The Monster in The Room

Arts & CultureMay 1, 2017
The Monster in The Room

70 ve 80’lerin neo-ekspresyonizm ustalarından ilham bulan Yasemin Öncü, çizimin gücüne inananlardan. Dış dünyayı “canavarlar”ın dinamiğiyle yorumlayan sanatçının güncel hayat ve popüler kültürden beslendiği çok şey var! Daha fazlası için okumaya devam edin…

Çizimlerinin estetiği ile sanat tarihinin doğumuna, eski mağara resimlerine gönderme yaptığın söylenebilir mi?

Yasemin Öncü: Evet söylenebilir. Mitoloji, ilkel çağlar ve orta çağda yapılmış pagan sembolleri ve çizimlerini çok araştırdım. Yazıtlardaki semboller ve eski yazı çeşitlerinden çok ilham alıyorum. Çoğu zaman gelişi güzel semboller koysam da bazen gerçek anlamlar ifade eden semboller de koyuyorum, sırf gizli bir şifre yerleştirebilmek için. Çözmek isteyen biri çözebilir. Eski mağara resimleri de zaten günlük hayatta olan bir takım olayları kaydedip resmetmekle ilgiliydi. Ben de bir nevi belli olayları çok açık dille olmasa da yansıtmaya çalışıyorum.

Her şeyden önce, sanata başlama hikayeni dinlemek isteriz…

Yasemin Öncü: Çok küçük yaşlardan itibaren, hatta kendimi bildim bileli diyebilirim, resim çizmek benim için bir dışavurum, meditatif bir eylem, çevremden beni soyutlayan özel alanım. Sanata ilgisi olan, pek çok yetenekli bireylerin olduğu ve sanat konusunda beni her zaman teşvik eden bir aileden geliyorum. Onun için eğitimimi bu alanda devam ettirmek istedim. Lisans derecemi 2012’de Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar bölümünde, yüksek lisansımı ise 2016’da Toronto OCADU üniversitesinde tamamladım. Bana en çok ilham veren kaynak, 70’li ve 80’li yılların neo-ekspresyonizmi. Bu akımın söz konusu döneminde öne çıkan sanatçılarının (Jean-Michel Basquiat, Keith Haring gibi) işleri beni çok etkiliyor. Sanat bence bir dışavurum. Ben de bir sanatçı olarak toplum ve dünya ile ilgili görüşlerimi resim ile dışavurarak ifade etmeye çalışıyorum.

Sıradan bir günde eline boya ve fırçayı almakta seni motive eden ne olur?

Yasemin Öncü: Resimlerimin ilhamını etrafımda doğrudan gözlediğim veya medyaya yansıdığı biçimiyle haberdar olduğum olağandışı olaylardan, çoğu zaman birbirlerini ötekileştiren, daha ileri gidip birbirlerine sataşan insanlarla ilgili izlenimlerimden alıyorum. Bunlar genelde Türkiye’de olan olaylar. Ancak bu tür izlenimlerim küresel ortamda öne çıkan benzer içerikte çarpıcı olaylardan da oluşabiliyor. Etkilendiğim bu tür olay ve haberleri İngilizce “exorcize“ denen şeytanlaştırma perspektifiyle okuyorum, çalışmalarıma bu açıdan yansıtıyorum. İşlerim bazen karamsar gibi görünse de seçtiğim canlı renklerle aslında onları nötürlemeye, herhangi bir değer yüklemeden ifade etmeye çabalıyorum.

Sanatına baktığında kendinden neler görüyorsun?

Yasemin Öncü: İşlerimi görüp benimle tanışan insanlar genelde şaşırıyorlar. Huzurlu, mutlu görünen ama işleri bu kadar kaotik ve karamsar bir insan…Ben öyle düşünmüyorum. Yaptığım işler tabii ki iç dünyamın dışavurmu ama daha çok ne görüyorsam onu doğrudan ortaya koyuyorum. Beni asıl şaşırtan insanlar; dünya çok kaotik bir yer ve bundan çok etkileniyorum.

“Canavar benim için kilit bir sembol. Latince “monere” kelimesinden türer, İngilizcesi ise “Monster”dır. Bu kelime aslında “uyarmak, bir şeyler göstermek” anlamına gelir. Aynı zamanda, kötü ve karamsar olana da işaret eder.

– Yasemin Öncü

İşlerinde canavar karakterleri göze çarpıyor. Senin için neyi temsil ediyorlar?

