Tasarım dünyasının kalbinin attığı Milano Mobilya Fuarı Salone del Mobile’deyiz ve Cinema Arti’de COS ile Studio Swine‘ın işbirliğinden doğan “New Spring” isimli enstalasyonunu keşfediyoruz. Perdeyi aralayıp Cinema Arti’nin loş salonuna girmeden önce görevli bir çift siyah yün eldiveni bize doğru uzatıyor. Henüz eldivenle ne yapacağımızı bilmeden içeri geçiyoruz ve geniş alanın tam ortasında bizi dev bir ağacı andıran, beyaz bir heykel karşılıyor. İtalyan mobilya estetiğinin kodlarıyla yeniden yorumlanmış ağaç formu, dakika başı yeni balonları aşağı bırakıyor, balonların heykelin dallarında yavaşça olgunlaşıp nazikçe havaya salınması çiçeklerin tomurcuklanmasını anımsatıyor. Çocukluğumuzdan gelen bir refleksle yakalamaya çalıştığımızda alışılmışın dışında bir biçimde patlıyor. Balonun gri bir dumana dönüşerek gözümüzün önünde yok olmasına tanık oluyoruz. Girişte bize takdim edilen eldivenlerin mahareti ise tam bu noktada ortaya çıkıyor: Eldivenleri taktığımızda balonlarla bir süre oynayabiliyor, kısacık ömürlerine saniyelerle ölçülebilecek bir süre daha ekleyebiliyoruz.
İskandinav mirasını Avrupalı bir vizyonla buluşarak kısa sürede her gardırobun vazgeçilmezleri arasına ismini yazdıran ve bu sene 10.yılını kutlayan moda markası COS’un şahsına münhasır kimliği, aslında sanat ve tasarım dünyasıyla çok boyutlu ilişkisinde yatıyor desek abartmış olmayız, zira COS ilk gününden bu yana dünyanın önde gelen sanat ve tasarım platformlarında dikkat çeken işbirliklerine imza atıyor. COS İletişim Direktörü Atul Pathak bu organik ilişkiyi şu sözlerle açıklıyor:”Sanat ve tasarım, COS çatısı altında yaptığımız her şeyle mükemmel bir biçimde örtüşüyor, müşterilerimiz de aynı şekile sanat ve tasarım tutkusunu bizimle paylaşan kişiler oluyor.” İlk olarak 2010 yılında Londra Frieze Sanat Fuarı’nda Frame bölümünü destekleyen COS’u, bu yıldan sonra tutabilene aşk olsun. 2012 yılında başladığı Salone del Mobile enstalasyonlarına ve Londra Serpentine Galleries’in “Park Geceleri” isimli kültür sanat etkinlikleri serisine kesintisiz biçimde devam ediyor.
Geçtiğimiz sene Japon mimas Sou Fujimoto’nun ışık ormanı enstalasyonuyla dünyanın en prestijli mobilya fuarı Salone del Mobile’de büyük ses getiren COS, geçtiğimiz ay da da tasarım stüdyosu Studio Swine ile, farklı duyulara hitap eden ve doğaya göz kırpan bir enstelasyonla 6.defa Milano Tasarım Haftası “Salone del Mobile”deydi.
COS’un bu sezon Salone del Mobile kapsamında işbirliği gerçekleştirdiği Studio Swine, tasarım ve sanat sahnesini yakından takip edenler için tanıdık bir isim. Japon Mimar Azusa Murakami ve İngiliz Sanatçı Alexander Groves tarafından kurulan Studio Swine, tasarım ve görsel sanatların farklı dallarından beslenen, ilham verici çalışmalara imza atıyor. Bugüne kadar Cannes Film Festivali Genç Yönetmenler Ödülü’nden Design Miami/Basel Geleceğin Tasarımcısı Ödülü’ne, Wallpaper Tasarım Ödülü’nden Maison&Objet Yükselen Yetenek Ödülü’ne uluslararası platformlarda prestijli ödüllere layık görülen Studio Swine bölgesel kimlikten küreselleşmenin çevre ile ilişkisine farklı konulara kafa yoruyor.
