A Celebration of Sunshine: Adam Brown

FashionJune 7, 2017
A Celebration of Sunshine: Adam Brown

Yaz geldi, etrafınızı deniz kenarında bile podyumdan az önce çıkmış kadar şık görünen kadınlar sarabilir… Buna hazırlıklısınız, evet! Peki ya erkekler?

Onların da şık bir görüntüye sahip olmaya hakkı var, değil mi? Erkek mayolarının stilsiz görüntüsünden duyduğu rahatsızlıkla yola çıkan Adam Brown, “yüzme şortu değil, giydiğinizde yüzebileceğiniz şortlar” üretme fikri ile yarattığı markası Orlebar Brown ile; yaza, denize, güneşe ve tatilde olma hissine hak ettiği övgüyü verenlerden… Bu radikal markayı, kurucusundan dinliyoruz!

Fotoğrafçılıktan moda dünyasına geçiş yaptınız ve geçiş son derece özel bir konseptin yaradılışıyla oldu. Orlebar Brown’un hikayesini anlatır mısınız? Ne tür ihtiyaçlarla, nasıl ve nerede doğdu?

Fotoğraf çektiğim doğru, ama kendimi hiçbir zaman bir fotoğrafçı olarak tanımlamadım. 2005 Şubat ayında bir arkadaşımın Rajastan’daki 40’ıncı yaş gününe davet edildim. Katılan misafirler tasarımla ilgileniyordu ve kendilerine has bir stile sahipti. Otelin havuzundaysa durum biraz daha farklıydı. Kadınlar harika görünüyordu ama erkekler slip, uzun ya da boksör tarzı mayolar giyiyordu. Öğle yemeği için üstümüzü değiştirecektik. Bu an, Orlebar Brown fikrinin şekillenmesi anlamında önemliydi. Bir yüzme şortu değil, erkeklerin yüzerken de giyebileceği bir şort tasarlamak istiyordum. Plajdan doğrudan bara ya da öğle yemeğine gidebileceğiniz ısmarlama bir yüzme şortu fikriydi.

“Ismarlama” diyoruz çünkü bu şortlar erkek pantolonlarının geleneksel kalıbına göre tasarlanıyor. Bir Orlebar Brown yüzme şortu için 60 unsur kullanılıyor. Birçok markanın koleksiyonunda yüzme ya da tatil segmentleri bulunsa da bunlar hiçbir zaman odak noktası olmuyor. OB’yi plajın ve havuzun ötesine geçirip tatil yerine taşımanın bir sonraki mantıklı adım olduğuna karar verdik. 2010 yılında da ilk tişört, polo yaka tişört ve gömleklerimizi piyasaya sunduk.

Neden ısmarlama bir yaklaşım edindiğimize gelince, mevzu aslında ürünün vücuda nasıl oturduğu. Herhangi bir vücut tipine sahip bir erkeğin kendisine uygun geleneksel bir takım elbisede daha iyi göründüğüne inanıyoruz; çok dar ya da çok bol olursa güzel durmaz. Geleneksel ısmarlama yaklaşımını benimserseniz ve giydiğiniz kıyafet bedeninize tam oturursa sizi çok daha güzel gösterir.

Bir de lastik belli bir pantolonu asla giymeyecek bir adamın neden bir anda bu şortu plajda giymeyi seçtiğini asla anlayamadım. Kimse bu sorumu henüz yanıtlayabilmiş değil.

Bu markayı Julia Simpson-Orlebar adlı bir üniversite arkadaşımla kurdum; yani markanın ismi soyadlarımızın bir kombinasyonu. Hala çok iyi iki arkadaşız ama Julia’nin üç çocuğu olduğundan girişimcilik hayatı pek ona göre değil.

Markanızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Tatil giysilerine ısmarlama bir yaklaşım takınıyor. Gün ışığı, seyahat, mutluluk ve iyi anılara bir övgü niteliğinde…

Plajdan sokak stiline geçiş sağlayan bir marka yarattınız. Tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?

İlhamın insanın çevresinde bulunduğuna inananlardanım. Size bir fikir verecek şeyi ne zaman göreceğinizi, duyacağınızı ya da hissedeceğinizi asla bilemiyorsunuz.

