Çoğu fotoğrafçı tarafından görsel bir fetiş haline gelen, Louis XVI’nın güç ve kudret simgesi olarak inşa ettirdiği batmayan güneşlerin sarayı Versay; erotizm, entrika, ölüm, hastalık ve karamsarlığın sessiz adımlarla oyun oynadığı, zamanın ihtişamla saklamaya yemin ettiği bir gizem adeta. Fransız kültüründe ihtişamın sözlük karşılığı olan dore kapılar, devasa avizeler, ayna salonlar ve tarihin bize anlattıklarından çok daha fazlasını söz veren Sassen, sarayın erotik gerçekliğine çarpıcı bir bakış açısı sunuyor.
I try to make images that confuse me. And I hope they confuse others too.
Viviane Sassen
Küçüklüğünden beri barok heykelleri ve bedenlere işlenmiş lirik erotizmi ilham verici bulan Hollandalı fotoğraf sanatçısı, yıllar sonra yeniden ziyaret edeceği Versay Sarayı’nın yeni projesi Venus & Mercury’nin sanatsal kalbi olacağından habersizdi şüphesiz. Sarayın zaman kokan arşivlerinde restore edilmeyi bekleyen, yıldan yıla zarar görmüş heykellerle çalışması için özel izin verilen Sassen, kamerasıyla çıktığı keşfin karşı konulmaz yolculuğunda Fransız kraliyetinin ve tebasının 17. ve 18. yüzyıldaki erotik ve medikal geçmişine ışık tutuyor.
Geometrik şekilleri kullanışı ve fotoğraflarındaki bedensel formlara getirdiği soyuta çalan yorumuyla bilinen Sassen, Versay esintileriyle doğan yeni projesinde zengin renk yelpazesini ve fotomontaj yeteneklerini sonuna kadar kullanmaktan asla çekinmiyor. Fotoğraflarına sıçrattığı renkler ve pigmentlerle arzunun hakim dolaştığı kurgusal bir harmoni yaratadursun, tarihe bir ayna olan son sergisiyle belki de en soyutsal çalışmasına imza atıyor.
Saray erotizminin ve cinselliğinin çöküşünün bir simgesi olarak ölümsüzleştirdiği büstler ve heykeller, her biri birbirine zincirleme bir reaksiyonla kenetlenmiş ayrı bir hikayenin ardındaki gizem perdesini aralıyor: Versay’ın devasa bahçelerinde açan “frengi” tohumlarından düşen burunlar, metres silüetindeki çarşaflara atıfta bulunan kodlu mektuplaşmalar, evlilik dışı doğan melez kraliyet bebekleri, geleceği dün gibi gören kahinler ve ölümün tatlı bir aroma kattığı zehirli kadehler…Hikayelerini somutlaştırmak için Versay çevresinde yaşayan üç genç kadın Charline, Blanche ve Leila’yı çalışmasına dahil eden Sassen, eski ve yeni arasında simbiyotik bir köprü de kuruyor.
Versay’da filizlenen Venus & Mercury’nin asıl ilham kaynağı, sergiye ismini de veren Roma aşk ve şehvet Tanrıçası “Venus” ve tıpta uzun zamanlar zührevi hastalıkların tedavisinde kullanılan “Mercury”, civa. Amsterdam’da Huis Marseille fotoğraf müzesinde Visible/Invisible sergisinin bir parçası olarak fotoğrafseverleri Ağustos 2020’ye kadar karşılayacak ekspozisyon, Tilda Swinton’ın sesinden 20 dakikalık bir videoyla hareket halinde durmadan ambiyansa yansıtılan görseller ve tanrısal bir edayla ekolanan anlatı eşliğinde zamanda bir girdap açıyor adeta.
Geleceğin fotoğraf sanatçıları için kolektif bir görsel hafızanın adımlarını atan Prix de Rome ödüllü Sassen, kamerasının lenslerine sığdırdığı dünyanın uçsuz bucaksız olduğunu her karesiyle kanıtlıyor!