WTA ve ATP’nin Ukrayna halkına desteğini açıkça göstermesi ve bildirmesi her ne kadar politik olsa da yılın en önemli tenis turnuvalarından Wimbledon’ın Rus ve Belaruslu oyuncuları men etmesi “Spor, siyasetin parçası olmalı mı?” sorusunu akıllara getiriyor. Halbuki teniste siyaseti ilk defa görmüyoruz. Djokovic’in aşı yaptırmayı reddetmesi ve Avustralya’ya girişi sırasında doğruyu söylememesi kısa sürede bir krize yol açmış, Sırp tenis oyuncusu ülkeye alınmamıştı. Rusya’yı uluslararası spor sahnesinde dışlamanın Ukrayna bayrağını dalgalandırmaktan daha fazlasını başaracağını düşünenlere karşın, tenis oyuncularının Rus hükümetinin kararlarının kurbanı olduğunu düşünenler var. Ukraynalı tenis oyuncusu ve kadınlarda dünya 20 numarası Elina Svitolina’ya göre Rusya’daki rejime karşı koymayanlar Wimbledon’da yarışmamalı.
Spor, Rus medyasında savaş yanlısı propaganda araçlarından biri olarak görülüyor. Ulusun fiziksel üstünlüğünü gözler önüne sermek için spor, Rus Hükümeti için çok önemli. Birçok kişi bunun Rus sporcuların doping kullanmasının ve devlet desteğiyle bir ilgisi olduğunu düşünüyor. Tenisi yıllardır domine eden Ruslar ve Belaruslular için Wimbledon kararı oldukça önemli. Nitekim kadınlarda eski dünya 1 numarası Victoria Azarenka, Djokovic ve Nadal’la aşık atabilen Daniil Medvedev, Andrey Rublev ve Karen Kaçanov gibi birçok önemli sporcu teniste ilk sıraları zorluyor.
Öte yandan Wimbledon’da yarışacak sporcular bir ulusu temsil etmiyor. Her ne kadar oyuncuların isimlerinin yanında bayrakları görsek de Olimpiyatlar gibi takım ruhuna ait bir turnuva değil. Rus oyuncuları bir birey olarak görmektense kurban olabilecekleri ihtimali unutuluyor. Bunun en çarpıcı örneği Rus tenis oyuncusunun maç sonrası kameraya “No war please” yazarak Rus işgalini desteklemediğini açıkça göstermesi. Savaş gibi bir devlet kararına sıradan vatandaşlar ne denli etki edebilir tartışılır. Uluslararası üne sahip olan bir sporcunun kameraya yazı yazmasından ve Twitter’dan açıklama yapmasından başka yapabileceği bir şey yok. Başka bir eleştiri ise İsrail, ABD, Çin gibi ülkelerin başka ülkelere işgali konusunda tenisin sessiz kalması.
Daniil Medvedev gibi oyuncuların Ukrayna’daki savaşa şahsen katkıda bulunmadıkları düşünülürse, Rusların ve Belarusluların Wimbledon’da yarışmasını engelleyecek olan yasak adaletsiz görünebilir. Ancak aynı zamanda Vladimir Putin rejiminin eylemlerinin bedelinin en masum Ruslar tarafından ödenmesi mesajı Rusya’ya göz dağı veriyor. Bu mesaj bir aksiyona dönüşür mü göreceğiz ancak Wimbledon spor tarihine geçecek bir kararla konuşulmaya devam ediyor.