar da her zaman yaşanabilir. Önemli olan; bu zorlayıcı dönemlerin üstesinden gelerek tutku ve tutarlılık içinde kalıcı olabilmek.
SPOT Projects’i 2011’de Zeynep Öz ve Laura Carderera’yla birlikten kültür ve sanat dünyasını yakından takip etmek isteyen sanatseverler için kurduk. Türkiye’de bu alanda çalışan bir kurum eksikliği vardı. Farklı sanat etkinliklerini belli bir takvim dahilinde, sanat dünyasının profesyonelleri eşliğinde takip etmek isteyenler için bir adres yaratmış olduk. Bağımsız bir sosyal girişim olarak geliştirdiğimiz programlarla çalışmalarımıza devam ediyoruz. SPOT, bünyesinde SPOT.TER üyelik paketleri ve SPOT Destek Fonu’nu barındırıyor. SPOT.TER paketleri bireylere, ailelere ve kurumlara sanat ve kültür alanında teori ve pratiğe dayalı programlar sunuyor. Tüm üyelik paketlerinden ve sponsorluklardan elde edilen gelir de direk olarak SPOT Destek Fonu’na gidiyor. Bu fon aracılığıyla Türkiyeli sanatçılara sanat üretimi ve eğitimi için destek sağlıyoruz. Üyelik programı ve destek fonuyla yurt dışında konuşma, sergi, etkinlik programına davet alarak Türk güncel sanatının tanıtılmasına katkı sağlıyoruz.
2011’de atölye ve seminer çalışmalarıyla başlamıştık. Sonra SPOT.TER üyelik programı ve uluslararası seminerler geldi. 2012’de SPOT Destek Fonu’nu kurduk ve sanatçılara eğitim/üretim desteği vermeye başladık. Yine aynı sene destek verdiğimiz işleri gösterdiğimiz ve ‘Domates Biber Patlıcan’ adını verdiğimiz serginin birincisi hayata geçti. 2013’te bireysel katılımların dışında kurumlarla da işbirliği yapmaya başladık. 2015’te yetişkinlerin yanı sıra çocuklar için de etkinlikler düzenlemeye başladık ve SPOT.TER Çocuk’u kurduk. Bu üyeliğimiz şimdi SPOT.TER Aile üyeliğine evrildi. Bu süreç boyunca bireysel üyelik programları tüm hızıyla devam etti; Seminer ve Aile Üyelik paketleriyle de SPOT.TER üyelikleri son halini aldı. Tüm bunların yanı sıra SPOT kurulduğu tarihten itibaren İstanbul’daki güncel sanat fuarlarına da katılıyor. Konuşma programları, çocuk etkinlikleri, sergi turları ve üyelik tanıtımlarıyla fuarların inisiyatifler bölümlerinde yer alıyor. Ayrıca üyelik gelirlerinden oluşan SPOT Destek Fonu bu sene de aktif olarak Türkiye sanat ortamında gelişmeye ve var olmaya çalışan oluşumlara destek oldu. Bunlardan biri Performistanbul’un kurmayı hedeflediği Canlı Sanat Araştırma Alanı için organize ettiği 28 gün boyunca aralıksız süren ‘İhtiyaç: Sen’ etkinliği, bir diğeri de 4 Mayıs-4 Haziran’da gerçekleşecek olan Mardin Bienali.
SPOT.TER’da İlkbahar 2018 programımız dahilinde SPOT tarihinin en yoğun dönemlerden biri yaşanıyor. Bu dönem geçen sonbaharda başlattığımız ‘koleksiyonerlik’ temasını devam ettiriyoruz. Program kapsamında pek çok koleksiyoner, sanatçı, küratör ve sanat profesyonelinden video, resim, yerleştirme gibi sanatın farklı mecralarını dinleyeceğiz. İlkbahar 2018 gündüz programında sanatçı Refik Anadol, İsmet Doğan, Volkan Aslan ve Ahmet Elhan, küratör Derya Yücel, koleksiyoner Selman Bilal ve Emin Hitay, Bozlu Art Project direktörü Oğuz Erten, Sotheby’s Türkiye’den Elif Bayoğlu, Pera Müzesi’nden Fatma Çolakoğlu ve Ulya Soley, Lamarts direktörü Sevim Sancaktar ve sanat hukuku alanında avukat Pınar Sönmez yer alıyor. Akşam programındaysa Papko Art Collection kurucuları Tuğba & Öner Kocabeyoğlu, koleksiyoner Leyla ve Şevki Pekin, akademisyen ve yönetmen Ela Başak Atakan var. Tabii bu kadarla kalmayıp güncel sergi takvimi doğrultusunda direktör, sanatçı ve küratör eşliğinde gerçekleşecek pek çok galeri gezisi de düzenliyoruz.