Sanat ve moda kavramlarının dört asrını biraraya getiren sergi Susan Sontag’ın 1964 yılında yazıya döktüğü Notes on Camp essay’ini baz alarak hazırlandı. Tasarımcılar Camp kavramını sınırları aşan bir dille yorumlayarak sergiledi. Camp fikri hayatımıza politik ve sosyal anksiyetenin en yüksek olduğu bir toplumda 60’larda girdi. Ve sosyal sınıf kavramının sınırlarını zorladı.
‘Kasıtlı’ kelimesi Camp topluluğunun içinde bir kod olarak benimsenmiş ve bu LGBTQ+ toplumunun birbirleri ile iletişiminde toplum baskısından kurtulmak için kullanılan bir nevi güvenli kelime haline gelmişti. Sergi alanı içindeki koridorların bazıları “fısıltı koridorları”ismi altında oluşturularak kasıtlı olarak dar ve klostrofobik hale getirilmiş ve bu da Camp fikrinin içindeki gizem, sır ve bu fikrin dna’sını oluşturuyor.
Özgürlük kavramını kutlayan ve özgür olmanın değerinin öğreten ‘Camp’ aslında politik bir mesaj… Ve LGBTQ+ toplumunun bu fikirleri şimdi sanılandan çok daha önce benimsediğinin bir kanıtı.
Şimdi hepimiz özgürlük ve kimlik kelimelerinin arkasındaki anlamı kutlayalım!