Genç ve gelecek vadeden bir orkestra şefi ve müzisyen olarak müzikle ilgili hedefleriniz nedir? Neyi başarmak istiyorsunuz?
Patrick Hahn: Yaptığımız müzikle insanlara ilham vermek, onları düşündürmek ve kararları konusunda bilinçli olmalarını sağlamak istiyorum. Bu kulağa soyut gelebilir ancak tüm müzikler, her bir farklı bireyde, farklı bir tür duyguyu tetikler. Spesifik bir mesajı iletmekle ilgili bir derdim yok, müzik deneyimimizden neyi alacakları dinleyicilerin kendilerine kalmış.
Müzik eğitiminiz ve tecrübeniz dünya görüşünüzü ve kişiliğinizi nasıl şekillendirdi?
Patrick Hahn: Bir orkestra şefi olarak çok seyahat ediyorum ve her zaman farklı kültürlerden, geçmişlerden çok farklı insanlarla çalışıyorum. Bu nedenle dünyamızda çok fazla çeşitlilik görüyorum ve İstanbul benim için bu açıdan çok ilginç bir yer oldu. Kendimi çok açık fikirli bir insan olarak tanımlarım ve sanat dünyasında bunun çok yaygın bir tavır oluşunu seviyorum.
Klasik müziğin günümüz dünyasındaki rolü nedir?
Patrick Hahn: Klasik müzik, insanlara “modern” müzikten farklı şekillerde dokunur. Bir orkestra konserini, opera performansını veya oda müziğini (ister seyirci olarak, ister sahnedeki müzisyen) deneyimlemek için bir araya gelerek, çevrenizdeki insanlarla bağlantı kurar ve duygularını paylaşırsınız. Birlikte müzik yapmanın veya dinlemenin gücü çok büyük ve bunun kişinin karakterini daha iyi şekillendirmesine yardımcı olduğuna inanıyorum.
Yüz yıllık bir müzik eseri bugünkü dünyamızda nasıl anlam buluyor? Müzik, geçmişle geleceği nasıl birleştirir?
Patrick Hahn: Klasik müzik zamansızdır. Tabii ki zamanla gelişti. Mozart bugün büyük olasılıkla, tasarlandığı zamandan farklı bir şekilde icra ediliyor, ancak modern dünyamıza getirdiği mesaj ve neşe farklı değil. Yine de, herhangi bir müziği dinlemekten edinilen duygular ve deneyimler oldukça benzersiz ve kişiseldir. Bu yüzden; bir müzik eserinin insanlar için ortak bir anlamı olduğuna inanmıyorum, bu da her birini çok daha ilginç kılıyor.
Müziğinin ve dünyanın durumu açısından geleceği nasıl görüyorsunuz?
Patrick Hahn: Ne yazık ki, müzik eğitiminin gençler için önemini gösteren birçok çalışma olmasına rağmen, devlet okulları sisteminde müziğin önemi giderek azalıyor. Birlikte müzik yaparak gençler duygularını şiddet içermeyen bir şekilde ifade etmeyi ve diğer insanlara saygı duymayı öğrenirler. Neyse ki, birçok orkestra gençleri müziğe mümkün olduğunca erken dahil etmek için eğitim programları yaratmaya başladı. Bu, müziğin dünyamızdaki geleceği hakkında olumlu düşünmemi sağlıyor, çünkü birçok insan için müziğin öneminin kaybolmayacağına eminim.
Sizce geçen yıl klasik müzik sahnesini nasıl etkiledi?
Patrick Hahn: Bu çok uzun sessizlik dönemi birçokları için korkunç, bazıları için de verimli geçti. Bir yandan sanat dünyası daha yaratıcı ve hünerli olmaya zorlandı. Küçük projeler, oda müziği, canlı yayın konserleri, yeni icat edilmiş formatlar ile herkesin alışılmışın dışında düşünmesi gerekti. Bunun heyecan verici olduğu kadar, yıkıcı bir etkisi de oldu: Birçok küçük konser salonu ve topluluk operasyonlarını kalıcı olarak sonlandırmak zorunda kaldı. Birçok serbest müzisyen mesleğini tamamen farklı bir şeye dönüştürdü, çünkü artık sanatçı olarak para kazanamaz hale geldiler. Şimdi hepimiz yaralarımızı sarabilmek adına, mümkün olan en kısa sürede ve en güvenli şekilde, canlı izleyiciler için performans göstermeye geri dönebilmeyi umuyoruz.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’yla çalışacağınız dönemden neler beklemeliyiz?
Patrick Hahn: Seçkin solist ve şeflerle birlikte, BİFO’ya ve dinleyicilerine, iyi ve daha az bilinen başyapıtları bir arada sunabilecek olmaktan büyük heyecan duyuyorum. Birbirimizden bir şeyler öğreneceğimiz çok zengin bir ilişki olacağına eminim, sonuçta her müzisyenin ayrı bir ruhu var ve hepimiz birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz.
Türkiye’deki klasik müziği ortamına dair gözlemleriniz neler?
Patrick Hahn: Maalesef Türkiye’yi ve BİFO’ya ilk ziyaretim covid-19 krizinin ortasındaydı. Bu yüzden Türkiye’deki klasik müzik sahnesini daha yakından keşfetmem gerekiyor. Yine de sanata ve müziğe olan ilgi ve yüksek kalite beni neşelendiriyor. Özellikle İstanbul’un çok renkli bir sanat ortamı var. En kısa zamanda keşfetmek için sabırsızlanıyorum.
Çeşitli ülkelerde farklı orkestralar için çalıştınız. Hangi şehirde veya kültürde olduğunuza göre müziğe farklı yaklaşıyor musunuz?
Patrick Hahn: Orkestralar oldukça evrensel hale geldiler, üyeleri dünyanın her yerinde eğitim görüyorlar. Tabii ki gelenekler oldukça farklı, bu yüzden kendi kişiliğimden ve müziğe dair vizyonumdan çok şey katarken mevcut geleneklere de saygı göstermeye çalışıyorum. Bu yüzden farklı şehirler veya kültürler arasında ayrım yapmamaya çalışıyorum, müzik evrensel bir dildir.
Orkestralar farklı şeflerle çalışmaktan ne tür bir deneyim kazanabilir? Bir orkestra şefi bu bu açıdan vizyonunu nasıl zenginleştirebilir?
Patrick Hahn: Farklı orkestra şeflerinin belirli müzik parçaları hakkında farklı yorumları ve görüşleri vardır. Bu nedenle orkestraların farklı görüşlerden fikir alması çok yararlıdır. Elbette bir çeşit süreklilik olmalı ama her zaman farklı alanlarda uzmanlar mevcut. Bir orkestra barok müziğe yönelmek istiyorsa, neden bu tür repertuarda belirli uzmanlığa sahip bir şefle çalışmayasınız ki? Tersi de düşünebilir, şefler de orkestraların geleneklerinden öğrenebilirler. Bu yüzden bu tip ilişkilerde hepimiz büyür ve birbirimizden faydalanırız.
Müziğin ötesinde nelere önem veriyorsunuz?
Patrick Hahn: En çok sevdiğim şeyi yapabildiğim için inanılmaz mutluyum; müzik yapmak. Bunun dışında ben biraz aile insanıyım. Çok seyahat etmeme rağmen, seyahatler arasında mümkün olduğunca arkadaşlarımla ve ailemle buluşmayı her zaman severim. Yaptığım müzikle diğer insanlara neşe getirebildiğim ve onlara ilham verdiğim sürece, hep tatmin olacağım.