Lamia Lagha ile ilk kez Paris’te Rue Montorgueil civarında köşe bir kafede tanıştık. Lamia’nın vurdumduymazlığı ve açık görüşlülüğü sayesinde hemen çok iyi anlaştık… O bir stilist ve çok da yetenekli. Modanın değişen hızı, Paris’te yaşamak ve çalışmak hakkında konuştuk. Gerçekten eklektik zevkleri ve düşünceleri olan bir kız.
Lamia Lagha: Uyandığımda hiç bir zaman aklımda aynı fikirler gelmiyor; her zaman duruma, bir önceki güne ve nasıl hissettiğime bağlı oluyor. Şu anda, çoğunlukla uyandığımda şöyle düşünüyor oluyorum: “Umarım kahve kalmıştır ve umarım yağmur yağmıyordur.” Sabahları uyanmak için her zaman kahveye ihtiyacım oluyor yoksa bütün gün küçük bir sebze gibi geziyorum. Çoğu zaman görüşmeler için Paris’te yürüyorum/koşturuyorum, bir şeyler alıyorum veya sadece vintage mağazalar, kitap dükkanları veya sanat galerileri arasında tur atıyorum. Paris bunun için harika bir şehir. Özellikle çekimlere hazırlanırken yağmur yağmaması çok daha kolay oluyor. Ayrıca söylemeliyim ki metronun büyük bir hayranı değilim.. Zamanının büyük kısmını yer altında geçirmek için bu şehir fazla güzel.
Lamia Lagha: Sanırım özellikle Paris gibi bir şehirde her zaman zorlu anlar oluyor. Ama bence zorluklarla karşılaşmak da çok önemli. Bu, öğrenmenize ve yaptığınız şeyi neden yaptığınızı, yaptığınızın ona değip değmediğini veya sizi mutlu edip etmediğini düşünmenizde yardımcı oluyor. Paris’te yaşadığım son 7 yıldır bayağı zorlukla karşılaştım. Şu ana kadarki en büyük zorluğun Fransızca öğrenmek olduğunu düşünüyorum.
Fransızca konuştuğunuzda hayat kesinlikle çok daha kolay!
Lamia Lagha: Bir çok insan bana ilham veriyor, apartmanımın önünde yaşayan, her gün saatlerce dışarı bakan o yaşlı teyze ya da örneğin sadece Barbés’yi geçerek Montmartre’da yürümek ve bu inanılmaz çok kültürlülüğü, farklı yüzleri, farklı giysileri ve renkleri, kokuları görmek… Bunlar bana çok ilham veriyor! Özellikle bu bölgedeki insanları izlemeye bayılıyorum. Dünyada seyahat edermiş gibi oluyor. Montmartre’ı çok seviyorum çünkü orası küçük bir köy gibi ve her sokak size başka bir dünya sunabiliyor. Pigalle, Barbés, Abbesses.. hepsi birbirinden farklı ve bazen sadece bir sokakla birbirlerinden ayrılıyorlar.
Lamia Lagha: Bence Paris’teki bir kaç sezondur moda çok değişti. Uzun zaman sadece Chanel, Yves Saint-Laurent, Givenchy, John Galliano gibi isimleri duymaya alışmıştık. Paris çoğunlukla çok klasik, çok şık, moda anlamında çok güvenli, ama şuanda olan büyük bir hareket ve değişim var. Buna yeni doğan bir nesil diyebilirsiniz. Paris’te yetenekli genç tasarımcılar ortaya çıkıyor ve modanın klasik biçimlerini değiştiriyorlar. Çizgiyi aşma konusunda risk almaktan korkmayan tasarımcılar ve bence bunları hepimiz görüyoruz ve hissediyoruz. Sanırım herkes o hareketi konuşuyor. Benim içinse her şey gitmesi gerektiği gibi. Bence sadece şansın kapılarını çalmasını bekleyen bir çok harika genç yetenekli tasarımcı var. Onları desteklememiz ve daha fazla tasarımcı, sanatçı, fotoğrafçı ve stiliste daha fazla şey yapmaları ve yeteneklerini göstermeleri konusunda yardım etmemiz gerektiğini düşünüyorum… Ayrıca değişik insanlara projeler üzerinde çalışma şansı vermekten ve aynı eski kişilerle takılıp kalmamalarını sağlamaktan korkmamak gerek. Bu farklılığı yaratan değişimi getirir.