Bu vizyon doğrultusunda 6 metre uzunluğundaki “New Spring” heykeli de geri dönüştürülebilir alüminyumdan inşa edilmiş. Hayali bir ağacı tasvir eden heykelin dalları ise, İtalya’nın şaşaalı saraylarının görkemli avizelerini anımsatıyor. Tasarım ikilisi, bu tasarım estetiğinde İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin Casanova’sında, devasa avizelerin yavaş yavaş yere indiği sahneden ve bu mumlarla bezeli bu avizelerin detaylarından esinlenmiş. Sinema ve görsel tasarım diliyle her zaman ilgili olan Studio Swine’ın bir diğer ilhamı ise yine sinema tarihinin kült filmlerinden “7 Samuray”dan geliyor. Açan kiraz çiçeklerine göz kırparcasına “New Spring” de gövdesinde büyüttüğü balonları serbest bırakıyor ve enstalasyonun ziyaretçileri bu balonları kah izleyerek, kah onlara dokunarak bu deneyimin bir parçası oluyorlar.
“New Spring” ayrıca her ayrıntısında Studio Swine’ın yenilikçi vizyonunun izlerini taşıyor. Tasarım ikilisi, balonların yok olup bir toz bulutu haline gelmesini sağlayacak formüle ulaşana kadar sayısız deneme yapmış. Eldivenle dokunulduğunda farklı bir deneyim sunması ise, modaya bir selam gönderir nitelikte. Enstalasyonun sergilendiği alan kullanılan seslerden etrafı saran kokuya, tüm öğelerle bütünleşik bir tasarım deneyimi sunuyor. Balonlardan yayılan koku için de ekip bir parfüm atölyesi ile çalışarak, bir bütün halinde baharı anımsatan bir koku yaratmayı amaçlamış. Biraz tomurcuklanan dallar, biraz açan çiçekler, biraz da topraktan yayılan tazelik… Zihnimizde doğanın uyanış mevsimi ile özdeşleşmiş farklı kokuların şaşırtıcı bir birleşimi, “New Spring”le aranızdaki ilişkiyi daha ilk adımda kurmamızı sağlıyor.
Basın özel gösterimin ertesi günü kapılarını tüm ziyaretçilere açan Cinema Arti’de “New Spring”le ikinci buluşmamızda içerisi kalabalıktı. Ayakkabılarını bir köşeye fırlatmış çocuklar balonların arasında neşe ile koşturuyor, onlardan geri kalmayan yetişkinler kimi zaman eldivenli, kimi zaman da eldivensiz elleriyle balonları yakalamaya çalışıyorlardı. Topluluk içinde her bireyin New Spring ile farklı bir iletişimi, farklı bir hatırası o anda inşa ediliyor, ama öte yandan grup olarak bir tasarım deneyiminin parçası oluyorlardı. Tasarımı kamusal alan kavramıyla bu şekilde buluşturma fikri de kökenini aslında İtalya’nın görkemli çeşmelerinden alıyor. Tarih boyunca şehrin önemli meydanlarında konumlandırılan ve toplumun buluşma, vakit geçirme noktalarından biri haline gelen çeşmelerin bu özelliğini “New Spring” bünyesine taşıyor ve ziyaretçilerine bu toplu tasarım deneyiminin bir parçası olma fırsatını veriyor.
Hafta boyunca Salone del Mobile’nin en çok konuşulan enstalasyonlarından biri olan “New Spring”, Milano Tasarım Ödülleri’nde de “En İyi Etkileşim” ödülüne layık görüldü. Enstalasyonun özellikle duygulara hitap etme özelliğine vurgu yapan jüriye hak vermemek elde değil, zira Cinema Arti’de geçirdiğiniz süre boyunca gerçeklikten tamamen koparak kendinizi şiirsel bir döngünün akışına bırakıyorsunuz. Tıpkı yaşamın ta kendisi gibi balonlar heykelin kollarından size doğru süzülüyor, yolculuğunun sonunda ise toza dönüşerek havaya karışıyor. Sadelikte, basitlikte gizli bu güzelliğe teslim oluyor ve bu sonsuz baharın tadını çıkarıyorsunuz. Cinema Arti’yi geride bırakıp yeni tasarım keşifleri peşinde Milano sokaklarında yürürken ise “New Spring”in üzerinizde bıraktığı etki size hala eşlik ediyor…