En son verdiği demecinde ruhların karanlık taraflarına ilgi duyuyorum diyor Nuri Bilge Ceylan. Sinema dünyasının en önemli etkinliği Cannes Film Festivali’nde Palme d’Or’a tam sekiz kere adaylığı ve iki kere ödül kazanmasıyla yeteneğinin ve mesleğine olan bağlılığın bir kanıtında buluşuyoruz onunla. Buluşturduğu her hikayede duygusal derinliklerle dolu bir tabloyla bizleri baş başa bırakırken; Cannes Film Festivali’ne adımını atmasıyla yüzlerce başarılı isimlerin arasından sıyrılarak ücra köşelerde kalmış hisleri ortaya çıkararak büyülemeyi başaran bir isim haline geliyor Ceylan.
Türkiye’nin ücra bir köyünde zorunlu hizmetini bitiren ve öğretmen olan Nuray ile karşılaşana kadar hayata dair umudunu yitiren genç resim öğretmeni Samet’i konu alan Kuru Otlar Üstüne, Nuri Bilge Ceylan’ın aşina olduğumuz dünya üzerinde bizi zorunda bırakılan bir çaresizlik ve yalnızlıkla buluşturuyor. Edebi bir kitap okuyormuşsunuz hissi veren derinlikli konuşmaların yanı sıra insan doğası ve davranış biçimlerini sorgulatırken sevgi noksanlığı ve arzuları gibi konuları harmanlayarak bizlerle çarpıcı bir şekilde yüzleştiriyor.
Ayrıca, Kuru Otlar Üstüne filmi, Türkiye’nin güncel politik gündemine de değinen karakterlere sahip olmakla beraber Merve Dizdar canlandırdığı Nuray karakteriyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Cannes’da ödülle buluştuğu konuşmasında filmdeki duygusal yoğunluğa giderek arttırdı ve filmdeki politik gündemin paralelinde ilerledi Dizdar. 2008 yılında Nuri Bilge Ceylan’ın dediği gibi bizim ‘yalnız ve güzel ülkemiz’de birey olarak var olmanın, hayallerini ve hedeflerini var etmenin zaman ilerledikçe zorlaştığı bir savaşın içindeyken kadın olmanın ve deneyimlemenin başlı başına mücadele gerektirdiğine işaret etti ayrıca konuşmasında. Filmdeki zorlu hayat hikayesinin Anadolu’daki ve birçok kadının gerçekliği olmasıyla beraber tüm bu ortak hislerini paylaşarak Türk sinema tarihine geçecek bir konuşmada tüm mücadeleci ruhları kucakladı.
“Filmde canlandırdığım Nuray karakteri, inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray’ın ve Nurayların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor. Bu ödülü, Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için; kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum.”