Evrenin büyüklüğü insan algısının çok üzerinde ve hayal sınırlarını bile çok çok aşıyor.
Hubble Uzay Teleskobu’nun halefi ve şimdiye kadarki en güçlü uzay teleskobu olarak adlandırılan Webb’in anlık görüntüsü bugüne kadar evrenin en derin ve en keskin kızılötesi görüntüsü. Son derece hassas ve hareketli fotoğraf, bilim dünyası için önemli bir dönemi işaret ediyor. Sayısız yıldız kümesini ve gezegeni barındıran binlerce galaksi, algılanabilir evrenimizde sadece küçük bir nokta. James Webb’in çektiği görüntüler, Hubble ile karşılaştırıp sağlama yapmak için çekildi ve önümüzdeki yıllarda insanlığın seyrini değiştirecek dersek abartmış olmayız.
10 milyar dolarlık “zaman makinesi”, gökbilimcilerin evrenin milyonlarca yıl önce neye benzediğini incelemelerine yardımcı olacak. James Webb’in neden zaman makinesi olarak adlandırıldığına baktığımızda şunu söylemek yeterli -: her şey ışığın hareketiyle alakalı. Uzaya baktığımızda aslında gördüğümüz objenin geçmişini görüyoruz. Örneğin Ay’a baktığımızda aslında yaklaşık 1 saniye önceki halini görüyoruz. James Webb Uzay Teleskobu hem Dünya’dan 1.2 milyon kilometre uzakta bulunması hem de kızılötesi görüntüleme imkanına sahip olması nedeni ile Webb, Dünya’dan veya Hubble ile gözlemleyemeyeceğimiz geçmişi görebiliyor. Webb’in evrende 13.5 milyar yıl önceki yıldızların ilk ışıklarını tespit edebilmesi umuluyor. Şu anki fotoğraflarda ise evrenin yaklaşık 4.6 milyar yıl önceki halini görüyoruz.
13 Temmuz 2022 itibariyle 4 fotoğraf yayınlandı. Kısaca değinmek gerekirse biri gaz devi Was-96b’nin buharlı atmosferi, Güney Halka Nebulası, Stephan Beşlisi ve Carina Nebulası. Yayınlanan son görsel Carina nebulası ise adeta la crème de la crème.
Büyük Patlama’yı gösterebilecek bir teleskop bir gün çıkacak mı? İşte bu teleskopların hepsi o teleskop için hazırlık ve işin heyecan verici yönü de bu. Görüntüler evren içinde bir kum tanesi olduğumuzu yüzümüze çarparak insanı büyülüyor. Teleskobun daha görevinin başında olması ise işin güzel yanı.
Kim bilir 200 yıl sonra ne görüntüler çekilecek. Belki de başka gezegenlerde farklı yaşam biçimleri keşfedilecek ve iletişime geçilip fikir alışverişinde bulunulacak. En acısı da -belki de iyi ki- bunların hiçbirini görmeye yaşam süremiz yetmeyecek.