Brutalism Walked So Habitat 67 Could Run

Arts & CultureDecember 25, 2024
Brutalism Walked So Habitat 67 Could Run

Hadi, doğru bilinenlerden konuşalım. Beton gerçekten “soğuk” mu? Habitat 67’ye sorsak pek de buna katılmazdı. Modüler dehası ve brutalist ihtişamının ötesinde, modern konut anlayışını keşfetmeye yönelik duygusal meydan okumalarla dolu devasa bir ifade… Montreal’de bulunan Moshe Safdie’nin başyapıtı, bir binadan çok bir manifesto. Hatta bazen bir diyalog, bir bağlantı aracı, özgürlüğün sınırlarına bir başkaldırı ve belki de bir kimliğin ifadesi…

Habitat 67, devasa bir başkaldırı formuna bürünen bir hayal kurma eylemi. Doğası gereği her hayalin bir hayalpereste ihtiyacı var ve bu örnekte kalemi Moshe Safdie’nin zekası ele alıyor. Modernist mimarinin cansız tekerrürü karşısında hayal kırıklığına uğrayan Safdie, radikal bir hayal kurdu: Her birimin müstakil bir ev gibi tasarlandığı ancak topluluk içinde iç içe geçtiği modüler bir ütopya. Safdie projesiyle yola çıktı, ancak yolculuk sırasında bir ideolojiye rastladı ve bu ideoloji betona döktü: sanayileşmiş izolasyon çağında komünal kent yaşamı.

Habitat 67, geleneksel brutalist ve modernist yüksek yapıların izole edici eğilimlerine karşı keskin bir kontrast olarak karşımızda. Birçok brutalist yapının verimliliğe ve tekdüzeliğe öncelik vererek monolitik bir varlık dayattığı yerde, Habitat 67 insanlığı denkleme geri sokuyor. Eğer dikkatle dinlerseniz, Safdie’nin sözlerinin yankılandığını bile duyabilirsiniz: “Habitat’ta yaşamanın en güzel yanı… tam da hayal ettiğim gibi olmasıydı—şehrin içinde adeta kırsal bir topluluk.” Habitat, Akdeniz kırsalındaki bir kasabanın hiper boyutlu bir dokunuşla modern bir yorumu adeta. La Muralla Roja‘nın punk ve yeni nesil versiyonu bir nevi.

Binanın modüler dinamizmi en basit tabirle göz kamaştırıcı. Bir açıdan, sanki topluma uyum sağlamaya çalışan bir Rubik Küpü’nün düşüncelerine bakıyormuş hissi uyandırıyor. Binanın beton yapısında derin bir bireysellik duygusu hakim. Meşhur Genex Kulesi gibi modernist projeler aynılık yoluyla tekdüzeliği ve eşitliği vurgularken, Habitat 67 çeşitliliğin ve bağlantının yoğun kentsel ortamlarda bir arada var olabileceğini kanıtlıyor. Bu binayla ilgili her şey standarda karşı bir başkaldırı, farklılığın bir kutlaması.

Habitat 67, bir deyişle brütalizme nazik bir yaklaşım—ham, kendinden ödün vermeyen ve de inkar edilemez bir şekilde insani. Birbirine kenetlenen beton küpler teraslar, bahçeler ve açık hava koridorlarından oluşan bir labirent. Brütalist akımı simgeleyen sade, monolitik kulelerin aksine Habitat 67 sizi rahat bir alana davet ediyor. Her biri göl manzaralı ve kendi bahçesine sahip 168 modüler evden bahsediyoruz. Gerçek bir yaşam alanı gibi, nerede durduğunuza ve içinde nasıl yaşadığınıza bağlı olarak sürekli değişen canlı bir hissiyat uyandırıyor.

Temelinde, Habitat 67 aldatıcı derecede basit bir soru soruyor: Ev nedir? Safdie, o döneme göre radikal bir yanıtla karşılık vermiş ve hem bir sığınak hem de bir topluluk merkezi inşa ederek. Kişisel ama asla izole değil, sakinliğin yanında bir birliktelik duygusu da barındırıyor. Bu idealler binanın dokusuna işlenmiş—ağırlığında, kalıcılığında, arka plana karışmayı reddetmesinde kendilerini hissettiriyorlar. Bize mimarinin nasıl düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve yaşadığımızı şekillendirebileceğini hatırlatıyor; birey ile topluluk arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak.

Eğer nesnelerin enerjisine inanıyorsanız, Habitat 67 ile aynı frekansları paylaşan, okumanıza alternatif bir tat katacak bir şarkıyı aşağıya bırakıyorum:

Author: TUNGA YANKI TAN

RELATED POSTS