Cold as Ice: Selcen Ergun

Arts & CultureOctober 15, 2023
Cold as Ice: Selcen Ergun

Bir sinema eseri sadece kameradan gördüklerimizle değil; var olan zorluklar, mutluluklar, sıkışmışlıklar ve bizleri final haline götüren iç yolculuklarla şekillenir. Başrolünde Merve Dizdar’ın yer aldığı “Kar ve Ayı”nın yönetmeni Selcen Ergun ile soğuk ancak bir o kadar da etkileyici bir atmosferin içine doğru adım atıyoruz. “Kar ve Ayı”nın gizemli havası bizleri giderek sarmalarken Selcen Ergun’un içsel dünyasında buluşuyoruz ve görünenin de ötesine geçiyoruz.

”Kar ve Ayı” filminin atmosferi oldukça etkileyici ve karanlık. Bu atmosferi yaratırken ilham aldığınız sanatçılar veya eserler nelerdi?

Selcen Ergun: Kar ve Ayı üzerine çalışırken filmin atmosferi başından beri çok önemli ve baskındı. Dünyanın farklı köşelerinde birçok yere de uyarlanabilecek, masalsı, zamansız ve mekansız bir kasabaya seyirciyi davet edebilecek güçlü bir atmosfer gerekiyordu. Sonsuzluğa uzanan bembeyaz karın etkileyiciliğinin tam tersine, kar nasıl endişe verici olur, nasıl diğer ana karakterler gibi doğa da karın değişimi ile birlikte film boyunca değişir, dönüşür, bazen huzurlu ve sakin, bazense tedirgin edici ve tehditkar olur… Nasıl bir karaktere “Altında ne ayıbı saklıysa şu kar da kalkmadı gitti.” dedirtir… Tüm bunların üzerine hem ortak yazarım Yeşim’le, hem de görüntü yönetmenimiz Florent ile çokça konuştuk.

Ben atmosferik filmleri çok seviyorum, atmosferik romanları da öyle. Bir taraftan da tasarım ve fotoğrafçılık geçmişim var. Senaryonun işleyişi, karakterlerin derinliği kadar atmosfere de bu kadar kafa yormamda tüm bunların mutlaka etkisi vardır. ‘Kar ve Ayı’nın dünyasının belli bir sanatçıdan ya da eserden ilham aldığını söyleyemem. Daha çok mekan seçimi ve o mekana az önce bahsettiğim göz ile bakıp, gerilimi, kuşkuyu, sonsuz boşluk içinde karakterlerin sıkışmışlık hissini destekleyecek görsel bir dil kurma isteği bu açıdan belirleyici oldu. Kuzey Avrupa gerilim, suç, polisiye filmlerini ve dizileri çok severim. Onların o çok soğuk ve soğukluk içinde tedirgin edici dünyalarına daha yakın buluyorum ‘Kar ve Ayı’nın dünyasını.  

Filmin temel sembolizmi hakkında konuşabilir misiniz? Kar ve ayı sembollerinin, filmdeki karakterlerin ve olayların anlamında nasıl kullanıldığını açıklar mısınız?

Selcen Ergun: Filmi yaptıktan sonra benim anlam dünyam seyircinin anlam dünyasında nasıl yankılanıyorsa oradan okunuyor tüm izlenenler. O yüzden bunu yorumlamak izleyiciye ait aslında. ‘Kar ve Ayı’da, ayının insanlar üzerinde yarattığı endişe, korku ve baskı kendi varlığından daha büyük. Ayı, insanların korkusunun yarattığı bir düşman. Bu yaratılan düşman, sanal korku, öteki, artık nasıl adlandırırsanız, insanları bir araya getiriyor ve dahası bir arada tutmayı başarıyor. Tam da bu yüzden finalde günah keçisi olması da bir o kadar kolay. Doğa, ‘Kar ve Ayı’da Aslı gibi, Samet gibi, Hasan gibi bir ana karakter. Ayısıyla, tüm hayvanlarıyla, karıyla, kışıyla… Biz kendimizi bu dünyanın merkezi sanıp, o doğaya karşı her şeyi yapmakta nasıl hak görüyorsak, ayı da bundan nasibini alıyor. ‘Doğaya ne yapıyoruz ve karşılığında ne alıyoruz?’ sorusu, filmi yazarken benim de sıkça sorduğum sorulardan biri. Samet biraz bu anlamda benim hislerimin sözcüsü gibi filmde.

