Henüz İstanbul’da iletişim tasarımı bölümünde okurken başlamıştı. Mezun olduktan sonra ara yüz ve etkileşim tasarımı alanında yüksek lisans yapmak için 2007 senesinde Avusturya’ya taşındım. Su an Münih’te insan – makine ilişkisi üzerine profesyonel olarak çalışıyorum. Prothesengott reaktif bir tasarım mantığı ile geliştirilmiş bir prototip, çok farklı yerlere açılabilecek bir tekno-kültür projesi ama insanın sadece gözlemci olduğu mantar – makine ya da makine – makine ilişkileri üzerine yeni şeyler üretmek ilgimi çekiyor.
Aslında bahsedilen alanların sınırları hiçbir zaman kesin hatlarla birbirinden ayrılmış değildi. Ama önce sanayi devriminin getirdiği büyük dönüşümler daha sonrasında dijital otomasyon sistemlerinin hayatin neredeyse her an ve noktasına nüfuz etmeye başlamasıyla birlikte bu sınırlar gittikçe bulanık bir hal aldı. Dolayısıyla daha fazla düşünür, tasarımcı ve sanatçı bu konularla ilgilenir oldu. Bu projede Freud’un bu meselelere dair öne sürdüğü basit bir argümandan yola çıkıyoruz mesela. İnsan – teknoloji ilişkisi deneyimlerimiz, hatalarımız ve hatalarımızdan öğrendiklerimizle şekillendi ve şekillenmeye de devam edecek.
Lalin Future Tellers sergisi için iletişime geçtiğinde yeni bir proje üzerine düşünmeye başladım. Hayatimizi büyük boyutlarda etkileyen teknolojilerin genelde vücut sahibi olmaması üzerine düşünüyordum.
İnsan vücudunun algılayamadığı şeyleri algılayan sensörler, bunların birer uzantımız haline gelmesi, dokunulabilir bir forma / yüzeye dönüşmesi üzerine arkadaşım Konrad ile konuşurken, teknoloji felsefesi ve Prothesengott kavramına geldik. Sonra projenin geliştirilmesi, en doğru şekilde yazıya dökülmesi ve iyice temellendirilebilmesi için arkadaşım Mehmet Ekinci ile beraber çalıştık.
Prothesengott su an birinci versiyonunda. Toplam 4 haftada üretildi Basit ama insanın sahip olmadığı bir yeteneğe sahip.
İleride icat edilecek olan sibernetik organizma nasıl olacak bilmiyorum ama su an bu alanda çalışan insanların ürettiği spekülatif projelerden ve deneylerden parçalar taşıyacağı kesin.
Günümüz teknolojilerinin çoğuyla farkında olmadan etkileşim halindeyiz. Bu bilinçsiz etkileşimimiz kapalı sistemler tarafından kaydediliyor, data yığını olarak bir yerlerde saklanıyor. Sistemle etkileşime girmemeye / kullanmamaya karar verdiğimiz an bile o sistem açısından bakıldığında önemli bir etkileşim ani olarak kaydediliyor.
Burada direnmek; geliştirilen, üretilen yeni teknolojiler ve bunların birden çok alan -gündelik hayat, siyasal hayat, ekolojik hayat- üzerindeki etkilerine çeşitli tepkiler veren kullanıcının bir söz ve kontrol sahibi olması, bu teknolojileri hack’leyebilmesi, geliştirmesi, dönüştürmesi ya da gerekirse hayatından çıkartabilmesi anlamına geliyor.
Gelecek teknolojileri ile olan ilişkimizi genelde iyi-kötü ya da heyecanlandıran-korkutan gibi bir ikilikte düşünmüyorum.
Teknolojiler üretiliyor, bizimle bir şekilde etkileşime geçiyor, devamlı değişerek birer uzantımız haline geliyor veya yok oluyorlar. Prothesengott kavramının geçtiği “Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları” kitabında Freud’un beni en cok etkileyen cümlesi insanların bütün bu teknolojik gelişim ve bu Tanrıvari yaratma gücüne (Gottähnlichkeit) rağmen kendilerini mutsuz hissediyor olmaları üzerineydi.
Genelde sergilediğim projeleri davet geldikten sonra serginin konusuna göre yapıyorum.
Gündelik 9 – 18 hayatimin dışında yeni bir çerçevede yeni projeler üretmek için bahane oluyor.
Fırsat olursa daha önce Contemporary İstanbul için yaptığım mantar – makine ilişkisi üzerine olan Franz’ın yeni ve bütün sureci kaplayan bir versiyonunu yapmak istiyorum.
Lojistik ve zamana dair bir takım aksaklıklar yasamıştık.
Özel bir mesajım yok. Umarım daha çok proje üretebilirim.