Siyahın hakimiyetinden kurtulup gri, bordo ve toprak tonları ile renklenen tasarımlar ekose, çizgi ve puantiye desenleriyle destekleniyor. Adeta diz altı culotte pantolonlar üzerine kurulmuş olan koleksiyonda gömlekler ve balıkçı yaka kazaklar kombinlerin tamamlayıcısı oluyor. Yün, kadife, deri ve payet kumaşlar ön plandayken, podyumlarda rastlamaya çok alışkın olmadığımız jean pantolonlar koleksiyonun günlük stili de desteklediğini vurguluyor. Dış giyimde paltolar, pançolar, kürkler ve farklı dokularda ceketler geniş bir yelpaze oluşturuyor. Siyah, bordo, yeşil ve camel renklerde over the knee çizmeler içleri kürklü tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Celine arşivlerinden çıkan eski ikonik logo ise kemer ve çantalar üzerinde yerini alıyor. Her modelin gözündeki güneş gözlükleri ve defile alanının aydınlığı, bize bu şovun dışardaki karanlığa ragmen gün ışığına atıfta bulunduğunu ve tasarımların günlük stille yakaladığı mükemmel uyumu anlatmaya çalışıyor. Doğal saç ve makyajlarıyla podyumda kendilerinden emin ve sert bir tavırla yürüyen modeller, şov müziği ve atmosferiyle de muazzam bir ahenk oluşturuyor.
Her ne kadar Phoebe Philo’nun minimal Céline’ine tam anlamıyla dönmüş olmasa da markanın DNA’sına inmeyi başaran Hedi Slimane, herkesi şaşırtmayı başarıyor. Slimane’nin yeni hamlesini dört gözle beklerken, Celine’in aramıza dönüşünü ayakta alkışlıyoruz!