Yasemin Öncü: Canavar benim için kilit bir sembol. Latince “monere” kelimesinden türer, İngilizcesi ise “monster”dır. Bu kelime aslında “uyarmak, bir şeyler göstermek” anlamına gelir. Aynı zamanda kötü ve karamsar olana da işaret eder. Zaten mitlerde ve popüler medyada canavar hep sarsıcı bir mesaj vermek için kullanılır. İşlerimde canavar bunların yanı sıra biribirini ötekileştiren insanları sembolize ediyor. Canavar, birbirlerini karşılıklı olarak ötekileştirirken aslında aralarıdaki farklılıkları yok ettikleri için birbirlierinin aynısı olduklarını gösteren de bir sembol. İşte bu anlamda benim için bir nötürleme yani farklılıkları yok etme aracı. Hepimiz zaman zaman birer canavarız, ne salt kötü olmamız ne de iyi olmamız gerekmez.

Çizimlerinin estetiği ile sanat tarihinin doğumuna, eski mağara resimlerine gönderme yaptığın söylenebilir mi?

Yasemin Öncü: Evet söylenebilir. Mitoloji, ilkel çağlar ve orta çağda yapılmış pagan sembolleri ve çizimlerini çok araştırdım. Yazıtlardaki semboller ve eski yazı çeşitlerinden çok ilham alıyorum. Çoğu zaman gelişi güzel semboller koysam da bazen gerçek anlamlar ifade eden semboller de koyuyorum, sırf gizli bir şifre yerleştirebilmek için. Çözmek isteyen biri çözebilir. Eski mağara resimleri de zaten günlük hayatta olan bir takım olayları kaydedip resmetmekle ilgiliydi. Ben de bir nevi belli olayları çok açık dille olmasa da yansıtmaya çalışıyorum.

Zaman zaman sanatının tuval sınırlarını da geçtiğini görüyoruz. Farklı mecralar kullanmak sanat algında nasıl bir yere sahip?

Yasemin Öncü: Resim yaparken çok kural takip etmiyorum. İçimden nasıl geliyorsa öyle ifade etmeyi tercih ediyorum. Belki de katı kuralları olan bir eğitim almamdan kaynaklanıyor bu. Resim yaparken nerden başlayıp nerde bitireceğimi kestiremediğim için bazen sınırların dışına istemeden de olsa çıkabiliyorum. Resimlerimde bir odak noktası olmasına çok dikkat etmiyorum; ama bazen ortaya çıkmasını istediğim önemli olduğunu düşündüğüm mesa-jlara daha çok vurgu yapıyorum. Bunun yanı sıra ağırlıklı olarak siyah kullanmak istiyorum ama çok karamsar bir görünüm yaratmaması için canlı renklere yer vererek bir denge oturtmaya çalışıyorum. Kendime koyduğum tek kural bu.

Yaratıcı dünyada varolmanın artıları ve eksilerini nasıl yorumluyorsun?

Yasemin Öncü: Çok rekabet var ve çok özgüven gerektiren ve zor bir dünya bu. Aslında düşününce kendinden bir parça koyuyorsun ortaya ve işlerine yapılan her pozitif veya negatif dönüş kendine de yapılan bir eleştiri. Çoğu zaman göz açıcı bir deneyim; kimi zaman zor olsa bile kendini sorgulamanı sağlıyor. Şu anda İstanbul ve Toronto arasında gidip geliyorum. Tek bir yerde sabit kalmıyor olmak benim için güzel bir deneyim. Şu anda sanatçı olarak dünyanın her yerine gitme şansım var ve o değişik yerlerdeki yaratıcı insanların yaklaşımı hepsi birbirinden farklı, çok şey öğreniyorsun. Kendi ülkendeki sanat sektörünün işleyişi veya insanların sanat algısı cok farklı olabiliyor. Burada beğenilmeyen birşey başka bir yerde cok beğenilebiliyor. Bu durum benim ilgimi cok çekiyor.

Şu günlerde seni ne heyecanlandırıyor?

Yasemin Öncü: Heyecan verici olmasa da şu günlerde dünyada ve ülkemizde yaşanan dramatik ve çatışmacı gündemden çok ilham alıyorum. Her zaman işlerim buradan ortaya çıkıyor ama bugünlerde nedense daha çok malzeme var…

Author: Defne Çağlar

RELATED POSTS