Kendi yönetmenlik yolculuğumda zor zamanlarda ilham aldığım, engellere rağmen istediklerine sadık kalan ve kararlılıkla, inatla ilerleyen insanların hikayeleri oldu.”

-Selcen Ergun

Filmdeki karakterlerin aralarındaki sırlar ve ilişkiler oldukça karmaşık. Bu karmaşıklığı nasıl dengelediniz?

Selcen Ergun: “Kar ve Ayı” tam anlamıyla gerilim ve polisiye türlerinin merkezinde olmasa da bu türlerin sınırlarında geziniyor. Sırlar ve ilişkilerin karmaşıklığı bu türlerin özelliği aslında, ve bu türlerde yazmanın zorluğu da bu dengeyi kurmak ile ilgili. ‘Kar ve Ayı’ ise tüm bunlardan beslensin ama bazen beklentileri alaşağı da etsin istedim. Tam olarak da bu türlerin kuralları ile kısıtlı kalmadan, kendine özgü bir sinema dili yakalamaya niyetlendim aslında. Hiç durmadan aksiyon ve gerilim peşinde koşan manipülatif bir tür filmi değil de, derdini, gerilimi ve merakı hep koruyarak ama usulca anlatan, izledikçe genel gerilim hikayesinin yanında alt anlam katmanları ortaya çıkan, karakterler ile birlikte seyircinin de durumlar ile ilgili düşünmesine alan açan bir film yapmaya çalıştım.Bir küçük kasaba polisiyesinde genelde o küçük güvenli dünyada bir gün bir olay olur ve kendi kişisel çatışmaları da olan iyi bir dedektif/polis/savcı olayların peşine düşer. Biz de onun hem olayı hem de kendi çatışmalarını adım adım çözmesini takip ederiz. “Kar ve Ayı” da ise o konumda olması gereken kişi, buraya en çok yabancılık çeken, o dünyaya çok uzak, en çok üşüyen, hatta aslında arkeolog olmak isteyen, başı karakola dadanan yarasalar ile belada olan bir jandarma komutanı. Çok da sevdiğim bir karakter. Dolayısıyla Aslı kendisi olayların merkezinde kalıyor. Ne olup bittiğini anlamaya çalışan, takip ettiğimiz karakter de Aslı oluyor.

“Kar ve Ayı” filminin çekimlerini gerçekleştirirken özel zorluklarla karşılaştınız mı? Özellikle kışın uzun sürdüğü ve karla kaplı bir çevrede çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Selcen Ergun: Tam da az önce bahsettiğim ‘Doğaya ne yapıyoruz ve karşılığında ne alıyoruz?’ sorusunun cevaplarında  biri olan iklim değişimi aslında bizim mekan bulma sürecimizi de etkiledi. Türkiye’de karın kalma süresi azalıyor, hangi yıl, hangi ay, ne kadar yağacağını öngörmek oldukça zorlaşmış durumda. Bizim hem filmin çekim süresi boyunca olabildiğine şiddetli kar yağışına, hem de ormana komşu bir mekana ihtiyacımız vardı. Bunu bulabilmek için Karadeniz’in doğusuna gittik. Ve burada tam da istediğim zamansız, mekansız, karanlık masalsı atmosfere hizmet edecek dokusu olan, kışın belli zamanları gerçekten dışarıyla bağları kesilen ve bunun hissi insanına da sirayet etmiş dağ köylerinde çektik filmi. Tabii ki o çekimler yine doğayla büyük bir mücadeleydi. Ama bir taraftan da o mücadelenin sonunda doğa bize bu atmosferi verdi.