Orlebar Brown’u bir dönemle tanımlayacak olursam 1960-70’lerin ortalarındaki havuz başı ve tatil köyü fotoğrafları derdim. Slim Aarons-Hotel du Cap/Roc Pool imajı Orlebar Brown’u mükemmel özetliyor. Doğal su veya denizin güzel bir yapay yüzme havuzuyla harmanlanması fikrine bayılıyorum. Sarp kayalıklar, göz alıcı beyaz modernist mimari, gün ışığı, geniş bir gökyüzü ve keyifli insanlar… Ve çok satan fotoğraf baskılı şortlarımız. Herhangi bir Orlebar Brown listesinin daimi zirvesi.

Bana ilham veren diğer şeyler de Wham’in Club Tropicana videosu, Alain Delon’un Purple Noon’daki hali, Bruce Weber (Vogue Amerika) ve 1970’lerin ortalarında Mustique… Bir de Mick Jagger ve Jerry Hall yılları.

Bir de Alastair Gordon’ın Weekend Utopia: Modern Living in the Hamptons kitabı. Bu muhteşem kitap OB’nin ruhunu çok iyi anlatıyor. Bir hafta sonu ütopyası… Daha iyi ne olabilir?

Moda sizin için ne ifade ediyor?

Giysilere bayılıyorum; renk, yapı, kumaş, detaylar ve menşei çok önemli. Hayatımın podyumda olan bitenlerle fazlasıyla ilgilendiğim bir döneminde değilim. Nasıl giyinmek istediğime dair bir fikir oluşturdum. Daima değişse de aşağı yukarı aynı prensiplere bağlı kalıyor.

Yenilik ve değişimin tazeleyici bir yanı olsa da sevdiğim çoğu şeyin şu anda anlamlı olduğunu, beş yıl önce ya da sonra da pekala giyilebileceğini fark ediyorum. Bir yandan yeni, taze ve heyecan verici olurken diğer yandan zamansız, klasik ve çok yönlü olmak da mümkün.

Moda endüstrisinde nasıl bir farklılık yarattığınızı düşünüyorsunuz?

Yüzme konusunda yeni bir kategori yarattığımızı söyleyebilirim. Yüzme piyasasında spor, sörf ve riviera alanları hep olduysa da bu hikayeyi dördüncü ve daha kişisel bir alan açarak tamamladık. Karakterinin özünde bir İngiliz dokunuşu olsa da kesinlikle tüm dünyanın görebileceği beynelmilel bir tarafı da var.

Bence markamızın farkı yaptığımız her işin OB klasik yüzme şortu etrafında evrilmesi. İstediğimiz gibi olmadıysa ya da yüzme şortlarının yanında sergilenemiyorsa o halde Orlebar Brown’da yeri yok demektir. Bunu yaparak genç bir yaklaşımla yeni bir kategori açtık ve genel anlamda yüzme piyasasını canlandırdık; tabii bunu büyük bir keyifle yaptık.

Orlebar Brown için bir sonraki adım nedir?

Son aylarda yüzme ürün yelpazemizi genişletmeye başladık. Son 10 yıldır ikonik OB klasik şortumuza ve özellikle de Bulldog modeline odaklanıyorduk. Artık daha sportif olan Jack ve Bulldog Adventure modellerimiz de var. Farklı fiyat aralıklarında olsa da diğer tüm ürünlerimizle aynı ilhamı ve DNA’yı paylaşıyor; yalnızca farklı karakterlere sahipler. Her iki yeni model de daha aktif bir ruha sahip ama yine de Orlebar Brown’dan ayrılmıyor.
Bir de TUMI’yle OB Edition bez çantamızı piyasaya sürdük; gerçekten harika oldu. #SnapShorts uygulamamızın yeni versiyonunda müşterilerimiz şortlarını daha hızlı kişiselleştirebiliyor. Dünyaca ünlü DJ Sam Feldt ve Beautiful Destinations’dan değerli arkadaşlarımız Tom ve Jeremy Jauncey de hikayelerini paylaşıyor.

Author: Büşra Sanuk

RELATED POSTS