Soufiane Ababri arzu, eşcinsellik ve dışlanmışlık üzerine benzersiz ve samimi bir anlatıyla karşımıza çıkıyor. Faslı sanatçı, The Curve’u tuvaline dönüştürerek sosyolojiden, felsefeden ve batı eşcinsel alt kültürünün kanonundan alıntılar ile; diğer erkeklerle gerçek ve hayali karşılaşmalar üzerine hikayeler anlatıyor.
Ababri, sanatçı kimliğinin yanında tarihsel aktivist rolünü eline alıp sürekli değişen merceğinin yumuşak anlatımıyla izler ortaya koyuyor. Yahya ibn Mahmud al-Wasiti’nin on üçüncü yüzyıldan kalma bir illüstrasyonundan ilham alan sanatçı, vizyonunu kendine özgü kökleri üzerinden kurguluyor.
Bu köklerin arasında, Arapça Zayin (ز) harfiyle karşılaşıyoruz. Bu, eşcinsel erkekler için kullanılan aşağılayıcı bir terim olan ve yakın arkadaş anlamına gelen “Zamil” kelimesinden türeyen “Zamel” kelimesinin ilk harfi. Onun bakış açısı, azınlık gruplarının bakışlarını empatiyle ifade ederken, erotikleştirerek hem Batılı hem de Batılı olmayan deneyimlerden yola çıkıyor.
Ababri için mekan tasarımı ifadeyi ön plana çıkarıyor. Eserlerine kendi hayat döngülerini bulmaları için alan tanıyan bir sanatçı olarak The Curve, sergide büyük role sahip. Ababri bundan şöyle söz ediyor: “Bir sanatçı kendisine sunulan alana karşı her zaman gerilim içindedir ve The Curve’ün yapısını sosyal determinizm üzerine düşünmek için kullanmayı umuyorum – kendi taciz deneyimlerim ve “zamel” hakareti benim hayatımı nasıl şekillendirdi? Bu alanda cevaplanıyor.“
Samimiyet ve cinselliğin geleneksel temsillerine meydan okumak ve bunları alternatif bir kanona dönüştürmek, Ababri’nin sıklıkla sahip olduğu motivasyon. Sanatçı illüstrasyonlar, dans ve set tasarımı aracılığıyla bu amacı kendi objektifinden gerçekleştirmekte. Toplumsal cinsiyet rollerini, toplumsal dinamikleri, erotizmi ve bu sefer ötekileştirmeyi irdeleyen hikayeler dinliyoruz.
Ababri’nin çalışmaları Paris, Anvers, İstanbul, Londra, Berlin ve memleketi Rabat’ta sergilendi. Benzersiz bakış açısı geniş bir Avrupa ağında karşımızda. Ve şimdi Haziran sonuna kadar The Curve, Londra’da.