Sofiya Loriashvili, My Book – Fragments of a Youth

Arts & CultureDecember 12, 2024
Sofiya Loriashvili, My Book – Fragments of a Youth

Sofiya Loriashvili’nin objektifinden yansıyan her kare, bir zaman tüneli gibi. Arka planda çatırdayan dünyalar, kalbin içindeki fırtınalar ve kaybolmuş kimliklerin yankılarıyla karşılaşırsınız. Loriashvili’nin fotoğrafları, sıradanlığın ötesine geçer; her görüntü, hayatın acı tatlı çelişkilerinin, tutku ve çöküşlerin, varoluşun kırılganlığının bir simgesidir. Çünkü bazen, en karanlık geceler, bizi kendimizi bulduğumuz yerlerdir.

Loriashvili, My Book projesiyle kendini evrilen bir anlatıcı olarak konumlarken, dijital dünyanın sürekli değişen doğasına karşı fiziksel bir bellek yaratmayı ve zamanın kalıcı bir izini bırakmayı amaçlar. Bu onun için kimi zaman anda kalmayı sağladı kimi zamansa kişisel mücadelesinin aracı oldu. Projedeki her parçada sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel bir bütünleşme söz konusu—her adım bir yıkımın, yeniden doğuşun ve bilinçli bir kayboluşun sentezi. 

Loriashvili’nin fotoğraf pratiği, bizi kendi etrafımızdaki dünya ile zorlayıcı bir diyalog kurmaya davet ederken tanıklık ettiklerimizi de farklı bir bağlamda ele almamızı sağlıyor. 2017’den beri, sansürlenen hayatları ham haliyle kadrajına yansıtıp, 7 yıllık bir kişisel arşiv yaratıyor. 

Loriashvili’nin merkezine aldığı aşk, dostluk ve ölüm gibi temalar gecenin karanlığında, depresyonda ve bağımlılıkta kendine bir yer buluyor. Arka planda baş gösteren kriz, savaş ve gerilimin izleri ise her detayda karşılaştığımız bir gerçeklik. Bu gerçeklikle toplumu ve dönemini yansıtan değerli bir anlatı sunuyor. Aynı zamanda mücadele ettiği bağımlılık ve rehabilitasyon süreçleri de kadraja yansıyan dönemler arasında.

Sofiya Loriashvili şu anda tamamlamakta olduğu bu bölümün anısına, kitabını yanımızda taşıyabileceğiniz küçük bir rehber formatında tasarladı. Bu tasarımla amaçladığı şey, rehberi taşıyanların kendi deneyimlerinin eşsiz ama münferit olmadığı. Rehberin içerdiği samimi ve duygu yüklü hikayeler, okuyuculara içinde bulundukları durumun münferit bir durum olmadığını hatırlatmakla beraber belgeselden sokak fotoğrafçılığına ve mizansene uzanan yelpazesiyle, yıllar boyunca karşılaştığı kişiler kadar çeşitlilik gösterir. 

“Fotoğraf, dünyayı daha net görmeme yardımcı oldu,” diyor Loriashvili.

Bu proje, adeta içsel bir çöküş ve yeniden toparlanışın dışavurumu gibi. Fotoğrafın onun için yalnızca bir görsel temsil aracı değil, aynı zamanda bir tür kendini ve hayatın karmaşıklığını çözümleme yolu olduğunu gösteriyor. Kendisini dedektif gözlüğüne sahip biri olarak tanımlayan Loriashvili’nin fotoğrafçılığa Nan Goldin gibi yaklaşıyor, kareleri sadece portrelerden ibaret değil; insanların yaşam alanlarına ve onların bıraktığı izlere olan merakı onun fotoğraf anlayışının önemli bir parçası. İnsanların günlük yaşantılarının, bıraktıkları izlerin, terk edilmiş ve ‘’atık’’ olarak nitelendirilebilecek şeylerin fotoğraflanması, bu sürecin derinliğini ve evrenselliğini ortaya koyar. 

İnsanların yaşamlarının derinliklerine inmeyi seviyor ve bunun yalnızca insanları değil, bilinçaltlarını yansıtan, onları çevreleyen her şeyi fotoğraflayarak tam bir hikâye anlatmayı mümkün kıldığını düşünüyor. Bilinçaltındaki bu kaybolmuş izlerin fotoğraflarla somutlaşması, Jacques Lacan’ın “ayna evresi” kavramını da çağrıştırır. Lacan’a göre, insan kendisini ilk kez bir aynada fark ettiğinde, dışsal bir yansıma aracılığıyla kendini tanımaya başlar. Loriashvili’nin fotoğraflarındaki insanlar, kendilerini sadece bir yüz olarak değil, onları çevreleyen kaosla birlikte var kılar ve aslında bu yaklaşımı, bir insanın kimliğini ve yaşantısını anlamanın en özgün yollarından biri. 

Author: Based Istanbul

RELATED POSTS