İnsanların alıp veremeyeceği bir şey yok aslında, hepimizin temelde çok basit ihtiyaçları var. Çocukluktan beri böyle… Sevilmeye, takdir görmeye, güvenli hissetmeye, güvenli bir ortamda yaşamaya… Bunun ötesinde bir şey yok.

-Selcen Ergun

Diğer kadın yönetmenlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Selcen Ergun: Bunun uzun süreli bir maraton olduğunu bilmek gerekiyor. İnatçılık, kararlılık, sabır, ama en önemlisi gerçekten yürümek istediğin yolun bu olduğuna emin olmak… Bir de bence hayatta her şeyde olduğu gibi sonuca odaklanmak yerine tüm süreçten, yaşadıklarından, zorluklardan, yolunun kesiştiği insanlardan, gördüğün yeni yerlerden, yazmak için derinine indiğin duygulardan, uykusuz gecelerden, kalp kırıklıklarından, çarptığın duvarlardan, hayır cevaplarından, küçük başarılardan, büyük başarılardan, alınan ödüller kadar tek bir seyircinin film ile kurduğu gerçek bağdan keyif almak bu işi sürdürebilmenin yöntemi benim için. Tüm bunlar beni daha fazla yaşıyor hissettiriyor. Zor bir yol ama hayatta hangi yol kolay bir taraftan da. En azından savaşını vereceğin ‘zorluğu’ seçebilmiş olmak bazen güç veriyor insana.

Dünyada yaşadığımız sistem üzerinde bir sorunu değiştirebilme şansınız olsa bu ne olurdu?

Selcen Ergun: İnsanların alıp veremeyeceği bir şey yok aslında, hepimizin temelde çok basit ihtiyaçları var. Çocukluktan beri böyle… Sevilmeye, takdir görmeye, güvenli hissetmeye, güvenli bir ortamda yaşamaya… Bunun ötesinde bir şey yok. Öyle bir dokunuşla değişecek olsa herhalde en temelde bu farkındalık virüs gibi yayılsın isterdim. Ama insan ruhu aydınlık olduğu kadar karanlık da. Ve öyle olmaya da devam edecek.  

Aslında filmin karakterlerine tek tek baktığımızda her karakterin bir sıkışmışlık içinde olduğunu görüyoruz; Hasan karakterinin hatta belki ayının bile… Peki bu konunun esin kaynağı sizin için nerede geliyor?

Selcen Ergun: Tabii ki kendi hayatlarımızdaki sıkışmışlıklardan geliyor. Özellikle de “Kar ve Ayı”yı yazarken benim ve ortak yazarım Yeşim’in hislerinden, ama bir taraftan da şu an dünya üzerinde hakim olan zamanın ruhundan besleniyor. Tam tanımlanamayan sıkışmışlık hissi, ama onunla kol kola yürüyen kararlılık ve umut… Adil olmayan güç ilişkileri içinde kendi alanını koruyabilme çabası… ‘Kar ve Ayı’ cevaplar vermekten çok sorular soruyor: ‘Tüm bu sıkışmışlığa rağmen karanlığa sapmadan ilerleyebilir misin?’ mesela, ya da ‘Senin yaşam hakkın bir hayvanın yaşam hakkından daha mı fazla?’.

En son okuduğunuz kitap?

Selcen Ergun: Çok sevgili arkadaşım Özlem Yılmaz’ın “Divan Cadısı”.

Kendi yönetmenlik yolculuğunuzda nelerden ilham aldınız?

Selcen Ergun: Özellikle zor zamanlarda ilham aldığım, engellere rağmen istediklerine sadık kalan ve kararlılıkla, inatla ilerleyen insanların hikayeleri oldu. Her şeye rağmen kendileri olabilmiş insanların yolculukları…

Author: Ceydanur Demir

RELATED POSTS