2021 yılının Mayıs ayında dijital sanatçı Mason Rothschild’ın 23,500$’a satılan ‘Baby Birkin’ isimli NFT’si ile dijital dünyada elde ettiği başarının başlangıç noktası olan bu hikaye, sanatçıyı MetaBirkin projesine iterek; günümüzde gerçekleşen ve metaverse evreninde ne tarz ürünlerin sanat eseri olarak pazarlanamayacağını belirleyen mahkemenin sebebi oldu.
Kasım 2021 yılında, her rengi ve deseni bulunabilen kürklü dijital MetaBirkin’ler, Hermès’in dikkatini çekerek marka haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle bir itiraz metni yayınladılar. Rothschild, bu itiraz metnine karşı her ne kadar Birkin’leri bir kültürel dönüm noktası olarak görüp yorumladığını iddia etse de; Hermès’in dijital sanatçıya karşı bir dava açmasına engel olamadı. Fakat, geçtiğimiz günlerde sonuçlanan bu davaya göre, Mason Rothschild’ın MetaBirkin NFT’leri sanatsal bir yoruma sahip olmadığı, ticari marka ihlali, dilution ve siber işgal gerekçeleriyle suçlu bulundu.
Bu kararın sonucuyla birlikte dijital sanat ve fiziksel modanın ilişkisine dair tartışmalarsa bitmek bilmiyor. Moda gibi metaverse de bireyin kendini nasıl ifade etmek istiyorsa bunu rahatça destekleyen, fırsat sunan bir platform. Ancak, mülkiyet konusu sanal ortamda en büyük sorunlardan bir tanesi. Mason Rothschild’a karşı dava açan dev marka Hermès gibi dijital platformdaki mülkiyet üzerinden bir mücadeleye sebep oluyor.
Fiziksel dünyada giydiğimiz, el ile tutabileceğimiz şeylere kolayca sahip olabiliyor, aidiyetini kanıtlarken; metaverse’de dijital kıyafetler sadece sanal bir ortamda mevcutlar. Bu sanal kıyafetlerin nasıl satın alınabileceği, kullanılabileceği konusu; Hermès ve Rothschild’ın mahkemesini hatırlatarak, kimlerin bu ürünlerin üretiminde tasarımcı haklarına sahip olacağı büyük bir soru işaretine sebep oluyor.
İşte tam bu noktada, davanın sonucundan destek alan Hermès, MetaBirkin’lerin bir taklit olduğu ve ileride NFT dünyasınada kendi ürünlerini pazarlayabilme ihtimaline karşı, dava sonucuyla birlikte, Rothschild’dan elde ettiği tahmini toplam karı 231,055.76$’ı istedi. Böylece, moda devlerinin bu sanal ortamda bulunma dedikodularını kesinleştirerek markalar IP adreslerinin metaverse’de daha fazla korumaları gerektiği anlaşılıyor.
Dava sonucuysa elbette tartışmaların fitilini ateşledi; Warhol davasını hatırlayanlar, hakimin kararının sanat tarihine ve metodolojiye dayanmadığını, dev markanın bir sanatçıya karşı bu davayı devam ettirmesi, kendi imajları için olumsuz bir etki yaratabileceği söylendi.
Görünen o ki, 8 Şubat’ta çıkan bu karar, dijital malların ve NFT’lerin değerinin bir onayı olmasıyla birlikte, gerçek hayattaki lüks markaların dijital kopyalarının bile anlamlı bir değere sahip olduğunu gösteriyor. Lüks markalar dijital dünyada dahi kültürel statüsünü korumaya devam ederken sanal ortamdaki ürünlerin yüksek fiyatlarda satılmasını bir yandan haklı çıkarıyor.