“Hermès In The Making”, maison’un en saklı savoir-faire sırlarını aralıyor; izleyiciyi zanaatkârların kendileriyle kurulan mahrem bir diyaloğa davet ediyor. Her bir hareket, her bir dikiş, her bir cilalama sabrın ve ustalığın sessiz bir manifestosuna dönüşüyor—miras, cam vitrinlerin ardında korunmuyor; elden ele devredilerek yaşıyor.
Hermès’in en ikonik yaratımlarının perde arkasına bakmak, aslında bizzat zanaatkârlığın felsefesine dalmak demek. “Nous sommes les escargots,” diyor maison’un efsanevi ipek eşarplarının arkasındaki usta; hızın hiçbir anlam taşımadığı bu evrende sabır ve titizlik yalnızca erdem değil, yaratımın ta kendisi.
“Nous sommes les escargots.”
“Gerçek lüks, onarılabilme ve gelecek nesillere aktarılabilme yetisinde yatar,” diyor Hermès çantalarının restorasyonundan sorumlu usta; mirası nostalji olarak değil, süreklilik olarak çerçeveliyor.
Tutku, sabır ve titizlik bu köklü maison’un başarısının kalbinde yer alıyor. Birkin’in, Kelly’nin, ipek carré eşarpların, eyerlerin, el boyaması porselenlerin ve saatlerin ardındaki elleri görmek, zanaatkârlığın bizzat kendisiyle öte-dünyevi bir karşılaşmadan farksız.
Hermès In The Making, 1837’den bu yana maison’u tanımlayan jestler üzerinden lüksün anatomisini gözler önüne seriyor. Ahşap ağaçlar üzerinde şekillendirilen eyerler, ahşap mengenelerde sabitlenmiş Kelly çantalar, renk renk basılan ipekler, fırça darbeleriyle hayata gelen porselen desenler, 19. yüzyıldan kalma “ironhand” aletleriyle kesilen eldivenler, tanecik tanecik yerleştirilen değerli taşlar ve göksel bir ritme oturtularak birleştirilen saatler… Her bir métier, disiplin ve adanmışlığın sahneye konuluşu. Hepsini birleştiren ise saddle stitch: elde çaprazlanan tek bir iplik, bir halkası çözülse bile kalıcılığı vaat eden bir dikiş.,
Ama burası bir kalıntılar müzesi değil. Zanaatkârların varlığı her masayı, her aleti, her dikişi bir aktarım eylemine dönüştürüyor. Keskinlik bir fetiş değil, bizzat yaşanan bir olgu: zamanı askıya alan saat ustalarında da, bir çantayı sonraki nesil için yeniden doğuran tamircilerde de aynı. Her bir métier’de Hermès, lüksün anlık sahiplikte değil; dokunulmak, kullanılmak ve yeniden doğmak için var edilen nesnelerin kalıcılığında yattığını hatırlatıyor.
Hermès’in zanaatkârlarıyla karşılaşmak, ustalığı kaynağında izlemektir; 3-12 Ekim’de Zorlu PSM, böylesine nadir bir deneyimin mekânı oluyor.