Saint Laurent FW25 Men’s Goes Thigh High

NewsJanuary 30, 2025
Saint Laurent FW25 Men’s Goes Thigh High

Klasik olmanın derinliklerinde, bir yerde bir başkaldırı yok mu? Saint Laurent FW25 evreninde, bildiğini yapmanın, kendine has olmanın ve bir imzaya dönüşmenin inatçı doğasıyla karşı karşıyayız. İlhamını beyaz perdeden alan ev, bu kez Robert Mapplethorpe’un görsel dünyasını koleksiyonun kimliğine işliyor. Dramatik, kısık ışıkların arasında Bourse de Commerce; içinde ise mükemmel bir harmoniyle keskin, kararlı ve baştan sona kendi halinde bir Saint Laurent var.

Cinsiyet formlarına yönelik tavır bu koleksiyonda da oldukça baskın. Seksi maskülen görünümler, feminen şekillerin ve yumuşak dokuların içinde kontrastlı bir resme dönüşüyor—bu yaklaşıma Saint Laurent’ın geçen sezona ait defilesinden zaten aşinayız. Ancak koleksiyon, tanıdık bir çerçevede kalıyor; Anthony Vaccarello kutunun dışına pek de taşmamayı tercih etmiş.Peki sezonun en büyük sürprizi ne mi? Deri balıkçı çizmeleri.

Yine de bazen sıradan olan, dahiane olabilir ve bu defile tam olarak bunu işlemiş. Vaccarello, ofis stilini en keskin, en seksi versiyonuna dönüştürerek “Ofis artık seksi bir yer mi?” sorusunu sorduruyor. YSL DNA’sına has bir tavırla bu görünümler, kalın bir puro kadar güçlü bir his bırakıyor. Geniş yakalı, bele oturan kusursuz deri paltolar, Mapplethorpe’un ikonik Polaroid otoportrelerindeki neredeyse imzası haline gelmiş siyah deri ceketi referans edinmiş. Defile notlarında, gösterişli tüy detaylı paltolar ve çift düğmeli ceketlerin deri çizmelerle kombinlendiğinde bağlamlarından koparak bambaşka bir anlam kazandığı özellikle vurgulanmış. “Tehditkâr, baştan çıkarıcı bir zarafet” olarak tanımlanan bu duruşa itiraz etmek zor.

Mekan, gösteriye fazla drama katmadan alan açıyor. Podyum boyunca uzanan altın kristal avizeler, markanın 1975-2001 yılları arasında Haute Couture koleksiyonlarını sunduğu Intercontinental Hotel balo salonuna bir gönderme yapıyor. Gösterişli ama abartısız, yerinde bir referans. Fazla yorum yapmaya gerek yok—yorumlanabilecek pek bir şey de yok açıkcası. Yüzeysel bir detaycılık hakim, ki bu da tam anlamıyla bütünsel bir koleksiyon deneyiminden daha çok son anda bir araya getirilmiş bir runway şovu gibi hissettiriyor. Bu ya mirası daha içgüdüsel bir yerden okumanın işareti ya da yakında köklü bir değişimin kapıda olduğunun… Kim bilir?

Author: TUNGA YANKI TAN

RELATED POSTS