In an age of hipster beards and juice bars, its hard to get a daily fix of real life, as in the reality of what is happening in youth circles, the ones whoa re not in chia seed and matcha tea. Abbey Gilbert gives us the low down of what it is like to photograph in NYC as someone coming of age.
18 yaşındayım, iki hafta içinde 19 olacağım.
Ham imgeler yakalamak benim için planlı bir çekim yapmaktan çok daha eğlenceli. Bu daha fazla heyecan veriyor. Bugünlerde sanki her şey airbrush kullanılarak düzenleniyor ve ben de insanlara gerçek olanı hatırlatmam gerektiğini düşünüyorum.
New York’ta olan bir fotoğrafçı olarak en büyük endişem soylulaştırma. Ben hipster yuppie’lerin fotoğraflarını çekmekle ilgilenmiyorum.
Manhattan’ın Yukarı Batı Yakasındayım. Ama her yerde takılıyorum. UWS her zaman sakin bir bölge, ama şimdi büyürken hep gittiğim o dükkanlar kapandı. En sevdiğim pizzacı, şeker dükkanı ve restoran (hepsi aynı sokaktaydı) yıkıldı ve Marshalls ve CVS’ye dönüştürüldü. Mahallemdeki favori mekanlarım Starbucks’a, bankalara, pahalı meyve suyu dükkanlarına ve saçmalığa dönüştüğü için dışarı çıkmak ve özgün olan her şeyi geç olmadan çekmek istiyorum.
Sanatın kesin bir tanımı yok, tamamen öznel. Genel bir açıklama olarak, sanat birinin bakış açısını yansıttığı yaratımlardır ve izleyicisinde duygusal tepkiye yol açar. Bir fotoğrafçı olarak, olay belli bir sahneyi veya konuyu iyi ışıkla yakalamak değildir. İş bir şeyleri farklı görmek veya insanların fark etmediği şeyleri görerek onları çekmektir.
Gittiğim yerlerde gördüğüm şeyleri kayıt altına alıyorum. Kameramı almadan evimden çıkamam; her zaman üzerimde en az bir tane olur.
Sanattaki en büyük ilham kaynaklarım Vivian Maier, Mary Ellen Mark ve Garry Winogrand. Tüm fotoğrafları bana hitap ediyor ve bana daha iyi bir fotoğrafçı olmak için ilham veriyor. ed Zeppelin, Kiss, The Rolling Stones, The Beatles, Jimi Hendrix, David Bowie ve bazı gruplarla solo sanatçılar gibi eski rock n roll sanatçıları beni etkiliyor. Öyle bir müzik hiç bir şeyle karşılaştırılamaz veya yeniden yaratılamaz. Bayılıyorum. Yalan söylemeyeceğim, çok fazla okumuyorum. Keşke okumak için daha çok zamanım olsaydı. Hipermetropum, bu yüzden okumak için gözlük takmam gerek ve gözlüklerimi taşımak sinirimi bozuyor. Okuduğum zaman Barnes & Noble’da 3 tane fotoğraf kitabı alıp bir köşede bir saat oturuyorum.
Birkaç ay önce “Suck It!” isimli online bir dergi yaptım, yenisini yapmak için daha çok fotoğraf çekiyorum ve elbet daha fazla sergi yapmak istiyorum.